Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '13

 
Kategori
Çevre Hukuku
 

Ahmetler, Fersin, Gençler köylüleri HES'e karşı yaşam için direniyor

Ahmetler, Fersin, Gençler köylüleri HES'e karşı yaşam için direniyor
 

Toroslarda var olma savaşı


Ne zaman doğaya, yaşama, insana kasteden birileri, bir şeyler olsa, Nazım’ın o ünlü dizeleri düşüverir aklıma. Üstat bugünler için yazmış olmalı bunları der, hayıflanırım. Birlikte hatırlayalım mı?  
 
Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
(...)
Bursa da havlucu Recebe,
Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman,
fakir köylü Hatçe kadına,
ırgat Süleymana düşman,
sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman…
Nazım Hikmet RAN/ 6-7 Aralık 1945
 
19 Ağustos Pazartesi günü toroslardaydım. Kıyasıya bir mücadelenin tam ortasında. Bir yanda varını yoğunu ortaya koyup yıllardır  o dağlarda börtü-böcek tabiatla içiçe yaşayan bir halk, köylüler, diğer yanda dağı, taşı un-ufak edip kabaran iştahlarının verdiği hezeyanla sağa sola saldıran, ihaleden ihaleye koşuşturan muhteremler. 
 
Köylülerin tek derdi var, yaşamak. Bugüne kadar olduğu gibi çalmadan, çırpmadan, muhanete muhtaç olmadan, alınlarının teriyle yaşamak! Devraldıkları o kutsal emanatin bilinciyle, kendilerine emanet edileni gelecek nesillere ulaştırmak. 
 
Onlar,  doğanın ninnisiyle yatıp ıslığıyla kalkanlar.  Rüzgarıyla hemhal olup ateşi ile yananlar. Bugüne kadar (bir fiske dahi vurmadan büyütülen çocuk gibi) koruyup kolllayıp baktıkları, gözünü budaktan sakındıkları dağlarına, bağlarına, sularına kurtlar çakallar  dadanmış şimdilerde, ayaktalar. Canlarını ortaya koymuşlar. Ölümleri pahasına da olsa teslim olmamakta kararlılar. Diğer türlüsü ölüm olur onlar için, diğer türlüsü yalan.  Ve başta devlet büyükleri olmak üzere herkesten aynı sevgiyi, saygıyı, hürmeti bekliyorlar, yurtları-vatanları belledikleri, namusları  bildikleri dağ, taş, orman ve suları için. Çok şey mi istiyorlar sizce?
 
*İncirini, üzümünü, pekmezini her yerde arayıp bulduğumuz, k(d)okusunda torosları soluğumuz, elinden emekli Fersin'li (Güçlüköy) lü  teyzelerimiz?
 
*Ya kendi yağıyla kavrulmaktan başka gideri, güderi, çıkarı olmayan Ahmetler’li emmilerimiz? 
 
*Ya adı gibi genç, zeki, atak Gençler’li, Murtiçi’li köylülerimiz?
 
Hayır. Onlar sadece yaşamak ve var olmak istiyorlar. Bugüne kadar olduğu gibi bundan böyle de ekmek, biçmek, diriltmek toprağı. Bu da suyla mümkün olur. 
 
Herkes bilir ki tarlada bekleyen meyve, ağılda bekleyen inek, dağdan dönen keçi ve de oğlak suyla alırverir, suyla yürür ancak.
 
Suları ve dağları iğfal, toprağı ilhak edilmiş bir doğada olsa olsa hayat durur. Dereler akmaz, değirmenler dönmez, kuşlar ötmez olur.  Kara saban batmaz olur toprağa. 
 
Kısa vadede bu mücadeleyi kim kazanırsa kazansın uzun vadede kaybeden insanlık olacak. Doğa öyle ya da böyle intikamını alacak, almıştır! Bu yakın ve uzak tarihte "ayniyle vaki"dir, katidir. Tüm bunlar bu insanların var olma savaşıdır ve sonuna kadar meşrudur. 
 
Bugün bu kepazeliğe yol verenleri, alet olanları, seyirci kalanları, ne Allah affeder ne de kulu. Gençler köyü muhtarı Hasan Kızılkaya’nın dediği gibi... Sebep olanların tekerleri devre gelir, feleği şaşar birgün. Ne olduğunu dahi anlayamazlar. 
 
Toroslarımın toroslar kadar onurlu, toroslar kadar dirençli kadınları, ne idiğü belirsiz ılımlı imamlarına takkesini ters giydirecek kadar imanlı, inançlı ve itikatlıdır. Ahları, bedduaları tutar. Yakar, yıkar, viran eyler sonra kavrayamazlar. 
 
*Ey dağdan gelip bağdakini kovmaya çalışanlar!
 
*Kirli parayla yarışanlar!
 
Çekin kirli ellerinizi ve kabarmış ihtiraslarınızı torosların üzerinden ve geldiğiniz gibi HES’tirin gidin.
 
Unutmayın!
 
Üzüm hoşafı ve kuru ekmekle kurtuluş destanı yazmışların torunlarıyız biz.
 
Aynı soydan gelmiş, aynı boydan feyz almış, savrulmuşuz biz! 
 
Uyar mı öyle üç-beş tabur, zırhlı araç kavlimize?
 
Ölümüne bir sevda bu! Dar gelir, sığamayız engininize.
 
Hadi gelin, alçaktan vurun bizi, gelişine... Kaçan namert olsun! diyor köylüler.
 
Benim hissettiğim, algıladığım bu.  Videoyu izleyince bana hak vereceksiniz.  Buyrun:

20 Ağustos 2013 Salı

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..