Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '07

 
Kategori
Aile
 

Aile- Sevgi üretim merkezi ve sevgiyi dokunarak yaşamak

Aile- Sevgi üretim merkezi ve sevgiyi dokunarak yaşamak
 

Yaşamı çekilir kılan ve insanı ayakta tutan en temel faktörlerden biri "sevgi" dir. Hatta, sadece insanı değil, tüm canlıları birbirine yaklaştıran ve onları yaşama bağlayan bir faktördür "sevgi".

Kim ne derse desin, sevginin ve daha bir sürü insani duygunun üretim merkezinin "AİLE" olduğuna inanırım. Dünyaya gözlerini aile içerisinde açan bebek, anne-baba sevgisiyle büyür. Sonra, kardeş sevgisi, akraba sevgisi, arkadaş sevgisi, büyüklere olan sevgi saygı ve zamanla toplumda yaşayan diğer bireylere olan sevgi... Bunların hepsi ailede üretilir. Bu sevgi giderek tüm insanlığı, tüm canlıları da içine alır ve evrensel bir sevgiye dönüşür.

Denilebilir ki , aile ortamı olmazsa sevgi üretilemez mi? Üretilir elbette. Ama ailede üretilen sevgi "cinsel içerik taşımayan", sadece insani duygular içeren bir sevgidir ; yani pak, temiz, saf bir sevgidir. Toplumu ayakta tutan kurumlardan biri olan "aile kurumu", her türlü sevginin de üretim merkezidir. Duygu üretilen bir fabrikadır aile. Aile kurumunun bozulmadan yaşamına devam ettiği ülkemizi de ayakta tutan en güzel kurumlarda biridir aile. Ve öyle güzel geleneklerimiz vardır ki, keşke hiç kaybolmazsa, hep sürse derim. Büyüklerin elini öpmek, birbirini kucaklamak, özlenen bir dostu görünce sımsıkı sarılmak, tokalaşmak hatta kimilerinin eleştirdiği erkek kadın farkı gözetmeksizin birbirinin yanaklarından öpmek... Bunlar "cinsel içerik taşımayan" sırf "insani" duyguların bir ifadesidir. İfadesidir diyorum çünkü sevgimizi "dokunarak" belli edebiliriz ancak. Ünlü yazar Desmond MORRIS, "Sevmek Dokunmaktır" koymuş bir kitabının adını. Bu sarılmalar, öpmeler, dokunmalar bizi birbirimize yaklaştırır, sımsıcak bir sevgi yumağı oluşturur.

Batılı ülkelere sadece şekilci biçimde özenen kimileri, bu sarılıp kucaklaşmaların, öpmelerin geri kalmış ülkelerin "feodal bir kalıntısı" olduğunu ileri sürerek eleştirmeleri şöyle dursun, tam tersine batı ülkeleri, bu özelliklerini kaybetmelerinin acısını yeni yeni çekmektedirler. Ve onlar "aile kurumunu" işlevsiz hale getirdikleri için de, "sevgi" gibi duyguları ancak kitaplar yazarak topluma yeniden kazandırmaya çalışmaktadırlar.

Nitekim Amerikalı yazar Desmond MORRIS şöyle diyor:

"Ne yazıktır, hemen hemen hiç dikkatimizi çekmiyor ama bizler birbirimize giderek daha az dokunuyor ve sürekli aramıza mesafe koyuyoruz. Böylece fiziksel temas yokluğu insanlarımız arasına duygusal uzaklığı sokuyor.Çağdaş kent yaşamı sanki insanlara duygusal bir zırh giydirmiş, kadife yumuşaklığındaki ellerine de demir eldiven taktırmıştır. Böylece kendimizi tuzağa düşmüş ve en yakınlarımıza karşı yabancılaşmış gibi duyumsuyoruz."(*)

Yine Kansas Eyaletindeki Menninger Vakfında psikiyatrist olarak çalışan Dr.Harold VOTH yaptığı bir konuşmada şunları söylüyor:

"Kucaklaşma, can sıkıntılarımızı ve moral bozukluklarını ortadan kaldırarak bedenin bağışıklık sistemini ayarlar hale getirir. Kucaklaşma, yorgun bedene taze yaşam üfler ve sizin kendinizi daha genç ve daha enerjik duyumsamanıza neden olur. Yuvanızdaki günlük kucaklaşmalar ilişkilerinizi güçlendirir ve anlaşmazlıkları önemli ölçüde azaltır."(**)

Globalleşen dünyada uygarlaşayım derken, yaşamımızı yaşanılır kılan, bizi sıcaklığıyla birbirimize bağlayan ve ayakta tutan bu güzel geleneklerimizi kaybetmesek diyorum.



(*), (**) :Birbirimizi Sevebilmek, Leo Buscaglie, İnkılap Yay.1987 İst.s.154-156)

resim kaynağı: www.annecocuk.com

 
Toplam blog
: 264
: 1128
Kayıt tarihi
: 30.04.07
 
 

1956 Sarıkamış Kars doğumluyum. 6 şiir kitabım ve 2 deneme kitabım var. son kitaplarımı B..