Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '07

 
Kategori
Güncel
 

Aile içi şiddetin artmasında polisin rolü…

Aile içi şiddetin artmasında polisin rolü…
 

4320 sayılı kanunu incelediğinizde, aile içi şiddete kanunlarımızda yer olmadığını dörüyoruz. Oysa kanunların uygulamasında devreye giren polisin bazı gereksiz tutumları nedeniyle, şiddet azalacağına artmasını sürdürüyor…

Bu konuda medyada yer alan haberleri bolca izlemeye devam ediyoruz…

Türkiye insan hakları konusunda AB kriterlerini yerine getirmeye çalışıyor…

AB’nin hassas olduğu konuların başında kadınlara yönelik şiddet geliyor fakat bugüne kadar bu konuda çıkarılmış olan kanunların gerektiği gibi uygulanamadığından belki AB’nin bile haberi yok. Belki de umurlarında değil ki bu konuyu pek gündeme getirmiyorlar.

Türkiye hala, “ailedir ne yapsa yeridir” doğrultusunda aile içi şiddete sanki imtiyaz tanıyor…

Eşini döven koca karakolda sorgulanıyor fakat polis, kadının kendisini vahşice döven kocasının kolunu ısırmış olmasına takıyor ve “gördün mü sende onun kolunu ısırmışsın hadi barışıp evinize gidin” diyerek çifti sanki tekrar kavga etmeleri için evine gönderiyor…

(Bu olayı bir Mor Çatı yetkilisi anlattı henüz çok yeni…)

Yakın bir tarihte üvey evladını döven baba ile çocuk da aynı şekilde barıştırılarak evine gönderilmiş, ertesi gün ise çocuk ölü bulunmuştu.

Kuzuyu kaplana teslim etmekte çok başarılı olanlar, bir de kaplanı ürkütseler de insan haklarında ne kadar yol almışız görebilelim…

Aile içi şiddet konusunda kanunlarımız yeterli fakat, kafalar henüz yeterince bu kanunların ne demek istediğini ve insan haklarının ne anlama geldiğini anlayabilmekten uzak…

Aile içi şiddet konusunda vatandaşa çok görev düşmektedir. Örneğin bir apartmanın önünden geçerken içeriden çığlık geldiğini duyduğunuzda, şikayette bulunabilirsiniz. Eğer polis, savcılık emriyle o evi bastığı zaman aileiçi şiddetle karşı karşıya kalmış olan kişi inkara gitse bile, aile sizi dava edemiyor.

Tanık olduğumuz olayları, nedense, “ailedir ne yapsa yeridir” gibi bir düşünce ile şikayet etmiyoruz vede ülkemizde şiddet olayları canlar alabiliyor…

Polisin karakolda psikolog görevine soyunarak daha kötü olaylara yol açması da aslında suç sayılmalıdır...

Amerika’da sadece şiddetle karşı karşıya kalmış olan kendi isteği ile davadan vazgeçebiliyor. Oysa ülkemizde kamu davası diye bir konu var ki, şiddet yaşayan davadan vazgeçse bile kamu davası açılabiliyor ve açılmalıdır da…

Aile içi şiddete ailedir diye kanun , imtiyaz tanımazken, polis karakolda bu tür imtiyaza gitmekle, daha çok olaylara kapı açmış oluyor. Bu konuda polisin katı olması vede eğitilmesi gerekiyor…

Ailedir ne yapsa yeridir. Aile çocuğunu büyütür yetiştirir, baskı altına alabilir, psikolojisini bozar ve götürüp akıl hastanesine de yatırarak cezalandırır. Çünkü kız çocuk yetişkin bile olsa ailenin malıdır(!)

Sonra da, “Burası Türkiye” diyerek, “Bu ülke farklıdır” mantığının arkasına sığınırız…

İnsanlar farklı değil ki… Dünyanın her yerinde insan insandır ve insan gibi davranış görmelidir…

Yetişkin bir kişiliği baskı altına almak, dövmek hatta öldürmekle tehdit etmek ne derece insanlıktır bunu düşünmek gerek…

Magandalık, varoş zihniyet doğuştan insanlara etiket olarak seçilip verilmiyor. İnsanın kendisi , davranışı, yaşamı yorumlayışı ve düzeni ile bu kimliği benimsiyor ve bizler de, “ ne olacak varoş kültürü, maganda” diyerek bu tür insanları sözde aşağılayarak bahane yaratıyoruz…

Magandalık ve varoş zihniyet ancak eğitim ile çözülebilir. Çocuk üniversitede okuyor, anne ise ilkokul mezunu . Elbette ki o anne çocuğunu anlayamaz ve varoş zihniyet doğar, sonunda zararı gören yine çocuk olur. Sonra da “Burası Türkiye” der çıkarız işin içinden…

Bir ülke ki, insanlara ince işkence yapılıyor, kimselerin kılını kıpırdattığı yok…

Bir ülke ki, 21 Yüzyıl’da kadını hala köle gibi gören ailelere imtiyazlar tanıyor… Kadınlarımız ezik, çaresiz… Töre uğruna kadın katliamları sürüp gidiyor… Ve biz hala çağdaşlıktan bahsediyoruz…

YAZDIKLARIMA YENİ BİR KANIT…

Aşağıda 24 Nisan tarihli Milliyet gazetesinde yer alan haberi yazımı bitirdikten sonra gördüm ve aşağıya alıntı yaptım. Adam karısını dövüp kaburga kemiklerini kırmakla kalmıyor ödüllendirilmiş gibi serbest bırakılıyor. Ayrıca kemiklere ekleme yaptırıp tekrar dövebileceğini de meydan okurcasına haykırıyor… “Kocadır ne yapsa yeridir(!) ve Burası Türkiye”.

Bir ülke ki adaleti hukuka hukuku da adalete şikayet ediyorum , başka ne yapabiliriz ki…

Koca dehşeti!.. Ahıra kapattığı eşine keserle inanılmaz bir işkence yaptı!..
Yaşar ANTER/BODRUM (Muğla), (DHA)

MUĞLA'nın Yatağan İlçesi'nde eşi tarafından işkenceye uğradığı öne sürülen 30 yaşındaki Rukiye Onur, kapatıldığı ahırdan 20 günlük bebeğiyle kaçıp kurtuldu. Keserle kaburgaları, elmacık kemikleri kırılan, saçları yolunan, vücudunda sigara söndürülen Onur, hastaneye kaldırıldı.

Konya'nın Beyşehir İlçesi'ne bağlı Sarıköy'den 2003 yılında Bodrum'daki akrabalarını ziyarete geldiğinde, ‘görücü usulüyle' tanıştırıldığı Yatağan'ın Katrancı Köyü'nden çiftçi Hürgez Onur ile aynı yıl evlenen Rukiye Onur'un yaşamı kabusa döndü. Evliliğinin 4'üncü ayında eşinden dayak yemeye başlayan, odun ve keserle dövülen Rukiye Onur'un 2 kez kolu, 1 kez bacağı kırıldı. Onur, 14 kez jandarmaya başvurarak şikayetçi oldu. Her defasında Hürgez Onur'un ifadesi alınıp serbest bırakıldı.

İddiaya göre 34 yaşındaki Hürgez Onur, ilk bebeğini, bir aileye para karşılığı vermek istedi. Karşı çıkan eşini feci dövdü. Akrabaları tarafından Bodrum Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak 20 gün yoğun bakımda tutulan Rukiye Onur'a 2 ay rapor verildi. Rukiye Onur iyileştikten 4 ay sonra eşinin yanına dönmek zorunda kaldı, Hürgez Onur'un, kız bebeğini Kavaklıdere İlçesi'ndeki bir aileye evlatlık verdiğini öğrendi. 20 gün de önce ikinci bebeğini kucağına alan Rukiye Onur, iddiaya göre geçen perşembe günü yine ahıra kapatıldı. İkinci bebeğini evlatlık vermek isteyen Hürgez Onur, iddiaya göre karşı çıkan eşinin el ve ayaklarını bağladı, keserle saatlerce dövdü, kaburga ve elmacık kemiklerini kırdı. Köylülerin Turgut Beldesi jandarma karakoluna haber vermesiyle olay ortaya çıktı. Gözaltına alınan Hürgez Onur, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. Jandarma tarafından Yatağan Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Rukiye Onur da aynı gün evine gönderildi.
Rukiye Onur, jandarmaya verdiği ifadede eşi tarafından yıllardan bu yana dövülerek öldürülmek istendiğini, 1 çocuğunun satıldığını, yeni doğan bebeğinin satılmak istendiğini öne sürerken eve döndüğünde yine işkence gördüğünü söyledi. İddiaya göre Hürgez Onur, aynı gün eşini sopayla dövdü, saçlarını yoldu, vücudunda sigara söndürdü. Perşembe gecesi ahırdan, köylülerin yardımıyla, kucağında 20 günlük erkek bebeği Toprak'la kaçan Rukiye Onur, Bodrum'daki akrabalarından yardım istedi. Yürüyemeyen talihsiz kadın, Mustafa Var tarafından köyden alınıp otomobille Ortakent-Yahşi Beldesi'ne getirildi.

İŞKENCEYLE DOĞUM

Rukiye Onur, 3 yılda yaşadıklarına dayanamadığını söyledi. Onur, ifadesinde şöyle dedi:

“İşkenceyle, zorla belge imzalattırılarak ilk bebeğimi sattı. Eşim beni hergün dövüyor. 3 yıldır, evden sadece hastaneye ya da jandarmaya gitmek için çıktım. Kocam bana ahırda işkence yapıyor, hapis hayatı yaşatıyor. Ahırda dövüp aç bırakıyor. Evimiz köyün dışında olduğu için derdimi kimseye anlatamıyordum. Köyde herkes kocamdan korkuyor. İlk bebeğimi sattılar. Dayak yiye yiye doğum yaptım. Fenalaşınca beni Turgut Sağlık Ocağı'na götürdüler doğumumu burada gerçekleştirdim. Son olarak perşembe günü yine beni yere yatırıp bacaklarıma, sırtıma ve göğsüme keserle vurdu, yalvardıkça daha çok dövdü. Gözü dönmüştü. İkinci bebeğimi de satacaktı. Dayaktan ölmek üzereyken köylüler ipleri keserek beni kurtardı. Bebeğimi alıp evden kaçtım, komşularıma sığındım. Bir daha dönersem bu adam beni öldürecek. Ondan boşanmak istiyorum. Şikayetçiyim.'' Olayı DHA muhabirlerinden öğrenen Bodrum Devlet Hastanesi Başhekimi Op.Dr. Oğuz Şahin, Rukiye Onur'un hastaneye yatırılıp tedavi altına alınmasını sağladı. Yeşil kartlı Rukiye Onur'un kaburgalarında 8'den fazla yeni kırık ve daha önceden meydana gelmiş ve kaynamış kırıklar ile el, kolları, dizleri, sırtı ve göğsünde ağır dayak izleri olduğunu belirten Başhekim Şahin, şunları söyledi:
“Genç kadının ölmemesi bir mucize. Çok ağır fiziksel ve psikolojik travma altında. Devlet olarak genç kadına ve bebeğine her türlü maddi ve manevi desteği sağlayacağız. Rukiye'yi hayata döndürmek için ne gerekiyorsa yapılacak. Kaburgalarındaki kırıklarla 4 gündür seyahat etmiş. Kırıklar karaciğer veya akciğere zarar vermiş olabilir. Bu nedenle müşahade altında tutuyoruz. Uzun süre fizyolojik ve psikolojik tedavi görmesi gerekebilir.''

“YİNE DÖVERİM''

Hürgez Onur, banyo yapması için eşinin kendisine su kaynatmadığı ve ‘kadınlık görevini' yapmadığı için dövdüğünü söyledi. İlk çocuğunu Kavaklıdere İlçesi'ndeki bir aileye verdiğini belirten Onur, şöyle konuştu:

“Evde iş yapmıyor, bana hakaret ediyordu. Ben de dövüyordum. Kemiklerini kırmış olabilirim. Bunda ne var ki, herkes karısını dövüyor. Sopayla da vurdum, keserle de. Kırılan kemiklere ekleme yaptırırız, yine döverim, gerekirse öldürürüm. Ben de artık onunla yaşamak istemiyorum. İsterse gebersin. Zaten boşayacağım. Ama eve gelirse yine döverim.'' Eşini hemen hergün dövdüğünü söyleyen Hürgez Onur'un serbest bırakılması, Rukiye Onur'un Konya'dan gelen ağabeyi Mehmet Olcay ve ablası Fatma Olcay'ın tepkisine neden oldu. Mehmet Olcay “Hamile kadını, kucağında bebeği olan bir kadını döven, insan olamaz. Hemen boşanma davası açacağız, ayrıca Yatağan Cumhuriyet Savcılığı'na da suçduyurusunda bulunduk'' dedi.

 
Toplam blog
: 18
: 2063
Kayıt tarihi
: 01.02.07
 
 

Internet sitelerini takip edenler mutlaka Kaşif Osman'ı biliyordur, işte o benim... Onlarca yıl..