Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Aileler ve çocuklar 2

Aileler ve çocuklar 2
 

Dünden devam.

3- Çocuğuna baskı yapanlar.

Bu kategoriye dahil edebileceğim ailelerin bir kısmı, çocuğa baskının eğitim olduğunu sanmaktadır. Bir kısmı da kendi ebeveyninden gördüğünü yapmaktadır. Diğer bir kısmı ise, edindiği kötü alışkanlıkların, şuuraltındaki şiddet güdüsünü açığa çıkarmasından dolayı, çocuklarına baskı uygulamaktadır.

Bahsettiğim her üç durumda da çocuğun bütün hareketleri kısıtlanmaktadır. Başarıları umursanmayıp, hataları büyütülerek yüzüne vurulmaktadır. Söz hakkından mahrum bırakılmakta, varlığı önemsenmemektedir. Çocuk ailede, kendisini, fikirlerini ve tasarılarını ifade edecek bir ortam bulamamaktadır.

Böylece giderek içine kapanmakta, kendine olan güvenini kaybetmektedir. Ebeveyninden teşvik ve destek görememesi, cesaretinin kırılmasına ve yalnızlık duygusuna kapılmasına yol açmaktadır.

Yazıkk ki aile, kendi kafa yapısının ürettiği bu eğitim uygulamasıyla çocuğuna kötülük yaptığını anladığında, artık çok geç kalmış olmaktadır. Çünkü bunu öğrenmiş olmak çocuğun kayıplarını karşılayamamakta, kırılan cesaretini tamir edememektedir.

4- Çocuğunu eğitenler.

Bu gruptaki aileler, yukarıda anlatmaya çalıştığım üç eğilimin dışında, geçerli kurallara uygun olarak çocuklarını eğitenlerdir. Bunlar hava ve gösterişe değil, çocuklarının ruh ve beden sağlığına önem verirler. Hayatın bu günle sınırlı olmadığını, yarınların da olduğunu düşünürler.

Bir eve misafir olduklarında, bir markete, mağazaya girdiklerinde veya herhangi bir yere gittiklerinde, çocuklarına dikkat ederler. Çevreye veya eşyalara zarar vermemesine özen gösterirler. Zaten çocuklarını da bu konuda bilgilendirmişlerdir.

Onlar, çocuğun düşürüp kırabileceği, bozup zarar verebileceği eşyayı, onun bulunduğu yerden kaldırmanın eğitim olmadığının farkındadırlar. Eğitimin, çevreyi çocuğa değil, çocuğu çevreye intibak ettirmek olduğunu bilirler. Eğitim konusunda bilinçlidirler.

Böyle aileler, çocuklarına iyi alışkanlıklar kazandırmak için çaba sarfederler. Onların güzel davranışlarını mükafatlandırarak, ahlaki olana yönlendirmeye çalışırlar. Çocuklarına zaman ayırırlar. Ne yazık ki bunların sayısı gittikçe azalmaktadır.

Çünkü toplumumuzun sosyal yapısı, ahlakı ve ilişkileri, baskın batı kültürünün model olarak telkin edilmesiyle, büyük bir değişim yaşamaktadır. Küresel yayınlar bir yana, ulusal kanalların bir kültür misyoneri gibi faaliyet göstermesi bu değişimi hızlandırmaktadır. Kısacası, bir çok şey akşamdan sabaha değişmektedir.

Bütün mahfillerde teşvik gören narsizm sayesinde kazandıkları utanmazlığın ve arsızlığın katkısıyla şöhret olup, ekranlarda ahkam kesen boş kafalar, toplum ahlakının canına okumaktadır. Bu tipler, her çeşit yayın marifetiyle, gecede ve gündüzde 15- 30 yaş arasındaki insanlara sürekli enjeksiyon yaparak etkilemektedir. Yani "Gençliğin kaderi, gösteri adamlarıyla, şarkıcı ve mankenlerin elindedir, " desek yanlış söylemiş olmayız.

Bunun sonucu olarak; örtülü veya örtüsüz, her şeyi bildiğini sanan, kendini herkesten üstün sayan, bol miktarda türedi marjinal yetişmiştir.Kendilerini, çocuk eğitiminden ev düzenine, siyasetten tıbba, dinden felsefeye kadar her şeyde "gönüllü bilirkişi" ilan etmişlerdir. Artık sizin yıllar içinde edindiğiniz tecrübenin ve bilgi birikiminizin hiç önemi kalmamıştır.

İnsanların emek ve zaman harcayarak edindiği bilgilere onlar, sanki ilahi bir lutufla ulaşmış gibidirler! En yalın hatalarında bile geri adım atmayacak kadar kendilerinden emindirler. Yetiştirdikleri çocuklar ne mal olduklarını yüzlerine karşı alenen haykırsa bile, özgüvenlerini asla kaybetmezler.

Kendilerine, "çocuklarını şımartmamalarını, aşırı şımartılan bir çocuğun, başarı için çaba sarfetmeyeceğini" söyleseniz kabul etmezler. Çünkü her şeyin en iyisini onlar bilir. Yaptıkları mutlaka doğrudur.

Az çalışıp çok kazanmayı, çok harcamayı severler. Absürt, çıkıntılı ve sivri yerler en çok sevdikleri mekanlardır. İş yapacakları zaman da aynıdırlar. Yaptıkları işe, aşırı abartı ve gizem katmaya bayılırlar. Gösteriş, şaşaa ve tantana, onlar için bir hayat biçimidir. .

Kısacası bu tipler, genç kesimi evirenlerdir. Sosyal hayatın şekil almasında bilimin ve toplum iradesinin değil, onların öncülüğü geçerlidir. Gençler giyinip kuşanırken, takıp takıştırırken, eğlenirken, gezip tozarken bilimi ve toplumu değil onları örnek almaktadır.

Sonuç olarak; bir çok ebeveyn, çocuklarının söz dinlemediğinden şikayetçidir. Halbuki bu konunun uzmanları: "Bir çocuk, kendisine öğretilenleri kabullenir. Eğer bütün uğraşlara rağmen öğrenemiyorsa, çocukta bir anormallik vardır." demektedirler.

Söz dinlemeyen her çocuk anormal olmadığına göre aileler, görevlerini zamanında ve doğru yapıp yapmadıklarını sorgulamalıdır.

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..