Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '09

 
Kategori
Aile
 

Ailem

Sevgili Dostlar,

Sizlerle paylaşacağım bu satırları, inanın bana sizleri üzmek adına yazmıyorum. Sadece duygularımı paylaşmak istedim. Ve artık yaşadıklarım için üzülmüyor, onların çocukları olduğum için gurur duyuyorum...

Ben köy enstitülü bir babanın ve ev hanımı olan bir annenin en küçük kızı olan tekne kazıntısıyım:-) 60 yıllık evliliklerinin arasına beni de sıkıştırdıkları için çok mutluyum:-)

Onlar o kadar güzel insanlardı ki; onların yokluğundan sonra tam anlamı ile dibe vurdum. Onlarla birlikte iken ne kadar mutlu ve şanslı olduğumu çok da fark edememişim. İnsan kaybettikten sonra kıymetini daha da iyi biliyor. Kaldı ki; her ikisi de hepimizin varlığından ve onlara karşı sevgi ve saygımızdan son derece mutlu oldukları halde. İnsan ne kadar çok güzellik paylaşırsa paylaşsın içinde mutlaka bir KEŞKE kalıyor... Keşke onlara daha çok sarılsaydım... Keşke onlara onları ne kadar çok sevdiğimi daha sık söyleseydim... Keşke onların evladı olduğum için mutlu ve gururlu olduğumu bir kez daha iletseydim... Keşke... Keşke... Keşke... Yaşanılan tüm güzeliklere rağmen KEŞKE...

Sevgili annem; son derece hanım efendi, herkesin karşısında saygıyla eğildiği bir hanımdı. Ama onu hep naif, narin ve kırılgan olarak görmüştüm. Oysa o naifliğin altında; ne kadarrrrrrrrrrr güçlü bir kadın yatıyormuş. Annem Meme CA olup, 7 yıl bunu babam dahil hepimizden saklamış. Tesadüfen öğrendiğimizde tahmin edeceğiniz gibi şok olduk. O an dünyamın yıkıldığını, benim dipsiz bir kuyuya düştüğümü ve bir daha da çıkamayacağımı hissettim... Bu süreç içerisinde bize söylemeyişinin iki nedeni varmış: Birincisi; bizleri üzmemek, ikincisi ise tedavi olmayı red etmek. Annem bedeni üzerinde herhangi bir değişime uğramaktan hiç hoşlanmazdı. Onu çok kutsal görür, normal sürecinde bırakırdı. Yüzüne sadece krem süren bir bayandı. Öğrendiğimizde yaşam standartlarının düşürmemek için götürebileceğimiz en iyi doktora götürdük ve onun istemediği hiçbir şeyi ondan habersiz yaptırmadık. Sadece yaşam kalitesini yüksek tutacak tedaviler uygulattık. Başı geleneksel kapalı olan, cumhuriyet kadını annem, namazında niyazında bir hanım olup, hiç kimsenin kılık kıyafetine karışmadığı gibi, hiçbir zamanda dini ikili ilişkilerine karıştırmamış birisiydi. Hayatı boyunca bedenini sadece doğumlar sırasında babaannem görmüştü. Buna rağmen doktorun; "siz çok ilginç bir vakasınız, sizi dersimde işlemek istiyorum, derslerime katılıp, öğrencilerime sizi anlatmama izin verirmisiniz" sorusu üzerine annem hiç düşünmeden; "aaaa tabii ki, şayet tıp için bu gerekli ise, benden sonrasına yararı olacak ise, onlar benim torunlarım tabii ki bedenimi gösterir, onlara olanları anlatırım" dediğinde ben ikinci şokumu yaşadım. Ne kadar güçlü bir kadın ki; bedeninin mahremiyetine bu kadar özen göstermiş, 77 yaşındaki bir hanım olarak bu kadar olgun karşılık verebiliyor. Doktorunun gözleri doldu ve ayağa kalkıp, kendisine teşekkür etti. Evet biz anneme refakat ederek 4 kez derse girmesini sağladık. Ders sırasındaki annemin olgunluğu, çocukları anlatışı, dimdik ayakta olup, ölümü kabul edişi ile ben bir kez daha şok oldu... Şok ile birlikte tabii ki büyük de bir GURUR duydum... Ders arasında çocukların yaşadıkları duygusal anları anlatıp, sizleri üzmek istemiyorum...

Bütün bu sancılı süreçten sonra; hastalığının 10. yılında, evliliklerinin 60. yılını kutladıktan sonra sevgili annemi kaybettim. Avuçlarımın içinde, onu öpüp koklayarak, alnına veda öpücüğü koyarak, yolcu ettim... Tanrım ne büyük acı idi; sanki tırnaklarım teker teker çekiliyor, vücudumdaki tüm tüyler birer birer alınıyordu. Vücudumdaki tüm kemiklerin sızladığını, yaşayacak gücümün kalmadığını hissettim...

Sonra babamı düşündüm, bizlere ihtiyacı olduğunu... Ve bu süreçten sonra onu düşünmeye başladık, tüm kardeşler olarak. Ona nasıl destek olabileceğimizi, acil durumda ne yapacağımızı, onu nasıl teselli edeceğimi vs. vs. vs....

Bu süreç içerisinde göğsümde çıkan bir kiskin KANSER olabileceği ihtimali ile hemen ameliyat olmam önerildi:-( Evet evet yanlış duymadınız, annemin hemen arkasından. Hemen birkaç doktor gezerek, her birinin önerisi aynı olunca, ameliyat olmaya karar verdim. Randevu almak için gittiğim hastanede doktoru beklerken evden telefon geldi; "babam rahatsızlandı hemen hastaneye kaldırıyorum". Bulunduğum hastaneden ayrılıp, babamın götürüldüğü hastaneye gittim, babamlar henüz gelmemişti...

Babam geldi; arabadan kendi ayağı ile indi, onun sadece elini tutabildim. Kendisi yürüyerek acile girdi. Acilden hemen yoğun bakıma aldılar, önlem olsun diye... Yoğun bakımda 4 saat kaldı ve her 15 dakika da bir doktorlar çıkıp; "hocam yaşamak istemiyor, hayatı bıraktı, birşey yapamıyoruz, müdahale edemiyoruz, sürekli kalp krizi geçiriyor" yanıtını aldık. Evet 4 saat sonra babamı kaybettiğimiz bilgisini aldık... Tanrım biz şimdi ne yapacağız. Annemi kaybettik 30. günü babamı... Sevgili babam annemin yokluğuna dayanamayıp, bir an önce kavuşmak için ilaçlarını almıyormuş. Oysaki bize ilaç içmeye kalktığını söylüyordu. Ölümünden sonra tüm ilaçlarını bir kutuda bulduk... Yani resmen intihar, anneme kavuşmak için... Ölüm haberini aldığım andaki hastanede içinde bulunduğum ruh halini unutamıyorum...

Babamı kaybettikten 22 gün sonra ben ameliyat oldum. Tam bir hafta sonucu bekledik, ne çıkacak diye. Evet TEMİZ raporu geldi... Ve bu bir hafta içerisinde yaşadığım onca yoğun duyguları, bilmem anlatmama gerek varmı:-(

İlk satırlarımda da belirttiğim gibi bunları sizleri üzmek için yazmadım, gecenin bir yarısı her zaman yüreğimde olan o iki güzel insan, yine aklıma düştü, sizlerle paylaşmak istedim...

Sevgili Anne ve Babacığım sizleri seviyorum, her zamanda seveceğim...
Verdiğiniz tüm güzellikler için binlerce teşekkürler...
Nur içinde yatın...

Sevgiler, Saygılar...

SEMA

 
Toplam blog
: 51
: 795
Kayıt tarihi
: 10.08.09
 
 

Merhaba, 18 Şubat 1964 Artvin doğumluyum. Yüksek okul mezunu olup, uluslararası bir Vakıf'tan ofi..