Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '09

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Ait olduğumuz topraklar

Ait olduğumuz topraklar
 

Yaşamın bizi farklılıklar ile kucakladığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Bir yandan oldukça homojen, aynılığı destekler görünen bir toplumda yaşıyor olmamızı hissetmeme rağmen, yine de benim topraklarım burası. İstanbul, Malatya, Fethiye, Konya, Harput ve Çelikhan. Başka ait olduğum bir yer yok, burası benim memleketim.

Okul yıllarımdan başlayan maceram yaşamımın farklı noktalarında farklı dinlerden, dillerden, ırklardan insanlar ile bir araya gelmemi sağladı. 12 yaşımda Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’ne başlamam ile başlayan bu süreç sanırım benim yaşama bakış açımı da derinden etkileyecekti. Bu konu benim sık sık bahsettiğim bir konu, ama bu gece tekrar yazmak istiyorum. Tekrar ve tekrar.

Basında haberler yayılıyor. Irak’taki savaş artık Amerika’daki dizilerin bile parçası oldu. Benim Amerika’da okuduğum yıllarda Türkiye’nin coğrafyadaki yeri arkadaşlarım için oldukça büyük bir muamma idi başlarda. Arkadaşlarımın kimileri dünya vatandaşı olmaya açıldı, kimileri ise kapalı Amerika’lı dünyalarında kalmayı seçtiler. Ta ki 11 Eylül olaylarına kadar. Bu tarih bir nevi milattır - dünya coğrafyasında bulunduğumuz bölgenin tanınması ve bilinmesi için. Ne kadar üzücü bir ders. Öğrenildiyse tabi ki.

Amerika’da bir Türk olmak benim için zor değildi o günlerde. Hatta havalı bir şey olduğunu bile söylemem mümkün. Aynı sınavlardan geçerek, aynı şartlar altında mücadele vererek okumayı başardığımız okullarda, aynı anfileri paylaşarak yola çıkmıştık. Doğrusu birçok Amerikalı arkadaşımın yurtdışından gelip orada okuyor olmanın esasında o kadar da kolay bir şey olmadığını anladıklarını pek sanmıyorum. Ailelerimize mektup yazdığımız o günler geride kaldı, ve Amerika’da bir Türk olarak var olmanın şartları ise artık değişiyor.

Türkiye’den Amerika hakkında haberdar olmak artık çok kolay. Televizyon ve internet aradaki mesafeleri oldukça azalttı. Ancak Amerika’da bir yabancı olmak, özellikle Orta Doğu’ya yakın bir bölgeden gelerek Amerika’da yabancı olmak artık farklı anlamlar taşıyor.

Başka bir memleketim yok, Türkiye benim ait olduğum topraklar. Ancak Türk olmak, Türkçe konuşuyor olmak, Kurtuluş Savaşı’nda bu ülke için savaşmış dedelerimin olması, benden farklı bir dine ait, benden farklı dilleri konuşan, farklı topraklarda yaşayan insanlara karşı insafsız ve nefret dolu olmaya itebilir mi?

Zorlanıyorum. Neredeyse dünyanın her yerinden yüzlerce insan ile tanışmışken, dostluklar kurmuşken, onları nasıl yargılayabilirim?

Zor alanlar bunlar, ve ben gerçekten zorlanıyorum.

Evimde orkidelerim var. Onlara elimden geldiği kadar iyi bakmaya çalışıyorum. Ve bazen hızla bir dalın büyüdüğünü görürüm, tomurcuklar oluşur. İçimi bir sevinç kaplar. Ve bazen o içinde çiçeği taşıyan tomurcuğunun kurumaya başladığını görürüm. Açmak yerine vazgeçmeyi seçmiştir. Neyi farklı yaptım diye sorarım, neyi yanlış yaptım. Bir çiçek olacaktı, ve şimdi yere düşmüş cansız bir tomurcuk.

İnsan ilişkileri de aynen böyle değil mi?

Tamamlayıcı tıp metotlarında bilinen metotlardan bir tanesi de çiçek özleridir. Çiçeklerin kimyasal özelliklerinden çok enerjilerinin iyileştirici yönlerinden faydalanmayı içeren bu teknikte, dünyanın farklı bölgelerinden toplanmış çiçekleri ile duygusal ve ruhsal sıkıntılarımızın geçirilerek en doğru potansiyelimize ulaşmamız hedeflenir. Bach ve Bush çiçek özleri dünyada en çok tanınmış olanlarından.

Bu çiçekler kolumuzun ağrısını geçirmiyor, ya da onları midemizi rahatlatmak için kullanmıyoruz. Ruh hallerimize göre bize uygun olan çiçeği buluyoruz. Bir sevdiğimizi kaybettik ve büyük acı içinde miyiz? Bir çiçek bize yardımcı olabilir. Karanlık korkumuzu yenmek veya her akşam eve gelip gelmeyeceğini korku ile beklemekten vazgeçemediğimiz çocuğumuz ve eşimiz için duyduğumuz endişeyi gidermek için bir çiçeğe ne dersiniz? Mimulus’a veya Red Chestnut-Kırmızı Kestane çiçeğine ne dersiniz?

Ve bu çiçekler dünyanın neresinde yetişmiş olursa olsun ve biz dünyanın neresinde olursak olalım, bizlere, hepimize aynı güzelliği ve faydayı veriyor. Müslüman, Budist veya Hıristiyan olup olmadığımıza bakmadan. Ten rengimiz ile de ilgilenmiyorlar. Sadece duygularımızı soruyorlar. ‘Derdin ne? Ne hissediyorsun? Seni üzen ne? Ve yardım ediyorlar. Tam anlamı ile kendimiz olabilmemiz için.

Sadece çiçekler ile değil, enerji çalışmaları ile de yüzlerce farklı dinden, farklı ırklardan, farklı diller konuşan insan ile çalıştım. Örneğin gözlerinizi kapatıp Reiki vermek üzere ellerinizi bir kişinin omuzlarına koyduğunuzda hissedeceğiniz şey, tüm farklılık olarak adlandırdığımız renklerden ve seslerden arınmış bir enerjidir. O kişiye ait birçok özel bilgiyi taşır ama tüm farklılıkları içinde o kadar da aynıdır ki. Tekrar, tekrar ve tekrar deneyimlediğim bir şey.

Şimdi bana öz’de farklı olduğumuzu mu söylemek istiyorsunuz? Nasıl kabul edebilirim, aksini, ne kadar benzer olduğumuzu o kadar çok defa hissetmişken.

Sevgi gönderiyorum Tayland’a, Endonezya’ya, Avustralya’ya ve Fas’a. Sevgi gönderiyorum New Jersey’e, San Diego ve San Francisco’ya. İngiltere’ye sevgi gönderiyorum ve İskoçya’ya. Rio’ya ve Ekvator’a sevgi gönderiyorum. Bolivya üzerinden olabilir. Ya da Japonya. Tüm sevdiklerime, ve yaşam yollarımın kesiştiklerine… Yollarımız da yüreklerimiz gibi açık olsun.

Ait olduğumuz bir toprak ve bize ait çiçeklerimiz olabilir. Ama lütfen farklı olduğumuzu söylemeyin bana. Nasıl birlikte olabiliriz, bunun için ne dersiniz, lütfen bana bunu anlatın.

Sevgiyle,

Z.

Günün Onaylaması: ''Yaşam tüm ihtiyaçlarımı fazlası ile bana sunuyor. Yaşama güveniyorum.'' Louise L. Hay

Üstatlardan: ''Şans her zaman kuvvetli bir şeydir. Oltanın her zaman atılı olmasına müsaade et; hiç beklemediğin sularda balık bulabilirsin.'' Ovid

Zeynep’in Okuma Tavsiyesi: ''Şiddetsiz İletişim'' Yazar: Michael Rosenberg

 
Toplam blog
: 132
: 1125
Kayıt tarihi
: 04.11.07
 
 

Üsküdar Amerikan Kız Lisesi'ni birincilikle bitirdi. Amerika Birleşik Devletleri'nde Cornell Üniv..