Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '13

 
Kategori
Siyaset
 

AK Parti böyle yapmamalı

AK Parti böyle yapmamalı
 

Ben size bu gün biraz gündem dışı bir rahatsızlığımdan bahsetmek istiyorum. Zira 21 Martta Diyarbakırda olan rezalet gibi daha mühim bir gündem ve rahatsız edici görüntüler  varken bunları yazmayı ertelemek istedim ama dayanamadım. Bunu yazımın başında söylememin sebebi, bu rezaletle de ilgili bir yazı yazmayı çok arzulamama rağmen önce bu yazıyı  yazmaya karar vermemdir. Size ve kendime izahat vermek zorunda hissettim kendimi :) Neyse fazla konuştum :) Şimdiden okuduğunuz için teşekkür ederim. Saygılar...

Bu güne kadar, iktidarda olan parti için sayısız ithamlarda bulunuldu. Kimileri iktidar için yobaz-gerici diyerek laikliğin, hatta Cumhuriyetimizin tehdidinden söz etti, kimileri Ak Partinin tamamen dış mihraklar tarafından desteklenerek iktidara gelen kukla bir parti olarak gördü, aktardı...  İktidarın hemen her hareketini şerre yorup, sert dillerle eleştirdiler.

Ben şahsım adına bu ithamları ve eleştirileri haksız buluyor, iktidarın farklı çizgisine ve reformcu hareketlerine iyiden iyiye ısınıyordum. Ki hala daha kendi çapımda takdir ederim, bana göre çok büyük hizmetlerde bulunmuşlardır.

İktidar partisini sadece itham etmekle, suçlamakla kalmadılar. Suçladıkları olaylara can-ı gönülden inanmışlar ki çokça cezalandırmaya çalıştılar. Muhtıralar verildi, parti kapatma davaları açıldı.Bunların yanı sıra farklı çevreler de farklı cezalar uygulamak istediler. Zira çokca suikast engellendi.

Bütün bu olanlar ve bunlarla bağlantılı bağlantısız yapılan haksızlıklar iktidarı mazlum konumuna itti. Hakkında açılan kapatma davası, 367 krizi vb bir sürü olay, iktidar partisinin oyunun artmasına neden oldu. Büyük bir kitleye sahip olan iktidar aynı zamanda temelinin desteğini sağlamlaştırdı ve kendisine güveni arttı. İktidar partisi bu krizlerden kurtulduktan sonra ben de toplumun büyük kesimi de rahat nefes almıştık. İktidar partisi daha rahat hareket kabiliyetine sahip oldu. Ve bana göre de hizmetlerini arttırarak devam etti...

Velhasılıkelam günümüze kadar geldik... Günümüze gelene kadar son 1 senedir veya belki daha uzun tutabiliriz bu süreyi , sayın başbakanımızın ve iktidar kadronun bazı davranışlarından fevkalade rahatsız oldum ve üzüntü duydum. Şöyle ki, bana göre hükümet son dönemde eleştiri kabul etmez bir haldedir.

Başlarda, yaşadığı haksızlıklardan haklı  ve güçlü olarak çıkan, seçimlerde oylarını büyük oranlarda arttıran, yaptığı işlerin çoğunun memlekete fayadasını gören bilen ve bu işlere köstek olmak isteyenlere de galip gelen bir iktidarın ve iktidarı oluşturan bireylerin gayet doğal ve insani olan hafif böbürlenmesi, gururlarının okşanması ve yaptıkları güzel işlerle özgüvenlerinin tavan yapması olarak değerlendirip çok da önemsememiştim...

Ama görüyorum ki maalesef hal böyle değilmiş. Böyleyse de şayet bu durumdan çıkalı epey olmuş. 'Ben bu kadar şey yaptım, benden iyisini bilemezsiniz' anlayışına kapılmış ve bu durumu azımsanamayacak bir zaman boyunca sürdüren bir iktidarla karşı karşıyayız. Siyasileri şöyle bir izleyince, hiçbirinin kolay kolay hatalarını kabul ettiğini görmeyiz. Bu o camiada bir kural gibi, hata kabul edersen güç kaybedersin durumu oluşuyor sanırım. Ama reformist, halkçı, kalkınmacı bir iktidar olma iddiasıyla yola çıkan ve bu iddialarını fiile döken bir iktidardan sokağın, sivil toplumun, vatandaşın veya muhalif kesimlerin sözlerine, uyarılarına kulak vermesi gerekmez mi?

Şu durumu belirtmeden geçemeyeceğim. Kabul bu zamana kadar muhalif kesimlerin niyetleri pek de halis değildi. Çok fazla sırf eleştiri olsun diye eleştiri vardı, yararsızdı, art niyetliydi... İktidar üzerinden muhafazakar kesim üzerine oyunlar oynanmaya çalışıldı. Muhalefet etmek değildi onların derdi, kirli emellerinin değişen Türkiye de gerçekleşemeyeceği gerçeğinden korkmalarıydı. Korkmaları ve saldırmaları.

İktidar partisinin bu yanlış yaptığını kabul etmez tutumunun, yukardaki duruma bir refleks olduğunu söylemek lazımdır. Ancak bu refklesin çok uzun sürdüğü,  partinin tabelasında yazan 'ADALET' kavramını kan kaybına uğrattığı söylenemez mi? İktidarın kurunun yanında yaşı da duymaması, hatta aşşağılaması kabul edilebilir bir durum değil.

Başbakan veya filanca bakan öğrenci grubu tarafından protesto edildi, başbakanın tepkisi sert oldu gibi bir şeyden bahsetmiyorum. O öğrenci grupları genelde ne oldukları belli marjinal gruplardır. Salt vatandaşın tepkisinden, rahatsızlığını dile getirmesinden bahsediyorum. Büyük bir cesaretle başbakan karşısındayken efendi bir dille tepki koyabilmesinden. Bir örnek vereceğim, ben gerçekten çok şaşırmıştım bu olaya. 

http://siyaset.milliyet.com.tr/-nankorluk-yapma-otur-otur-/siyaset/siyasetdetay/10.03.2013/1678547/default.htm

Malum cümlelerin ardından bu cümlelerin haklı olduğunu göstermek için daha yumuşuyor ve ağzından bal damlayan açıklamalar oluyor başbakanımızın. Ama bir insanı, pek de bir şey demeden böylesine laflarla azarlamak ve kırmak bence kendisine hiç yakışmıyor. Bunun gibi sayısı pek de az olmayan olaylar yaşandı. Ve benim gibi iktidarı takdir eden insanların da iktidarın bu yanlışlarından rahatsız olduklarını kısmen biliyorum, kısmen de emin olamayıp ne kadarı rahatsızdır diye merak edip öğrenmek istiyorum doğrusu. Toplumun her kesiminin, özellikle iktidara destek çıkan seçmenin bu yanlışları görmesi ve iktidarı da yanlışları konusunda korkmadan eleştirmesi çok önemlidir. Çünkü kendisini bilmeyen, yanlışlarını göremeyen iktidar tehlikeli veya etkisiz olabilir. Maalesef bu verdiğim örnekten daha acı, daha üzücü olaylara da rastlıyoruz. Umarım en kısa zamanda başta başbakan olmak üzere hükümet kendi yanlışlarını, kırıcılıklarını görür, vatandaşına değer verdiğini icraatlarıyla gösterdiğini söyleyip de hakaretler etme hakkını kendisinde gören tavrından vazgeçer. Eleştiriye daha açık, farklı fikirlere daha saygılı ve umursar olur.

Örneğin uzun zamandır yoğun şekilde eleştirilen 'Milli Eğitim' ve 'Sağlık' Bakanlarının yaptıklarını hatasız kabul eden, eleştirilere hiç bir şekilde kulak asmayan ve yine bildiğini okuyan bir hükümet gördük uzun zaman boyunca. Görevden alınmaları tepkilerin boyutundan ve oy kaybetme riskini ortadan kaldırmaktan olmasaydı keşke. Keşke uyguladıkları politikaların yanlışlıklarını kabul edebilselerdi ve daha erken atılsaydı bu adım. Gerçekten bu iki alanda yapılan hatalar toplumu çok rahatsız ediyordu. Neyse geç de olsa, niyeti kanaatimce toplumun tepkisinin büyüklüğü de olsa bu 2 bakanlığın tazelenmesi gayet iyi oldu.

Siyaseti pek iyi beceren bir başbakanımız var. Siyaseti çok iyi becermesinin nedenlerinden biri bu toplumu iyi tanıması. Toplumun sevdiklerini tanıması, onları sevmesi ve bilmesi...

Ben de belki haddim olmayarak iktidara ve başbakana Mevlana hazretlerinden şunu aktarmak istiyorum

Sevgide güneş gibi ol,

Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol,

Hataları örtmede gece gibi ol,

TEVAZUDA TOPRAK GİBİ OL,

Öfkede ölü gibi ol,

Her ne olursan ol,

Ya olduğun gibi görün,

Ya da göründüğün gibi ol.

 
Toplam blog
: 8
: 284
Kayıt tarihi
: 26.02.13
 
 

Çevresinde, ülkesinde neler olup bittiğini takip eden, olan bitene kayıtsız kalmayıp bir şeyler y..