Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '11

 
Kategori
Siyaset
 

Ak Parti'den adayım

Başlığa bakıp da, hemen sen de kimsin demeyin. Baştan söyleyeyim ben aday falan değilim, ne aday olmaya hevesim var, ne aktif siyaset çarkı içinde öğütülmeye mecalim var, ne de cüzdanımda yeterince adaylık için harcanacak param var. Siyaset, sorunlara çözüm bulma sanatıdır, soruna değil çözüme odaklanan bir anlayışı geliştirme işidir ve ciddi birikim ister. Hoş, günümüzde vekillik için potansiyel veya birikim aranmıyor, proje üretmenize gerek yok, söylenmemişi söylemenize veya eski köye yeni adet getirmenize gerek yok. Kalburun içine girersiniz bir şekilde, birileri o kalburu elleri arasına alır, sallar, kalburun gözenekleri çok geniştir, düşürür birçoğunu. Kim kalır kalburun üstünde? Kalburüstü demiyorum, kalburun üstünde diyorum. 

Kalburüstü demiş olsaydım: Kalburun üstünde kalıp geçen seçimde başkente giden Konya milletvekilleri bu güne dek bu kadar hor görülmezdi. Duyan oldu mu Konya milletvekilleri için helal olsun, bizi tam da istediğimiz gibi temsil ediyorlar, cümlesini? Vekillerimiz, hayır biz birçok iş yaptık diyorlarsa, Nasreddin Hoca’ya hanımın çok geziyor demişler, dünyada inanmam, o kadar çok gezse arada bizim eve de uğrar, sözünü hatırlatırım. Şimdi Konya büyük bir sınavda yine. Bu sınavı başarıyla mı geçecek yoksa yine her zamanki gibi eski tasla eski hamamda al gülüm ver gülüm oyunu mu oynayacak? Göreceğiz! 

Evet, ne diyorduk? Kim kalacak kalburun üstünde? En önemlisi, parası çok olan kalacak. Olaya böyle lodoslama daldığıma bakmayın, ılık bir kaba yel gelip de eritsin istiyorum buzları. Eğitim düzeyi, görgü düzeyi, algı düzeyi, ayrıştırma, bütünleştirme düzeyi hiç önemli olmayacak. Kitleleri arkasına alıp yön verme düzeyi, birilerinin adamı değil ama bu adamdan iş çıkar düzeyi, önemli olmayacak. Kocaman bir şirket binasının içinde VIP salonlarda parti başkanlarını ağırlama, çevresini doyurma, sondan bir sonraki model arabalarla başkentin yollarını kulaçlama, sansasyonel bakışlarla, kaç paraysa gider alırız, vekilliğin bile bir ederi var mantığı ile hareket etme düşüncesinde olmayan kimler aday olacak acaba? Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olaylardı, hikâyenin tanımı. 

Bir öğretmen düşünün, cebinde beş parası yok, fildişi kulelerden birinin kapısını çalıyor… Bey, diyor fildişi kule sakinine, Karakoç’un şiirinden mülhem, ben, milletvekili adayı olacağım. Tamam, param yok, hiçbir köşe başında köşe taşım da yok, hurdaya çıkan aracımla polislere yakalanmadan birkaç kez başkente gidebilirim. Eğitim camiasının sorunlarına hâkim, çözüm yollarıyla ilgili birçok projem var. Öğretmen daha anlatmaya devam ediyor, sözü bitmemiş. Fildişi kule sakini gülmemek için zor tutuyor kendini. Yanındaki, tüyü bitmemiş işçi çocuklarının rızkıyla cüzdanını kabartmış, haram olmasa altın diş yaptıracak ve gülünce onları da gösterecek olan şahıslar da gülmemek için çaba sarf etmiyor. Gülüyorlar resmen. Oluşturdukları kakofoni sesin ne kadar ahenkli bir tını olduğunu düşünerek gülüyorlar. Başkana, hadi yemekler soğuyacak diyorlar, soğumadan öğretmenin alnında oluşan bulgurumsu terler… Çıkalım buradan, kasvetli bir hava oluştu, kasketlerimiz düşmesin önümüze sonra. Hikâye bitmiyor, uzadıkça uzuyor, yutkunulan her cümle boğazın derinliklerinde uzuyor. Kalburu alıyorlar bir süreliğine bırakan kalburcular. Başlıyorlar yeniden sallamaya… Salladıkça düşürüyorlar; kendilerini, itibarlarını, ülkenin geleceğini… mustafasus@hotmail.com 

 
Toplam blog
: 394
: 178
Kayıt tarihi
: 17.09.09
 
 

Bir kurumda yönetici olarak çalışmaktayım, 1974 Kayseri doğumluyum. Son demine varmadan hayatın h..