Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '17

 
Kategori
Güncel
 

AK Parti gerçeği

AK Parti gerçeği
 

CUMHURBAŞKANI


Siyasi partilerin bir iddiası vardır. Bir Kurumsal yapı olarak, bu yapıyı taşıyabilecek omurgayı oluşturan kişilerin kafalarında, onları bir arada tutabilecek temel prensip ve ilkeleri vardır. Olmak zorundadır. Yoksa bu birliktelik “pazara kadar” olur.

        

“Mezara kadar” olabilmesi için omurgayı oluşturan insanların kafasında; hedef kitleye karşı yüzlerini döndüklerinde, söyleyecekleri şeyler hem bir misyonu ve hem de Milletin tamamını kucaklayan Ulusal bir hedefi içermek zorundadır.

          

Diyalektik olarak İnsanlığın tamamının nezdinde tarihin hiçbir döneminde eskimeyen geçerli ve benimsenmiş değerler vardır. Bu omurganın taşıdığı kafada; ırk, inanç, ideoloji üstü insanı değerlerin karşılığı olmalı.

          

Çünkü insanın fikriyatı; hangi millet, hangi devlet, hangi dinden, hangi ideolojiden beslenmiş olursa olsun, sevgi, onur, haysiyet, doğuştan haklar, devredilemez haklar, kısaca insani hasletler dokunulmaz ve vazgeçilemezdir.

           

Bu değerler; bir siyasi partinin tüzük, program, kadrolarının davranış ve yaşantılarında, hatta halka hitaplarında kendini gösterip halka yansımalıdır. Ancak; bir siyasi parti bu duruşa sahip olabilmesi için, önce kendi milletini, sonra tüm insanlığı iyi okuyabilmesi karşılığında sahip olunabilir.

          

Siyaset; olayları ve organizasyonları yönetme sanatı ise, Politika da insanları ikna etme sanatı ise, o zaman önce siyasi parti halka anlattıklarına kendisi inanıp yaşaması şarttır.

          

Yunus Emre, Mevlana Celalettin Rumi, divanlarında insanlığın ortak değerleri bakımından insani hasletleri işlemişler bu sebeple evrenselleşmişlerdir.

           

Ak Parti’nin gerek tüzüğüne, gerek programına, uyguladığı yönetişim prensipleri, icraatlarına bakıldığında yukarıda bahsedilen temel doğruları esas aldığı gözlemlemek mümkün. Kırmızı çizgileri, ileriye yönelik hedef bakımından geliştirdiği projeksiyonları, milletlerin kangren olmuş sorunlarına “Dünya beşten büyüktür”, Bizim şia veya sunilik diye bir dinimiz yok, bizim dinimiz İslam’dır” , muhtaç ve mağdur insanlara din dil farkı gözetmeksizin yardım etme tezi, laikliği inanç özgürlüğünün anayasal güvencesi olarak görmesi, Ülkemizdeki seçkinciliğe karşı durması, özgürlüklerin ayrımsız kullanımını devletin gözetmesini sağlaması gibi vs. tutum ve davranışları toplumsal zihinlerde yerini buldu.

            

Yapmak istedikleri ve içerde-dışarıda uyguladığı stratejik manevraları halkın tarafında milli hafızada karşılığı olan beklentiler olarak algılanıyor.

            

Milletimizi ve Ak Partinin bu kadar destek bulması 16 yıldır iktidarda olması ve 16 nisan referandumuna gelen destek tesadüf değildir.

              

Georges Politzer’e göre “İdeoloji ile bir siyasi parti ancak %1,5 seçmeni bir arada tutabilir” demiş.

             

Ak Parti söylemlerinde “Milli olma” diye bir tam isabet çağrısı var. “Siz Dini kullanırsınız biz yaşarız” diye bir eleştirisi var. Halka birebir yansıyan sağlıktaki dönüşüm projesinin insanları eşitleyen bir dokunuşu var.

             

Bütün bunlar varken bu milleti koyun, bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam diye nitelemek acizliktir. Milleti suçlamak yerine yukarıdaki siyasi üretimlerin bir adım daha önüne geçen alternatifler üretmek gerekir.

             

Türkiye’de bir iktidar savaşı var. Ama bu savaş Ak Parti’ye karşı siyasi parti zemininde değil, arka sokaklarda silahlı ve meşru olmayan bir savaştır. Oysa sorun Ak Partiden sonra ne olacaktır. Çünkü ya Ak Parti kendi içinde yeni bir Recep Tayyip Erdoğan yetiştirecek, yada bu millet yeni bir Recep Tayyip Erdoğan’lı Gök Partiyi kurup destekleyecektir.  

 
Toplam blog
: 191
: 540
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

Yerel bir gazetede yazıyorum. Okumayı severim, şiir okumayı severim. Emekli işçi olarak sosyal ak..