Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '12

 
Kategori
Siyaset
 

AK Parti ve 2071 hedefi

Kongre konuşmasında çok şey beklenen Tayyip Erdoğan, gençlere 2071 hedefini gösterdi. Yani Anadolu’nun Türkler tarafından 1071 yılında Malazgirt Savaşıyla girilen ve kazanılan zaferin bininci yılı. Bu bütün kesimler tarafından kabul edilecek bir hedeftir. Fakat asıl üzerinde durulması gereken devletler için 10 yıllar ne kadar uzak hedeflerdir. Düne kadar Avrupa Birliği bir düş olarak görünmekteydi ve ulaşılması zor bir özlemdi. Fakat bugün Türkiye gibi ülkeler girmekte tereddüt göstermekteler. Sebebi ise ekonomik bir güç olmasına rağmen kendi içinde ekonomik değerleri en çok gerileyen devletler topluluğu durumuna düşmesidir.

İşte böyle 2023 hedefini daha gerçekleştirme hususunda tereddütler ortada dururken daha ilerilere doğru gitme işi bir ilginç durum olarak gün yüzü gibi ortadır. Başbakan ufku geniş ve halkın yararına çalışıyor olabilir. Fakat yöneticileri mahalli olarak bazı basit şeylerin üstesinden bile gelememekteler.

Şanlıurfa’da mantar gibi halkın yararına okullar yapılmasına rağmen, okulların alt yapısını zamana bırakıp, hatta öğrencilerin tuvalet ihtiyacını duvarlardan atlayıp dışarıda görecek duruma düşmesini normal karşılayan bir anlayış oluşmaktadır. Süleymaniye Anadolu İmam Hatip Lisesi yöneticileri her tarafa sorunlarını ulaştırmalarına ve hatta Belediye Başkanı Fakıbaba’yı telefonla arayıp, ulaşmak istediklerinde korumasıyla karşılaşmakta, onun aldığı notla yetinmek zorunda kalıyorlar. Okulları açarken sorunların çözümünü yerinde ve zamanında yapamayan dar kafalı mahalli yöneticiler, oluşan memnun ortamı memnuniyetsizliğe dönüştürmektedirler.

Hedefleri ortaya koyarken yerinde denetimi sağlıklı olarak yapmak gerekmektedir. Bazı güzel gelişmelere basit engelleyici tutumlar insanların nefretini çekmektedir. Ekonomik gelişmeler sağlıklı gibi gözükmesine rağmen, siyasal ve kültürel gelişmelerde vizyon geliştirici bir çalışma yapılmamaktadır. Halkı kucaklarken ırka dayalı milliyetçilik yapılmayacağı belirtilmesine rağmen, Türk milliyetçiliği öne doğru itilmektedir. Kucaklayıcı bir siyaset beklentisi hala devam etmektedir. Bunu eğitim alanında, tarih birliği alanında hep zorla dayatılmaktadır.

Tayyip Erdoğan, geçmişim geleceğimin teminatıdır şeklindeki konuşması ile geleceğe ait vaatlerde bulunmuştur. Daha doğrusu genel ifadelerle bu teminatta bulunmuş, özelde hiçbir açıklaması olmamıştır. Bu da şimdiye kadar ki siyasetin ve çalışmanın devam edeceği anlamına gelmektedir. Kürt sorunu ile ilgili yapılan çalışmaların devam edeceği, görüşmelerin olacağı, Doğunun sorunlarının kalıcı olarak çözecek partinin AK Parti olacağı bildiriminde bulunmuştur.

Umutvar ve ümitvar olarak değerlendirmelerde bulunurken, geniş misafir kitlesine hitap ederken haksız da sayılmaz yani. Çünkü her sorunu çözme azmini gösterdiği gibi, o konuda gerekli çalışmalarda yapılmaktadır. Tek sorun genel olarak denetim yetersizliği olarak gözükmektedir. Parti içinde bulunup, hala geçmişin ANAVATAN, DYP ve bir kısım MHP’den gelenlerin farklı alışkanlıklar sergilediği ve bunu da AK Parti adına yaptıkları bir gerçek olarak gözükmektedir. Temennimiz yukarıda saydığım partiler dahil tüm kesimlerin Türkiye’de yaşayan tüm halkların haklarını savunmaları, yatırımları halk adına yapmaları ve vurgunlardan uzak durmalarıdır. Yukarıda belirtilen hedefe uygun vizyon geliştirmeleridir. Birbirlerini karalamadan, örselemeden ve yermeden Türkiye için çalışmalarıdır.

Eğitim alanında köklü değişimler yapılmadan, halkın ve gençlerin yetişmesine gerekli özen gösterilmeden sağlıklı yarım asırlık bir gelecek hedefi tutturulamaz. Güvensizlik üzerine kurulu olan yapıların sağlamlığı oluşamaz. Kentsel Dönüşüm adı altında Türkiye’nin fiziki çehresinin değiştirilmesi tam anlamıyla sağlıklı oluşamaz. Gelişime inanmayan insanların oluştuğu bir ortamda bu güven oluşturulamaz. Halk adına halk için her şeyin en güzeli yapılmalıdır.

Yoksa yönetime talip olmak, herhangi bir yerde köşe kapmak geleceğimizi karartan siyasetlere prim vermek olur. İnsanın önü açılmalı, sorunlar bir daha oluşmayacak şekilde köklü reformlarla çözülmelidir. Değişimi sadece vitrindeki bazı insanların değiştirilmesi olarak ele almamak gerekir. Kürt sorununun çözümünde Güneydoğu adayların sağlıklı seçilmesi gerekir. Kemal Burkay gibi insanlara görev verilmelidir. Tabii ki, daha farklı olanlarına da görevler verilmeli ve geniş kitleleri içinde barındıracak bir yönetim anlayışı oluşturulmalıdır. Feodal yapıdan kaynaklanan insanları orada görevlendirmek sadece kendimizi kandırmak olur.

Yollar, havaalanları, hastaneler, okullar yapılmalı fakat bunun yanında insanların iş yapabilecekleri, iş sahaları oluşturulması gerekmektedir. Özel sektörle birlikte bu bölgede devlet, devletçilik anlayışını adeta halkçılık olarak değiştirerek iş alanları oluşturması gerekir. Bu, gönüllü koruyuculuk gibi insanların kamplaşmalarına yol açacak, ya da birbirlerini gammazlayıp, düşmanlıkların oluşumuna zemin hazırlayan yapılardan uzaklaşılarak olmalıdır.

İşsiz kalan insanlar ve açlıkla imtihan olan kitleler her şeyin ortasında kendisini bulabilir. Sırça köşklerde yerleştirilen insanlar, dilencilikten kurtulmadıkları zaman devamlı isterler ve üretime de katkıları olmaz.

İşte yapılan açıklamalardan çok şey beklemekteyiz ve umutla sorunların çözümünü beklemekteyiz. Halka efendilik değil hizmet için geldiğini söyleyen Başbakan’ın sorunları çözerken daha dikkatli olmasını beklemekteyiz. Gönül kırıcı olmamalı, gerekli araştırmalardan sonra çözüme giderse daha sağlıklı sonuçlar elde edilebilir kanaatindeyim. 30.09.2012

 
Toplam blog
: 35
: 1258
Kayıt tarihi
: 17.08.12
 
 

Türkiye meselelerine duyarlı, çeşitli alanlarda yazan ve araştırmayı seven bir eğitimci...T ..