Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '15

 
Kategori
Anılar
 

Ak/saraydan Ayvan/saraya 8. Bölüm

Ak/saraydan Ayvan/saraya  8. Bölüm
 

Alıntı


Ertesi gün okula biraz daha erken gitmiştim. Sınıf arkadaşlarım ve öğretmenim Hacer hanım; Bana evi tutup, tutmadığımızı sorduklarında - Çok mutluyum hocam, evet evimizi tuttuk. Dün okula gelemeyişimin sebebi olan Ayvan-saray semtinden, sizlere kısaca bahsedebilirim.
 
Öğretmenim, bana  - Dün okula gelememenin mazeretini, okula telefon edip baban haber vermişti Gülsen, haberimiz var. Tabi ki bahset ama bunu, yine Türkçe dersinde kullanalım, olmaz mı canım? Birincisini dün yapmıştık, ikincisini de bu günkü üçüncü dersimiz olan Türkçe dersimizde. Aslında ben ve arkadaşların sana sürpriz yapacaktık ama! Dünkü Türkçe dersinde bizde bir kompozisyon çalışması yaparak, arkadaşların ve ben sana duygularımızı yazdık, ama bunu sana ne zaman vereceğimize gelince! Hacer öğretmene ben ve öğrenciler, meraklı gözlerle bakarak; - Ne zaman diyorduk ki! Öğretmenimiz tebessümle bana - Ayvansaray da hangi ilk okula başlarsan, o okulda ki müdür beye postayla göndereceğini söylemiş, beni çok mutlu etmişti.
 
Eve geldiğimde bu durumu ebeveynler-ime anlatmıştım, onlarda benim gibi mutlu olmuşlar, ve öğretmenimin bizim eve ne zaman geleceğini sorduklarında, pazar günü kızıyla beraber bize geleceklerini söylemiştim. Nihayet pazar günü gelmiş, kapı çalındığında çok heyecanlanmış, onları 
karşılamıştım. Annem, Hacer hanımın ve kızının geleceğini o gün bildiğinden, hazırlık yaparak, mercimekli köfte, sütlaç yapmıştı, babam ise lahmacun yaptırmış, benle beraber çıktığı manavdan çeşitli meyveler alarak eve gelmiştik. Annem ev sahibesi ve kızını da çağırmamı söylediğinde, ev sahibemiz hanım - Hele annen ve baban, önce öğretmem hanımla bir konuşsun, biz nasıl olsa geliriz, ama madem öyle Ayşe ablan benden önce gelsin, Hacer öğretmeninin kızıyla konuşur onunla arkadaşlık eder, annene benim söylediklerimi aynen ilet canım demişti.
 
Ayşe abla ve ben aşağı inip bize geldiğimizde - Merhaba, Fethiye hanım teyze, annem daha sonra gelecek, önce siz Gülsen'in okulu hakkında konuşma yapacakmışsınız, daha sonra ben gidip çağıracağım dediğinde. Annem tebessüm ederek - Tamam Ayşeciğim.Daha sonra,  Ayşe abla, öğretmenimin ellerinden, kızının da yanaklarından öperek - Hoş geldiniz, nasılsınız diyerek hal ve hatırlarını sormuştu. Annem, babam ve öğretmenim, tabiri caizse kafa kafaya verip, benimle ilgili konuda konuşarak, sözler verilmişti. Ben daha fazla derslerime eğilecek, taşınacağımız yeni muhitte ki okulda, eski okulumu, öğretmeni mi mahcup etmeyecektim.Annem Ayşe ablayı evlerine gönderip annesinin gelmesini istemişti. Yine bir hoş sohbet, hoş geldin faslından sonra ev sahibemiz olan hanım da aramıza katılmıştı.
 
Öğretmen hanım - Turan bey, Fethiye hanım, sizi tanıdığıma memnun oldum, keşke daha önce sizlerle tanış-saydım, geçen yıl bizim apartmanın giriş katı aylarca boş kalmıştı, deyip hayıflanmıştı. Öğretmenimin gözlerine bakarak; Aksaray'dan taşınmayıp ilk okulu hemde, sizin sınıfınızdan mezun olmayı ne çok isterdim. Evet, aynen böyle söylemek istemiştim. Öğretmenimle adeta telepati yaparak anlaşıyorduk, ve bana - Hangi okulda okursan oku, başaracağından eminim, gözlerinde ki ışığı görüyorum. Bizlerden müsaade isteyerek kızıyla yola koyulmak isteyen öğretmenim - Her şey için, ama özellikle de Gülsen'i bu denli saygılı yetiştirdiğiniz için bir kez daha teşekkür ederim. Ben olunması gereken gibi hareket ettiğimden, saygımı gayet normal buluyordum. Ebeveynlerim - Bizlerde sizleri tanımaktan dolayı mutlu olduk, yine bekleriz dediğinde, öğretmenim Hacer hanım - Sizin gibi kendini bilen öğrenci velilerim var, onlarla irtibatım halen de devam ediyor, öyle ki bazı öğrencilerim uzun yıllar sonra tesadüfen tanışıp evlenmişler, bazı kız öğrencilerimin aileleri bana - Hoca hanım, sizde aileden sayılırsınız, kızımızı istemeye geldiklerinde sizde bulunun, veya tam tersi oğlan tarafından olup kız istemeye yine sınıf çocuklarımın aileleriyle gittiğimde, görücüye çıkan kızı nasıl bulup bulmadığımı sorarlardı. Gülsen, benim en değerli çocuklarımdan biri, yeter ki evleneceği kişi ile sevgi beraberliği yapsın, seve seve, müdahil olurum. Kim bilir, onu da sizinle birlikte baş göz ederiz. Bu sözler karşısında, Annem nazire edercesine - Allah o günleri nasip ettiğinde, ilk çağıracağımız ailelerden biri olacağınızdan emin olabilirsiniz Hacer hanım diyerek, hep birlikte kapı çıkışında ki son muhabbetle onları uğurlamıştık.
 
Aradan bir hafta geçmiş, annem sıklıkla kullandığımız eşyaların haricinde ne varsa geçen aydan yıkayıp denklemiş, sarıp sarmalayıp taşınacağımız güne hazırlık yapmıştı. Ayın sonuna epey yaklaşmıştık. Babam patronundan izin alıp, bizlere bakarak anneme yardımcı oluyor, annem ise, son bir hafta Allah ne verdiyse gayreti göstererek. 
 
Tüm yatak, yorganların içini açıp hallaç yapanlar gibi, oklava ile tüm yünleri büyük bir ustalıkla attırıyor, yün yumakları, adeta pamuk gibi yumuşacık açılıyorlardı. Ev sahibesi üçüncü kat, bahçe tarafından seslenerek - Maşallah elinden ne uçan ne de kaçan kurtuluyor, İstanbul'da yorgancılar var, keşke onlara verseydiniz. Annem - Bizler annemizden ne gördüysek onu yapıyoruz, küçük konak gibi yerde, çok kardeşli bir ailenin büyük kızıydım, babamın üzüm  ve fıstık bağları var, babam ağabeyimi yetiştirirken, annemizde 6 kızla 2 katlı, geniş tavanlı, ardiyesi büyük, tavuğuyla, eşeğiyle, çamaşır teşnileriyle, yukarıya astığımız, kurumaya yüz tutmuş, üzüm tiyekleriyle, avluya kurulan üzüm kazanlarıyla ''şire'' yani pekmez, pestil, cevizli sucuk etmeye bakıldığında! Anlayacağınız, yorgan sırımak bana çok kolay. yorgancıya verip onu ''sırıtmaya'' yani diktirmek için çok beklememiz lazımmış, evde yeni alıp diktiğim yüzler olunca, bana yorgan dikmesi zor değil, yeter ki çocuklarım huysuzluk yapmasın diyerek, o gülen gamzeli yanakları, tebessümleriyle cevap vermişti..
 
Toplam blog
: 425
: 412
Kayıt tarihi
: 24.02.13
 
 

37 Yıldır  yurtdışında yaşıyorum , 1000 den fazla şiirim var,  çeşitli edebiyat sitelerinde, derg..