Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '09

 
Kategori
Kitap
 

Akdeniz / Panait İstrati

Akdeniz / Panait İstrati
 

Resim alıntıdır


Bu romanın ve yazarının adına, okuduğum  birçok kitapta rastlamıştım, ama hakkında herhangi bir fikrim yoktu. İsmine bakıp, olsa olsa Ege kıyılarından başlayıp, Kıbrıs'ta sonlanan "Mavi Yolculuk" tarzı bir serüveni anlatan romandır, diye düşünüyordum. Öyle değilmiş.

Akdeniz, okunması önerilen 100 Temel eserden biri. Ben de bu öneriye uydum, epeydir okumak istediğim ve ötelediğim bir kitaptı.

Böyle rastgele olunca daha güzel, daha anlamlı oluyor, yıllar önce okusaydım belki bu kadar zevk almazdım. Yazar hakkında da herhangi bir önbilgim yoktu. Google Amca sağ olsun, öğrendim. Bağımlılık yapan bir yazarmış Panait Istrati.

Okunması kolay, dili anlaşılır ve akıcı. 12 Aralık 1906'da Romanya'dan başlayıp Mısır'a kadar süren macera dolu bir gemi yolculuğu, hikayesi olan insanlar, demir atılan limanlar ve 1.Dünya Savaşı öncesindeki parçalanmış toplumların sosyal ve kültürel yaşamlarını konu alan bir roman. Okurken o dönemi yaşıyorsunuz sanki. Bu arada yer yer  "Türkiye Toprakları" diye bahsediliyor. Ürdün ve Lübnan'daki hayatın daha modern ve rahat olduğu vurgulanıyor. İstanbul, geminin ilk demir attığı yerlerden.

İşte o dönem İstanbul'undan bir kesit:

"İstanbul: Her şey burada sokağın ortasında, bazen iğrenç kokan köpeklerle burun buruna, sokakta çalışır, yer, uyur, eğlenirler. Kahve önleri tavla oynayan, nargile içen ve düşünen Türklerle dolu. Abdülhamit'in payitahtında sefalet büyüktür. On kayıkçı ya da hamal, bir yolcu için dövüşür. Üstleri başları yırtık pırtık bir takım insanlar yarı aç yarı tok geçinip giderler." (S.12)

Romanyalı yoksul bir taşralı tarafından görülen o devir İstanbul imajı böyle işte. Kitabın sonlarında bir yerlerde ise "Türkiye vergi cenneti," diye geçiyor.

Neyse, kaldığımız yerden devam edelim. Romanya'da (İbrail) annesi ile yaşayan Adrien, annesinin tüm yalvarmalarına rağmen, zengin olma hayallerinin peşine düşer, tek umudu güneye sıcak bölgelere inmek ve Mısır'da çalışan arkadaşı Mihail'i bulup yardım istemektir. Uzun ve zorlu yolculuk Köstence'den başlar. Gemide evden kaçan kızını geri getirmek için yollara düşen Yahudi Musa ile arkadaş olur. Ona yardım etmek ister ve Mısır'a vardıklarında da ayrılmazlar, kızı Sara'yı bulurlar. Sara, onlara söylediğinin aksine sefil bir hayat sürmektedir. Bu arada çok dilli ve çok dinli bir grup olurlar. Ama herkes birbirini anlar ve saygı duyar.

Kahire ve İskenderiye'deki olumsuz koşullar ve yasadışı ilişkiler, Beyrut, Şam gibi başka şehirlerde de arayışlara sürükler onları. Hiçbir yerde rahat edip huzur bulamazlar. Badanacılık, hamallık gibi ağır işlerde çalışırlar ve en son tabelacılıktan epeyce para kazanır. Musa, kızını dönmeye ikna edemez. Adriyen, arkadaşının ölümünden sonra ülkesine geri döner, ama hala arayışları bitmez, siyasete girer, tutuklanır, sonunda özgürlüğü bulmak için Paris yolculuğuna hazırlanır.

 

KİTAPTAN ALINTILAR:

*İnsanın namuslu değilken ve olmayacak durumdayken namuslu görünmeye çalışması kadar iğrenç namussuzluk yoktur.

Gerçek namusluluk için tek yol, namussuzluğu açıkça yapmaktır. (S:83)

*Her servet haset yaratır, iştah uyandırır. İnsanın hiçbir şeyi olmamalı. O zaman dünyaya sahip demektir. (S.85)

*Hiçbir eksiğimiz yokken erdemli olmak ne kolaydır. (S.118)

*Yoksul bir adam, kendisini çok mutsuz hissedince, rahat etmek için akıl ve hikmetinin kendisine önereceği yolun tam tersini tutar. (S.128)

*Bizi yaşatan kendimiz için beslediğimiz değil, başkalarına, hatta nefret ettiğimiz insanlara karşı duyduğumuz sevgidir. (S.145)

*Söz, Tanrı'nın, yeryüzünün tek kibirli hayvanına yüklediği bir çile olmalıdır. (S.230)

*Dostluk duygusu, kaprisli, mağrur, hep kendisine güzel ve kusursuz olduğunun tekrarlanmasını isteyen yaşlı bir kız gibi vesveselidir. Bana kalırsa, dostluk insanın toplumsal ilerlemedeki rolünü idrak eden bir hayatı dolduramaz. (s.251)

*Dostluk, sıkıntılara, yitirmelere katlanamaz yıkılır. Görevse her şeye dayanır ve insanlar sana karşı ne denli haksızlık ederlerse o oranda vicdanın onların karşısında dikilerek görevinden asla geri kalmamış olduğunu onlara anımsatır.

 

YAYINEVİ NOTU:

Panait İstrati fırtınalı bir yüzyılın tanığıydı. Hanedanlıkların sarsılıp dağıldığı, iktidarların altüst olduğu, savaşların, büyük ekonomik krizlerin kapıda beklediği bir çağda, savrulmuş, acı çeken, dibe vurmuş insanların masalcısıydı. Onun öykülerinde hayat, en karanlık çukurda bile bir yandan tadına doyulmayacak bir serüven, bir yandan da kalemlerin yazmakta güçlük çektikleri bir trajedi olarak çıkar karşımıza. Bir dönem sosyalist hareket içinde yer almış olan İstrati, politikanın “kurtarıcı” misyonundan kuşku duymuş, bu dünyayı ister Mısır güneşinin altında ister Romanya karlarının donduruculuğunda olsun, bir tür “çilenin”, bireysel direnmenin sahnesi olarak sunmuştur. İstrati’de savrulma ile arayış iç içe geçmiştir. Bu arayışta İstanbul’un yanı sıra, o dönemde Osmanlı topraklarında oldukları için kendi tarih ve kültürümüzden yansımalar taşıyan bir çok Akdeniz kıyı kentinin ışıklı, sıcak kıyılarında dolaşmaların şiirini de buluyoruz.

http://www.pandora.com.tr/urun.aspx?id=133521

Adriyen Zagrofi, 22 yaşında iken, ilk kez 1906 Aralık'ında ülkesinden yola çıkıyor. Köstence'den İskenderiye'ye gitmek için Köstence'de gemiye biniyor.

Bu onun ömründe sayılı bir gün. Büyük savaşın öngününe kadar, idealist genç Akdeniz hayranı olmuştur. Romanya ve annesinin perişan bir şekilde mücadele verdiği ibrail, onu ancak kırlangıçların yuva kuracağı süre kadar az zaman aralıklarıyla görebiliyor.

Kitapta Adriyen, Akdeniz'de yaşadığı macera ve adeta masal dünyasının kendi kaleminden anlatmaktadır.
 

 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..