Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '20

 
Kategori
Güncel
 

Akdenizde Proaktif Politika

Ege ve Akdenizde Türkiye ve diğer bölgesel aktörlerin durumunu , soru ve cevap şeklinde özetlemek istiyorum.

1) TÜRKİYE BÖLGE'DE YALNIZLAŞTI MI?

Türkiye, bölgede ve sınırları içersinde uygulanmak istenen De Facto oyunlar nedeniyle, kendisini savunma politikaları uygulamaya başlamış, ilk önce yurt içindeki problemleri yönelmiş ve bu problemlerin ana kaynaklarının bitirilmeden bu problemlerin bitmeyeceğine kani olduktan sonra, sınırları dışındaki  problem kaynaklarına müdehale etmeye başlamıştır. De facto olarak oyun kuran aktörler tarafından , Türkiye'nin bu politikaları , dünya kamu oyuna "Yayılmacı" bir nitelikle anlatışmaya başlanmıştır.Dolayısıyla Türkiye bölgede güçlü ama diğerlerine nazaran yalnız ama ülke halklarına göre en güçlü ülke durumundadır. Çünkü komşu ülkelerdeki halklarda Türkiye sevgisi mevcuttur ve gücünü milletten, halktan almayan yönetim ve politikalar fazla uzun ömürlü olmazlar.

2) TÜRKİYE KOMŞULARIYLA YENİDEN İYİ İLİŞKİLER GELİŞTİRMELİ MİDİR? BUNU NE KADAR BAŞARABİLİR?

 Türkiye tabiki , komuşlarıyla iyi ilişkiler geliştirmelidir. Ancak bu ne kadar mümkündür ve bu Türkiye'nin elinde olan birşey midir ona bakmak gerekir. Komşularla ilişkileri daha iyi anlatabilmem için, matematiksel bazı terimlerin kullanılmasını faydalı görüyorum. (-1 Kötü) , (0 nötr) , (+1 İyi).

a) Mısır (-1) : Mısır kendi ülke çıkarları için, kendi bağımsız kararlarını alabilecek bir görüntü arz etmemektedir. BAE, Suudi Arabistan, ABD, İsrail (siyasi gücüyle), finansal desteğiyle ilerlemeye çalışan Mısır, bu ülkelerin onayı olmadan, kendisi bağımsız bir politika izleyemez. Sayın Ardan Zentürk'ün bu konudaki youtube kanalındaki yayınları , konu hakkında ayrıntılı bilgi verecektir. Etiyopya ile olan ilişkiler, Rönesans Barajı, Libya politikası vs. Ayrıca Türkiye'nin bugüne kadar Müslüman Kardeşler çizgisinde hareket etmesi, Mısır'ın amaçlarıyla uyuşmamaktadır. Mısır Müslüman Kardeşler çizgisinin , kendisi için ve onu destekleyen ülkeler için terör örgütü kadar rahatsız edici ve tehlikeli bir oluşum olduğu kanaatindedir. Müslüman Kardeşlerin amaçları , bölgedeki İsrail başta olmak üzere , ABD, çıkarlarına ters düştüğü gibi , Ortadoğu'da şeyhlik, Emirlik ve Krallık şeklinde yönetilen ülkelerinden , rejimlerine muhalif bir çizgidir.  Dolayısıyla Türkiye gidipte Mısır'a hadi gel, ilişkilerimiz normalleştirelim dese de ve bunu Mısır istese'de alenen yapamaz. Türkiye'nin eli boşta kalır. O zaman Türkiye için hedef , Mısır' la olan ilişkilerini hiç değilse (-1Kötü) den (0 Nötr) hale getirmesi , yinede olumlu bir gelişme olacaktır.

b) Suriye (-1) : Suriye'de aynı Mısır gibi , Esad Rejimi, kendi kararlarını  bağımsız olarak alabilecek bir konumda değildir. Daha çok Rusya ve İran kontrolünde olan Suriye Rejimi ile Türkiye'nin ilişkilerini normalleştirmesi aşamasında, Türkiye, kendisi için olumlu kazanımlar bakamından az bir kazanç sağlamasına rağmen, daha çok ödün vermek gereğini hissedecektir. Suriye ilk önce topraklarımdan çık diyecektir. Bu madde normalleşme görüşmelerinde, çeşitli argümanlarla  gündem dışı bıraktırılabilir. Fakat Türkiye'nin Suriye'ye girmesinin ana nedeni PKK/YPG ve bunların yönetiminde bir Sözde bağımsız ama uygulamada, İsrail güdümü altında, İsrail'e İran ile arada tampon oluşturabilecek , bağımsız olmayan bir terör devleti  kurulmasını önelmektir. Daha önemlisi, sürekli kendisine bir tehdit oluşturacak ve sürekli kendisinden toprak talebi olan bir devletin ortaya çıkarılmasını önlemektir. Görünen o ki, Türkiye yapmış olduğu başarılı harekatlarla, PKK/YPG'yi Suriye'nin ortasına kadar itebilmiş, Münbiç'in doğru kısmında kalan kısmı da, abluka altında tutan bir politika izlemiştir. Lakin ileride bu kesimde, Türkiye için sıkıntı kaynağı olarak durmaktadır. İdlip meselesi ise, oradaki ÖSO grupları açısından önemli bir tampon bölgedir. Bu bölgeden desteğini çekmesi manasını taşır ki, buda Türkiye'nin işine gelmez. Sonuç olarak, Esad ile anlaşmanın, Türkiye'ye fayda sağlamayacağı, ABD'yi ve PKK/YPG'yi Suriye'den atmaya yaramayacağı gerçeği görünmektedir. Esad, ABD'nin PKK/YPG olan varlığını ortadan kaldırabilecek bir güçte değildir. Hem siyasal olarak, hemde askeri olarak. Rusya ise, ABD 'nin Suriye'nin doğu kısmını ele geçirmesine , görüdündüğü kadarıyla ses çıkarsa da, birşey yapmamaktadır. Sanki Rusya ile ABD Suriye'yi paylaşmış gözükmektedirler. Türkiye'nin Esad ile anlaşması bu yapıyı bozacak bir güç oluşturmaz. Yapılabilecek şey, belki (-1)den gizli anlaşmalarla (0 Nötr) duruma getirilmesi başarı olabilir.

c) Irak (0), (-1) : Irakla ilişkilerimiz bazen nötr, bazen kötü olabilmektedir. Ancak Irak Türkiye'nin askeri hareketlarını, gizliden ses çıkarmamakta, siyasiler ara sıra bu harekatları kınamkla yetinmektedirler. Belki (+1) olabilir. Ben oakdar uzmanı değilim ilişkilerin, ama yapılırsa iyi olur.

d) Azerbaycan (+1 İyi) : Zaten o konuda fazla birşey diyecek yok. Haydar Aliyev'in Yunan büyükelçisine söylediği yeterlidir.

e) Bulgaristan (+1 İyi) : Ticari ilişkilerimiz devam etmekte ve Türkiye ile Bulgaristan arasında kayda değer bir problem gözükmemektedir.

f) İran (0) : İran ,kendi rejimini ve düşüncelerini yaymak amaçlı kurulmuş ve yeterli boşluğu bulursa da, bundan hiç çekinmeyecek bir ülkedir. Persler, sanıldığının aksine ABD ve İsrail ile her zaman, siyasal arenada kapışıyor olsada, madalyonun diğer tarafında, sanki birbirlerine selam veriyor izlenimi yaratmaktadır.  İran bölgede kendi hegamonyasını Şii, olarak kurmak istesede, her zaman Türkiye, Suudi Arabistan, ABD engeliyle karşılaşmıştır. Kısacası asıl problemlerimizin çözümünde, İran' nın bize faydası olmadığı gibi zararı da olmaz kanaatindeyim. Fırsatçı ama dikkat edilmesi gereken bir ülkedir o kadar. 

g) Yunanistan (-1) : Yunanistan, vekil bir devlettir. Tıpkı bugün ABD'nin Suriye'de ve Irak'ta kurmak istediği PKK/YPG devleti gibi, tarihimizde başka ülkeler tarafından 1826 da, kurulmuş bir devlettir. Şaşırmamak gerekir ki , kurulmaya çalışılan PKK devleti gibi, kendisi de, Türkiye topraklarında hak iddia etmektedir. 200 yıllık tarihimizde, hiç savaşmadan, çeşitli diplomasi oyunları ve entrikalarla, zamanın güçlü devletleri sayseinde topraklarını 5 kez genişletmiştir. Bu politkaların kendi yayılmacılığına yaradığını gören Yunanistan, şu anda da aynı politikayı izlemektedir. Lakin burada çok önemli bir hususu gözden kaçırmaktadırlar. 200 yıldan bu yana sürekli Osmanlı'nın güçsüz olduğu zamanlara denk gelmiştir. 1950 li yıllara kadar da, yeni gelişen, genç bir millet olan Türkiye'ye denk gelmiştir bu toprak genişletmeleri. Bu genişletmelerden cesaret alarak en sonunda 1974'te Kıbrıs'taki Rum çetecilerin azması sebebiyle Kıbrıs'ın yarısını kaybetmişlerdir. 1974 yılından bu yana iki ülkenin gelişimine bakar isek, Türkiye'nin açık ara kendisini daha da geliştirdiği, alt yapı ve askeri olarak gücüne güç kattığını söyleyebiliriz. Yunanistan bunun farkında değildir ve hala daha, başkalarının yaptırım gücüyle Türkiye'den birşeyler kapabileceğini ve topraklarını (denizlerini) eski dönemdekiler gibi genişletebileceğini sanmaktadır. 

Bu konuda Türkiye, nacizane fikrim ne yapmalıdır? Bugüne kadar dikkat ederseniz, önce Yunanistan Türkiye aleyhinde birşey kalkışıyor, Türkiye buna itiraz ediyordu. Yunanistan hemen dünya kamuoyuna, Türkiye'nin bu itirazına, Türk saldırganlığı, Türklerin laftan anlamadığı , Türklerin sürekli sorun çıkardığı tezleriyle hareket ediyordu. Son dönemde Türkiye'nin proaktif bir dış politika ile Libya ile yaptığı MEB anlaşması ile bu sefer Turikiye vites yükseltmiş, Yunanistan geride kalmıştır. Tabi ne yapacaklarını şaşırdılar. Bu kadar heryere başvurmaları (bir tek Mozambik kaldı bizi şikayet etmedikleri) ve bir panikle hemen Mısır ile kendi aleylerinde ve Türkiye'yi sıkıştırmak istedikleri politikayıda kendi elleriyle bozarak bir anlaşma yapmaya mecbur hissetiler kendilerini. Ancak Türkiye daha önce davranmıştı ve kendisiyle bu anlaşmayı yapan tarafı da güvenlik açısından garantiye almıştı. 

3) TÜRKİYE YUNANİSTAN KONUSUNDA NE YAPMALI? 

Yunanistan ile masada diplomasiyle bir yere varılamaz. Varılsaydı , 60 yıldır masaya oturuluyor, bir anlaşmaya varılırdı. Zaten bir masaya oturacaklarsa, Türkiye'nin o masaya ne ve hangi dosyalarla geleceğini bildikleri için, masadan kaçıyorlar. Türkiye eline geçen ilk olumlu fırsatra, kendisini dünya kamuoyuna saldıran taraf olarak değilde, "nefsi müdafa yapan" taraf olarak göstererek , İsrail'in 2006 yılında Lübnan'a yaptığını yapmalıdır. Bu yapılmadığı taktirde Ege sorunu yine ertelenmiş ve 200 yıl daha sürer hale gelecektir. 

Türkiye'nin yakalaldığı ilk fırsatta, diğer devletlerin "haklısın ama dur" , demelerine rağmen Yunanistan'a en hızlı şekilde, uzun üsrmeyecek şekilde en ağır darbeyi indirmeli, donanmalarını ve hava kuvvetlerini ya ele geçirmeli ya da yok etmelidir. Bunları yapması gerekir ki, Yunanistan bir daha Türkiye ile uğraşacak hali kalmasın. Gerekirse kara gücüyle Atina'ya kadar gidilmeli ve Atina'da bir barış anlaşması yapılmalıdır. Bu anlaşma tarihe 2020/Atina Antlaşması olarak geçmelidir. Bu anlaşmada taraflar arasında Yunanistan olmamalı, 1826 yılında Yunanistan'ı kuran devletler ve zamanın bu bölgedeki güçlü ülkeleri olmalıdır. Yunanistan bu masada kesinlikle oturtulmamalıdır. 

Bu antlaşmada , masaya oturan tüm devletlere 200 yıllık sorun iyice anlatılmalı, bu sorunun kökten çözülmesi amacıyla Ege'nin % 50-%50 Yunanistan ile pay edilmesi, Bu %50 nin içinde kalan tüm adaların aidiyetinin Türkiye''ye geçirilmesi, adalarda silahsızlanmanın esas alınması ve bütün bunların karşılığında Türkiye'nin Yünanistan'dan çıkması konularında mutabık kalınması gerekmektedir. Ayrıca Yunanistan'a 200 yıldır izlediği bu tahrikkar politikaları ve saldırgan politikalarına bedel olarak, Türkiye'ye tazminat ödemesi istenmelidir. Çünkü böyle bir savaşta şehitlerimiz olacaktır. Evet sorun çözülecektir ve sonunda Türkiye adaları alıp ,Ege'nin %50 sini Yunanistan dan geri çekilecektir. Bu yüzden tazminatın kesinlikle aranması gerekir. Ayrıca daha sonraki tarihlerde de Yunanistan'ın bu anlaşmayı değiştirme, değiştirmeyi teklif etme şansı bile bulunmayacak şekilde maddelendirilmelidir.

Bazılarınıza çok uç ve saldırgan bir fikir gibi gelebilir ama inanın bu sorun başka türlü çözülmez. Çözülseydi 60 yıldır çözülürdü, hadi osmanlıyı bir kenara bırakın. Çünkü Yunanistan ve siyasal olarak  yanına aldığı ülkeler çözüm istemiyor. Ne Kıbrıs'ta ne de Ege ve Akdenizde...

Türkiye'nin güçlenmesini istemiyorlar, çünkü onlar için Asya ve Avrupa'nın bağlantı noktasındaki güçlü bir Türkiye, onlar için tıpkı bir Rusya gibi duvar olacak sanıyorlar. Bunun böyle olmadığını "Yurtta Sulh ,Cihanda sulh" ilkesi ışığında ilerlediğimizi anlatamayız. Ağzımızla kuş tutsak inanmazlar.

Gelelim Avrupa'nın askeri gücüne. Yunanistan'nın yanındalar ya. Avrupa Birliği, üye ülkelerin topraklarını ve yönetimlerini devrettiği bir bir birlik değildir. Ekonomik bir birliktir.  Bu birlik içinde Fransa ve Almanya iki egemen güçtür. Zaten Türkiye'yi o yüzden istemiyorlar, eğer Türkiye katılırsa, Avrupa parlementosunda nerdeyse Almanya ve Fransa kadar milletvekili gönderecek ve Avrupa'nın aldığı her kararda, çok önemli bir güç alacaktır. Hele ki askeri ordusu da bu kadar büyükken, Almanya ve Fransa'yı da geçebilir , karar almada. Yani son sözü Türkiye söyler. Bunun için istemiyorlar AB'ye Türkiye'nin katılmasını. 

Yunanistan'nın yanında savaşa katılabilirler mi? Hiç sanmıyorum. Bununla ilgili zaten medyada değerli paşalarımız gereken bilgiyi milletimize fazlasıyla veriyorlar. Buradan hepsine sevgi ve saygılarımı sunarım.

Suudi arabistan ve BAE ile ilişkilerimizi yeniden normale sokmamız için , Müslüman Kardeşler çizgisinden çıkmamız gerekiyor. Katar'da müslüman kardeşlerde, Sarracta unutmayalım. Bunun artıları eksileri ne olur , devletimizin büyükleri daha iyi bilirler.

FRANSA İLE OLAN İLİŞKİLER: Fransa ile ilişkilerimiz pek o kadar önem arz etmiyor. Ancak Micronun, öte beri dolaşıp , Türkiye aleyhtarı yaptığı konuşmların etkisi oluyor mu olmuyor mu onu incelemek gerekir. Lübnan'a da tam destek vermek gerekir. Lübnan çok güzel bir ülke ve Hizbullah'ın oradan çekilmesi/ çektirilmesi gerekir. Buda İran'a yaramaz ama Beyrut'un bu adamların elinde oması , sıkıntı verici. Ayrıca Libya'da Türkiye'nin yaptığı hamle ile, Afrika'ya ve içerdeki çeşitli yeraltı zenginliklerine sahip olan ülkelere açılan kapıyı türkiye tutmuştur. Uzun zamandan beridir , oradaki Fransız etkisi , Türkiye'nin sotane ve barışçıl olarak gelmesi ile, Fransa aleyhine bir durum oluşturmuştur. zaten Fransa'nın hoşnutsuzluğu bundandur. Yine ayrıca Suriye'deki Türkiye'nin yaptığı operasyonlar Fransa'nın Suriye'deki etkil alanlarını ortadan kaldırmıştır. Şimdi yine Micron, Türkiye'yi yayılmacı ve emperyalist göstermeye çalışsa da, ironik olarak  bu bölgelere savaş gemisi ve savaş jeti göndererek Lübnan başbakanını ve Cumhurbaşkanını tehdit ederek, kendi emperyal amaçlarını yaymaya çalışmaktadır. Şu anda saçma bir politikanın içerisindedir. NATO üyesi bir ülke, NATO üyesi başka bir ülkeye, NATO üyesi olmayan ülkelerle kafa tutmaktadır. Buda Fransa'nın NATO içindeki güvenilirliğini sorgulatmaktadır ister istemez.

İSRAİL İLE İLİŞKİLER: Yazımın son kısmını, buraya ayrıdım ve kısa keseceğim. Eğer siz güçlüyseniz , kendinize ve etrafınıza , faydanız olur, inancınıza faydanız olur. Bu kişiler içinde geçerlidir, devletler içinde geçerlidir. Filistin nedeniyle İsrail ile ilişkileri kopradık, sıonuç , İsrail başkentini Kudüs yaptı. Birşey yapabldik mi hayır. Filistinde ilhak yapıyor, birşey yapabildik mi etkili birşeyler hayır. Filistine yine aynı şekilde baskı yapıyor, birşey yapabildik mi hayır. Eee ne yapacağız? İsrail ile ilişkilerimiz normalleştireceğiz ama Filistin konusuna ilişkilerimizi endekslemeyeceğiz. O konuda yine karşı olacağız. Bunu illa gazetelerde , şurda burda yayın yapmaya, Kudüse gidip Netanyahu ile el sıkışarak yapmayacağız. Maksat , ilişkilerimiz kötü olan komuşlarımızla illa yağlı ballı olmaya gerek yok. Ama hiç değilse karşımızda saf almasınlar. Tarafsız kalsınlar. 

 
Toplam blog
: 116
: 735
Kayıt tarihi
: 27.07.06
 
 

1994 Uludağ Üniversitesi İ.İ.B.F. İktisat bölümü mezunuyum. Aynı üniversitede Genel İktisat Polit..