Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '14

 
Kategori
Siyaset
 

Akıl, kader ve demokrasi oyunu -4

Koskoca devleti böyle deneme yanılma yöntemiyle herkes yönetir.  Her gelen sanki devleti düşman elinden kurtarmış gibi bir havalara giriyor. Bir şeyler yapıp kurtardığını sanıyor. Diğerleri sanki bu toprakların insanı değilmiş gibi, davranıp bütün partili yandaşlarını eğitimli, eğitimsiz, yetenekli, yeteneksiz, kaliteli, kalitesiz devletin her kurumundaki her kademesine sokarak devleti zayıflatırken kendi güçlerini artırıyorlar. Bunun adına da devlet yönetimi diyorlar.

Bu şekilde devlet yönetilmez. Yönetilse de iddia edildiği gibi büyük devlet olmaz. Devlet yönetiminde asıl olan, bu gün değil, yarın ve daha sonraki gelecek günler, yıllar, asırlardır.

Sen, o, hepiniz bu günü kurtarmak için geleceği ateşe atıp, bin bir türlü bahaneyle sana oy vermeyip yakın olmayan yetişmiş personeli, sanki devlet senin babanın çiftliği gibi işinden atıp aç sefil ederken ona diyorsun ki, ben kadromla gelir kadromla gelir, kadromla da giderim diyorsun. Sanki devlet değil, bir aile şirketi.  İstediğini çalıştırır, istemediğini çalıştırmazsın.

Yok öyle yoğurdun bolluğu, artık halk uyanmalı. Kim seçilip gelirse gelsin, herkes bu vatanın evladı, herkes bu toprakların insanı. Hergelen baştaki üç beş kişiden daha fazlasını hiç çalışıp değerlendirme yapmadan hiç kimse kimseyi değiştirememeli. Devlet yönetiminde kalıcı bir gelenek oluşmalı.

Bu şekilde devleti yönetecek adamlar seçilip gelsin. Bize bin bir bahane üretip her seferinde her şeyi alt üst eden değil. Hele kendilerini kral sanan hiç değil, paylaşan gelsin. Benim seçtiğim vekil gelip benim işime son veriyor. Nerde böyle bir demokrasi anlayışı var. Her şey siyasetçinin iki dudağı arasında, kalk diyor, kalkıyoruz. Otur diyor, oturuyoruz. Çünkü oluşturulmuş sistemde her seçilip gelenin zihniyeti o. Yaptıklarından ziyade genel de mesailerinin çoğu kalk, otur, otur. Seçilmiş ama boşa seçilmiş. Çünkü adamın, adam seçme yeteneği hiç yok. 

Ama ben seçildim. Devlet benim, senin değil diyor.  Her şeyi alt üst edip, demokratik hiçbir gelenek oluşmuyor.

Sonra herkes ileri geri konuşup, sistemsizlik içinde kendi kendine yeni bir sistem oluşturuyor. Herkesi susturup bir tek kendi konuşuyor.

Sonra da millet diyor, demokrasi diyor, bayrak,  vatan, din, iman, hak, hukuk adalet diyor. Diyor da diyor. Dur durak bilmiyor. Her elbiseye girip her şeyi söylüyor. Her şeyi diyor, halk da süt dökmüş kedi gibi karşısında durup dinliyor.

Bu söylediklerimi sadece bu dönem için söylemiyorum. Ülkemizi bu güne kadar yöneten herkes için, her dönem için söylüyorum. Elbette bu gün iktidarda olup devleti yöneten seçilmişlerde matematiksel sayı çoğunluğu nedeniyle kendi düşünceleri yönünde hayal ettikleri olur olmaz her şeyi yapmaya da devam ediyorlar. İnşallah sonumuz hayır olur. Bazen büyük hayal, büyük düş kırıklığı yaratır. İnşallah bunu yaşamayız.

Onun için bu güne kadar ülkeyi yönetenlerin söylediği her şey doğru, diğerlerinin söylediği hiçbir şey doğru değil. Nerde böyle yarım kapasiteyle kalkınmış demokratik bir ülke var. Bu anlayış üzerine kurgulanan Türkiye’mdeki insan hayatı ile burnumuzun dibindeki batı dediğimiz dünyadaki insan hayat arasında nerdeyse 60 – 70 yıla yakın bir gelişmişlik farkı var.

Halkın büyük teveccühüyle iktidar olmuş bir partinin, bu sıkıntıların büyük bir kısmını bu üç dönemde giderebilmesi mümkünken, maalesef geçmişe yönelik bazı kötü huylarından vaz geçmeyip toplumu kaşıyıp tahrik etmesinden dolayı birçok işi yapmada yeterli başarıyı gösterememiştir.

Bunu yapmayıp geçmişe yönelik başka işlere yönelince, toplumun bir kesimini kendine yapılan haklı haksız sebeplerden dolayı bazı kurum mensuplarını cezalandırmak amaçlı yanlış ve hatalı davranışlarıyla karşısına alıp hırçınlaştırdı. Sonra adalet duygusuyla oynayıp, halkın vicdanını kanatıp masumiyet ve mağduriyetten duygusundan çıkıp bir anda toplum nezdinde devlet gücüyle intikam alan kindar duruma düşmüştür. Bir de bunun üzerine kamuoyunda cereyan eden bazı olayların halka anlatılıp ikna edilmesinde zorluk çekileceğini anlayınca ve burada baktı ki artık halkın desteğini kaybediyor. İktidar elden gidecek, hemen hesabı birilerine kesip, onları harcayıp, onlara hesabı ödeterek kendini cumhurbaşkanlığı seçimine taşımıştır.

Taşımasına taşımıştır da, ya seçim sonrası Türkiye’min hali ne olacak, onu hiç düşünen yok. Varsa yoksa siyasetçilerin ikbali.

Peki, halkın kaderi, hep onların geleceği üzerine mi, kurgulanıp oluşturulacak. Yoksa halk, kendini unutup / uyutarak hep onları mı yaşatacak.

Yoksa bizim demokrasi dediğimiz şey, kuralsız oynanan bir hayat oyunu mu?

Ya yoksa bizler başımızda ki aklı boşuna mı taşıyor, boşuna mı yaşıyoruz?

Hani nerde bizim demokrasimiz?  

Ey aziz halkım…

07.07.2014

Cahit KARAÇ 

 
Toplam blog
: 124
: 519
Kayıt tarihi
: 27.09.11
 
 

1953 yılında Kahramanmaraş İli, Elbistan İlçesi, Akveren Köyü doğumluyum. Ankara Kimya Meslek Lis..