Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '11

 
Kategori
Genetik
 

Akıl bağının Tanrısal (Tekamül), Kan bağının takıntısal durumu!

Akıl bağının Tanrısal (Tekamül), Kan bağının takıntısal durumu!
 

Akıl bağı, tanrısal bir tezahürle üst, üste ilerler. Bu tezahürde alt, üst kavramı yoktur. Bu anlamda akıl akıldan üstündür tabiri de nihai anlamda gerçek değildir. Sadece üst, üste kavramı vardır ki: Bu tanrısal dizimdir. Bu zamansız ve mekansız boyutta birbirinin yerine geçme durumudur. Burada aydınlanan her kör nokta, başka bir boyutun kör noktasıdır ki: Bu kör aydınlanma, aydınlanmanın körlüğü gibi bilinç boyutları arası titreşimsel bir durumdur. Bu karanlık, aydınlı, aydınlık, karanlık devinimi fiziksel arenada ampulün titreşimine denk gelir. Gerçekte yıldızların yanıp sönmesi diye bahsettiğimiz şey de budur.

Burada akıl bağı dediğimiz şey; bir bağlanma, bağlantı, tutunma ya da tutulma ifadelerinin ötesinde bilmeyi ifade eder. Aksi durumu ayrılığı çagristiriri ki: aklın zıttı ya da ayrı olduğu herhangi bir zaman ya da mekan yoktur. Bu bilme durumunda birinden diğerine ya da bir insandan diğer bir insana geçiş söz konusu değildir. Bu zaman ve mekan boyutunu çagristirir ki: bunlar akla ait kavramlar değildir. Bu en gerçekçi şekilde senin içinde uyanan bir başkası ya da senin içinde uyandığın bir başkası şeklinde ifade edilebilir. Bu tekli çoklugun ve çoklu tekliğin bütünden parçaya ve parçadan bütüne sürekli akış halidir ki: Bu kendi içinde, kendini parçalara ayırma ve kendi içinde kendi parçalarını toplama zekasıdır. Bu aynı zamanda varlıktan yokluğa ve yokluktan varlığa geçmeyi temsil eder ki:

Gerçekte kör nokta diye tanımladığımız şey varlık ile yokluk arasındaki hiçliktir. Çünkü gerçekte kör noktanın aydınlanması diye bir şey söz konusu değildir çünkü hayat karanlıktan aydınlığa doğru ilerleyen düz bir çizgi değildir. Aksi halde bu bir süreç olurdu ve bu sürecin bir sonu ve buda hayatın bir sonu olurdu. Burada kör noktaların aydınlanma tarifi: Tanrının aydınlıkla karanlık arasında taraf tuttuğu hissine neden olur ki: Tanrının zihninde aydınlanmamış bir kör nokta olmadığı gibi, bizi Tanrının yapacak işi olduğu gibi bir yanılgıya götürür. Bu da bizim tanrıyı kendimize benzetmemize ve hayatın işleyişi ile ilgili temel bir yanılsama yaratmamıza neden olur. Bu da bizi insanlarla kan bağı ve nesnelerle ait olma bağına götürür ki: Bu gün insanlığın çektigi çogu acının temelinde insanlarla ve nesnelerle kurduğu çarpik algının, çarpik işleyen çarkinin dişlileri arasında çatir çatir ezilerek uğradığı zihinsel ve duygusal travmanın çaresiz çirpinisi vardır.

Burada şöyle bir soru sorulabilir peki DNA testlerine ne diyeceksiniz diye? DNA Testinde çikan sonuç sadece benzerliktir var olan milyonlarca hatta milyarlarca sonuç arasındaki en yakın benzerlik evet bu aktarımın en yakın benzerliğidir ama asla aynısı değil çünkü bir şey bir şeyin hem aynısı olup hem de ondan ayrı olamaz. Bu mümkün değildir. Evrende aynılık diye bir şey söz konusu değildir ki: Bu tanrının sonsuz benzersizlik ve orijinallikteki zekasıdır. Aynı olan kendisidir, benzer olan, aynı olanın, benzersiz aynısıdır ki: Bu da aynısızlığın yaratma zekasıdır. Bunu et net şekilde aynının aynısızlığın aynısı şeklinde tarif edebiliriz. Aynısızlık aynı zamanda takıntısızlığın tekamülüdür. Peki takıntının kendini takabildiği yer neresidir. Burada benzerlik durumu müthiş bir tuzak olarak karşimıza çikmaktadir. Yasa şudur: Benzer, benzere benzemeye benzer; benzer benzeri çeker, benzer benzeri benzetir. Benzer benzere benzetilir. Benzer benzerle buluşur. Benzer benzerle birleşir. Sanıyorum bu durum Gray Zukav’ın mutlak gücün yolu adlı kitabında bahsettiği ’ Karma yasası’olarak açıklayabiliriz. Bu yasada benzer benzerden sorumlu tutulur. Peki buradaki ironi nedir? benzer kendi benzersizlik (Aynılık ) haline ulaşabilmek için benzediğinin benzer halinden kendi benzersizliğini elimine etmek durumundadır. Bu binlerce yıllık kültürel şartlanmışlıklar, alışkanlıklar, aktarılmış kalıtımsal kalıntılar, kör dini veya sosyal inançlar, ailesel ve çevresel ağır baskılar, duygusal yükler, ögretilmis çaresizlikler, boynunda ağır ve kalın bir zincir gibi duran bağımlılıklar, boynunda boyunduruk gibi taşidığı manüplatif korkularla mücadeleyi göze almayı gerektirir ‘Var gücüyle seni kendine benzetmeye çalisan bir dünyada, kendin olarak kalmak yeryüzünün en büyük savaşidır bu savaş bir başladı mı, bir daha asla bitmez‘sözünün anlamı tam da budur.

 

 

Bu kendi aynısızlığına ulaşma yolunda kendini, kendi benzerlerinden ( Anne ,baba,ırk,din gibi) kendi benzersizliğinin farkından lığı ile benzersiz bir duruma çikarma yoludur ki: Bu özgürlügün yoludur. Bu yola girmiş bir varlık uyanmış bir varlıktır. Ve bu yolun sonu yoktur çünkü bu varlık ulaştığı benzersizlik düzeyi içinde sürekli kendi yüksek durumundaki benzerlerini ve her yaratılanda kendi yüksek benzerini yaratma titreşimindedir ki: Bu insanlığın bir kişinin şahsında bütün insanlığın kurtuluşuna giden yoldur. İşte bu yolda ilerleyenler kan bağı dediğimiz gerçekte duygusal, kültürel dinsel, ırksal ve toplumsal, taklitsel,tekrarsal,en önemlisi anasal, babasal ses, kalıtım, karakter, kıskançlık, kurnazlık, dediğimiz egonun yığıntıları üstünde yükselebilmektir. Peki bu egosal bağ, tabi ki çekip koparmakla, direnmekle, ona karşi çikmakla, tepki duymakla, öfke yada ret etmekle kurtulana bilecek bir bağ değildir. Aksine bu durumlar onu güçlendirir. Bundan kurtulmanın yolu aklın yoluna girmektir. Aklın yoluna girmiş bir varlığın yoluna diğer durumlara sapmış bir yol çikamaz çünkü o yollar zaten aklın yolunu geçtiği yoldan geçiyor olamazlar.Aksi halde biz onları akıl dışı yol olarak tarif edemezdik. İşte aklın tekamül, kanın bağının takıntılı durumundan bahsettiğimiz aklın yolunun birliği ve kan bağı yollarının fazlalığıdır bir olan yol kendi yolunun üstüne çikamaz, kendi yolunu engelleyemez kan bağına dayalı yollar benzerlikleri itibarıyla sürekli kesişim içindedirler. İşte menfaatçi insanların sürekli çatismasinin temel sebebi, menfaat savaşlarının temel ironisi burada yatmaktadır çünkü o kendine bir yol bulmak için karşisına çikan bir başka yolu yok etmek zorundadır.

 

 

Burada birinin menfaatine uzanan yol bir başkasının menfaatine uzanan yolun üstünden altından yada ortasından geçmek zorundadır çünkü aslında onun kendi yolu yoktur o bir başkasının kendisi için çizdigi kendi yolsuzluğunda hareket etmektedir.İşte! takıntılı durum dediğimiz şey hem kendi benzeri gibi hem de kendi benzerine karşi hareket etme dürtüsünden ve kısır döngüsünden kaynaklanmaktadır.Burada kişi kendisini kendi benzerinden ayırma yetisine sahip değildir.Kendi benzerini yine kendi benzerinin yöntemiyle yenmeye yok etmeye çalismaktadir. Aslında burada kişi diye bir şey de yoktur .Oğullar babalarının davalarının kurbanı konumundadırlar. Buradaki kavga geçmişin (Yokluğun) kavgasıdır, tıpkı iki köpeğin kör boğazlaşması gibi gelecek duygusu yitirilmiştir. Kişi kendinden sonrakinin arkasında kalmıştır. Kendinden sonrakini (Anne,baba) tekrarlamanın tuzağına düşmüştür ki: asıl takıntı diye söz ettiğimiz şey bu tekrar tuzağıdır ve bu tuzak tekrar, tekrar kurulur, bu tuzağa tekrar tekrar düşülür ve bu tuzaktan kurtulabilenler sadece bu tuzağa düşmeyenlerdir.(m.ali şirin tarih ögrt)

 

 
Toplam blog
: 124
: 736
Kayıt tarihi
: 28.06.08
 
 

Kelebek için kanat neyse insan için kelime odur. (m.ali şirin) 1969 senesinde  Tunceli/ pülümürde..