Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '08

 
Kategori
Siyaset
 

Akıl tutulması ve Travma !

Akıl tutulması ve Travma !
 

Kimileri de karanlığın mengenesine rağmen ışık ve aydınlıkla sonsuza uzanır...



Ulusca akıl tutulması yaşıyoruz son günlerde…


Ya darbecisin,

Ya da ılımlı İslamcı !

Laik Atatürk Cumhuriyetini savunan herkes darbeci !

Hatta travmacı !

Hatta Müslüman çoğunluğa eziyet eden diktacı !

New York Times gazetesine “Atatürk devrimleri travma yaratmıştır” diyen Mir Dengir Fırat, tepkiler üzerine sözlerini izaha çalışırken ne demiş :
“Her devrim gibi Atatürk devrimleri de toplumda bir travma yaratmıştır. Çünkü bir gecede yazı değiştirilmiştir. O gün okuma-yazma oranı sıfıra düşmüştür...”

İzaha çalıştıkça batıyor yani…

En azılı AKP düşmanları dahi böyle bir kötülük yapamazdı AKP’ye…

Kapatma davasının gerekçelerini kuvvetlendirir, takviye eder , resmen kanıtlar bir hali var adeta .

RTE’de “Velev ki türban siyasi simge olsa ne olur “ lafını İspanya’daki Medeniyetler İttifakı zirvesinde söylememiş miydi ?

Potlara, gaflara, gafletlere imza atma makamı haline gelen Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Ali Babacan' da Avrupa Parlamentosu'nda "Türkiye'de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor" sözleri ile Türkiye'yi Avrupa'ya şikâyet etmemiş miydi ?

Sahi bunlar neden böyle büyük lafları, hep batı( Hristiyan) dünyasında eder oldular ? Türkiye Cumhuriyetinin kurucusunu, laik cumhuriyet rejimini jurnal(!) ediyorlar adeta, Hristiyan dünyasına.

Sözde sivil anayasa taslakları, yargı reformu tasarıları kamuoyunun tartışmasına açılmadan, ilgili kurumların, sivil toplum örgütlerinin görüşü anılmadan, AB’ye sunuluyor önce .

AB; Anayasa Mahkemesine, ilgili kurumlara, CHP’ye, hatta bütün ulusa “Höttt…”dedikten sonra öğreniyoruz bütün bunları.

Ulusal Kurtuluş Savaşının rövanşı alınmak isteniyor sanki emperyalistler ve yerli işbirlikçileri ile birlikte!

Anayasa Mahkemesi, üniversitelerde türbanla eğitime dair, anayasa değişikliğini iptal etti diye, demediklerini bırakmadılar, Mahkemeye.

Hukuk Darbesiymiş!

Anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilk dört maddesinin ne önemi kalıyor , rejiminin temel değerlerini ve hukukun üstünlüğünü kim savunacak, koruyacak peki?

Anayasadaki yeterli çoğunluğu sağlarsanız, o değişmesi teklif dahi edilemeyecek maddeleri de değiştireceksiniz yani?

Aynen Özgürlük ve demokrasi için İran’ın başına geçen mollalar gibi, demokrasi adına Irak’a girip, şeriatı getiren ABD gibi mi ?

Peki kimdir bu uzun isimli Dengir Fırat?

Ahmet Hakan aynen şöyle açıklıyor, bu günkü köşesinde :

Dengir Bey aslında çekirdekten "Milli Görüşçü" değildir...

"Karışım"ı şöyle bir şeydir: Bir tutam "Asya tipi feodal ağalık düzeni"nden alınır... Buna bir tutam "Süleyman Demirel ile eski yoldaşlık" karıştırılır... Üstüne bir tutam "toprak ağasının hukuk okumuş çocuğu" eklenir... Ve en sonunda "narenciye ihracatçısı" sosuyla servise hazır hale gelir...

Şarapla arası nasıldır bilinmez ama, güneş rakı burcuna girdikten sonra… diye devam ediyor Hakan.

İşte karşınızda Dengir Mir Mehmet Fırat diye noktalıyor...


Devrimler onu benimseyen halkta neden travma yaratsın ki… Gericilerde yaratır. H. C. Armstrong’un “Bozkurt” adlı kitabından bir bölüm sunalım:
“Milletin yüzde onu bile okuma bilmiyordu. Karmaşık Arap yazısı öylesine zordu ki, okuma yazma din adamlarıyla birkaç entelektüelin tekelinde kalmıştı; bu, Türklerin adeta bir duvarla Batı’dan ayrılmasına, karmaşık Arap düşüncesi ve Farsçasının yapaylığıyla ellerinin kollarının bağlanmasına yol açmıştı; dil öylesine girift hale gelmişti ki, Türkçeyi öğrenmenin gerektirdiği büyük çabayı pek az yabancı göze alabiliyordu; pek az Türk herhangi bir Batı dilini öğrenebiliyordu. Mustafa Kemal’in büyük bir hayali vardı, (Bütün halkın okuma-yazma öğrenmesini istiyordu.)”

Harf devriminin yapıldığı tarihte halkın % 90’ı okuma yazma bilmezken, bu gün bu oran tam tersi !

Arapça harflerle okuma yazmayı öğrenmeye çalışırken, bilim, sanat eserleri nasıl takip edilecek gelişecekti peki ?


Atatürk’ün hatası(!), Halkı aydınlatıp gericilerin elinden kurtulmasına çalışmak mıydı ?..

Üstelik Ilımlı İslam(!) ı savunan bunu yaşam biçimi edinmiş o meşhur % 47 çoğunluğun ne kadınlarında ya da erkeklerinde herhangi bir travmanın izine rastlıyor muyuz?

"Kadınlarına bakıyoruz, ne görüyoruz?

Türbanla modayı gayet güzel mezcetmişler... Takıp takıştırıyorlar... Cipten inmiyorlar... Modaya nasıl uyacaklarını şaşırmış durumdalar... Pembeden eflatuna koşup duruyorlar... Defilelerde hava bin beş yüz... "Beş yıldız"ın önüne koymuşlar "İslami" kelimesini, gönüllerince tatil yapıyorlar... "Modern hayat / Oh ne rahat" repliğini lisan-ı hal ile tekrarlayarak modern hayata uyumun destanını yazıyorlar...

Erkeklerine baktığımızda da gördüğümüz farklı değil:

Cumhuriyet kadrolarının en tepesindeler... Liyakatten ziyade kafa denkliğinin esas alındığı atama stratejilerinin nimetini yemekteler bir güzel... "Serbest meslek" alanında faaliyet gösteren muhafazakar beylerimiz ise gelirlerine gelir katmaktalar... Bunu kanıtlamak için, "Son altı yıl içinde apartman dairesinden villaya terfi eden muhafazakarlar" listesi yapmak yetip artar bile... Ya da "6 yıl önce aç gezen kaç muhafazakar, 6 yılın sonunda Türkiye'nin sayılı zenginleri arasına girmiştir?" sualine yanıt vermek de mümkündür... "diye yazıyor yine Ahmet Hakan, dünkü köşesinde.

Yoksa siz, hala Rantiyeleyemediklerimizden misiniz , vaziyetleri yani !

Böyle travmaya can kurban !

Ya bizdensin, ya onlardan !

Ya darbecisin, ya Ilımlı İslam(!)

Diye böldükçe, birileri palazlanıp ceplerini şişiriyor…

Rant pastasından aldıkları dilim, halkın yumuşak karnına bastıkça büyüyor.

O meşhur & 47 çoğunluk yoksulluk sınırının altından, açlık sınırının altına düşüyor,

İşsizlik büyüdükçe büyüyor.

Tuzla tersanelerinde, çıkarlar uğruna ne canlar gidiyor…

Gençler ÖSS ‘de umut uğruna ecel terleri döküyor ! Kontenjanları artırmışlar, taban puanlarını düşürmüşler !

Pöh...İşsizliği ertelemişler sadece iki ila dört yıl arası!

Ben de travmalardayım, özellikle 23 temmuz 2007'den beri !

"DÜNYADAKİ tüm ezilen uluslara umut olmuş, örnek olmuş Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve devrimlerine sataşmak, cephe açmak, onların Şeyh Sait’lerden gelen geleneksel düşmanlıklarıdır, öyle de kalacaklardır. Devrimlerin ışığından gözleri kamaşanlar, ister dış ister iç düşmanlar, ister ılımlı İslam’ın BOP uzantıları, bu travmadan kurtulamayacaklardır." demiş (Ahmet Kavaz)

Ben de imzamı atıyorum bu sözlerin altına...

Atatürk devrimlerinin yılmaz bir savaşçısını, koca bir Atatürk çınarını daha uğurladık sonsuzluğa sessiz ve sedasız...


Tek başına bir dil kurumuydu Ali Püsküllüoğlu…


Dil Devrimi’nin getirdikleri, önemi üzerine yazmakla yetinmedi. Hazırladığı sözlüklerle bunun uygulamadaki en başarılı örneklerini verdi.

Bir aydın olarak, çağdaş Türkiye’nin doğru fotoğrafının çekilebilmesi için çalıştı.

Sonsuzluğa uğurladık onu da…

Işıklar içinde yatsın…


Sultan Süleyman'a bile kalmamış bu dünya....


Ama


Kimileri karanlık ve zulümleri ile ve lanetle anılır

Kimileri tuttukları ışık ve aydınlıkla sonsuza uzanır

Kimileri de hiç yaşamamış gibi...

 
Toplam blog
: 171
: 2319
Kayıt tarihi
: 15.02.07
 
 

Düşünen, üreten, kendine, insana, çağına sorumlu, tavırlı, taraflı , çağdaş ve yüzü aydınlığa dön..