Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '09

 
Kategori
Güncel
 

Akıl tutulması

Akıl tutulması
 

Resim; http://www.memleket.com.tr/


Ortaçağı aşamayanlar akıl tutulmasına yakalanırlar. Biz de ulus olarak öyle bir dönemden geçiyoruz.

Pazartesi günü Sabiha Gökçen Havaalanından Bodrum’a geldim. Kulaklarımda hala hava basıncının etkisi var. Bir türlü açılmadı. Ama o baskının altında bir ses kulağıma;

“Bugün ben yarın sen. Kulak ver; Nazi Almanya'sında yaşamış olan papaz Martin Niemöller'in günlüğündeki sözlere, ; “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” fısıldıyor.

Sıra bilim adamlarıma, öğretmenlere gelmiş. Artık bizim de Galileo’larımız var diye iç acısı ile düşünüyorum.

Siz rektörlük yapmış bilim adamlarımızın ülkenin başbakanı için suikast planları yapabileceğine inanıyor musunuz? İşte buna akıl tutulması denir.

Yıllar önceydi. 1974 veya 1975 yıllarıydı. Göğüs kanseri şüphesi ile Ankara Yüksek İhtisas Hastanesinde değerli doktorumuz Mustafa Şerif Onaran tarafından ameliyat edildim. Tüm patolojik incelemeler kötü huylu bir hücre olmadığını söylese bile içime bir korku, bir şüphe düşmüştü bir kez. “Hacettepe Üniversitesinde bir doktor var. Amerika’dan yeni geldi” dediler. “Umut tükenmez” dedik ve kalktık Hacettepe Üniversitesine gittik. Ama bu doktorla nasıl görüşecektik? “Kolayı var, Mehmet Haberal’a gidin o sizi görüştürür” dediler. Mehmet Haberal’ı tanımıyorduk. “Olur mu öyle şey? Zonguldak’tan geliyoruz, deyin. Hemen yardımcı olur” dediler. Biz de gittik Zonguldak’tan geldiğimizi söyledik. Beni hemen şimdi göklerde yıldız olup evreni aydınlatan Hüsnü Göksel öğretmenimize muayene ettirdi. Hüsnü Göksel beni saatlerce muayene ederek hastalığımın kötü huylu olmadığını anlatışını hiç unutmadım. O sakin ışık dolu insanı bir kez görünce unutmak olası değil. Doğal olarak Mehmet Haberal’i de hiç unutmadım. O anımsamıyordur bile…

Sonra bir fotoğraftı ekranda görünen. Aydınlık, içten gözleri ışıl ışıl sevgiye bakan… Yaşamını başka yaşamlara adamış bir insan. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin aydın yüzü. İşte öylesine evinin penceresinden bize bakıyor. Siz şimdi bu fotoğraftaki yüzü unutabilir misiniz? Ben asla unutmayacağım ve gelecek kuşakların da unutmaması gerekiyor.

Ben dalgaların denizde olduğunu sanırdım. Ama şimdilerde başka dalgalar da olduğunu öğrendik.

Defterinin bir köşesine; “Büyük hırsızlar deniz feneri ile küçük hırsızlar el feneri ile soygun yaparlar” yazan küçük kız çocuğu gözümün önüne geldi. Neden öyle yazmıştı? Bu günleri ve deniz fenerini aklamak için dalgalardan medet umanları mı görmüştü, o kız çocuğu? Ya da “Baba beni okula gönder” demenin yıllar sonra suç olacağını mı? Bilinmezler arasında bilinenleri yaşamak güç olsa gerek…

Çağdaş Yaşamın aydınlık kadınları, kızları siz yaktığınız mumlarla evreni aydınlatmaya devam edeceksiniz. Ama sizi dalgalara kurban etmek isteyenlerin ise geleceği yok…

Onların aklı tutulmuş, sizin aklınız ise aydınlık bir yol olarak insanlığı gideceği yere götürüyor.

 
Toplam blog
: 222
: 1359
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

Matematik öğretmeniyim. Liselerde okutulan MEB Talim Terbiye Kurulundan onaylı matematik ders kit..