Akıl ve Yol Üzerine

Bir şeylerin yanlış gittiğini anlamak için kâhin olmaya gerek yok. Bizim ülkemizin müttefiklik ilişkisi Batı ile 1945 yılından sonra başladı. Kimilerine göre aslında İngilizlerin dolaylı olarak himayesinde yaşadığımıza dair iddialar olsa da ülkemizde bazı şeyler gerçekten ters gidiyor gibi gözüküyor.

Halk neticede birkaç grup arasında gidip geliyor. Kimi zaman onun tarafında, kimi zaman da bunun tarafında yalpalayıp duruyor. Çoğunlukla ciddi bir bilgi birikiminden yoksun insanların taraftar olmaları genellikle boş anlamlara hatta anlamsızlığa neden oluyor.

Cehalet sadece eğitim almamış kişilere özgü bir durummuş gibi lanse edilir. Ancak eğitimle eğitimsizlik arasında çok fazla fark oluşamayabilir. Bu da eğitimli ancak halkının gerçeklerinden tamamen farklı düşünmeye başlayan bir durum da yaratabilir. Yaratıcılıktan yoksun ancak, üretimden haberdar olmayan bilmeyen bilgililer yetişebilir. Cahilin cehaleti ile âlimin veya muallimin cehaleti farklı şeyler olmakla birlikte aynı neticeleri vermezler. Vermemeleri gerekir.  Bundan cehaletin suç ya da ayıp olduğu gibi bir fikir çıkarmamakla beraber, neticeleri ağır sonuçlara varabilir. Bilim ve teknoloji ve de akılla yönetilen, yönlendirilen günümüz dünyasında eğitim dahi çoğu zaman olumsuzluklara sebep olabiliyorsa eğitim dahi sorgulanabilmelidir. CIA’da çalışanlardan birinin şöyle söylediği rivayet edilir. Yale üniversitesinde doçent olan X’i öyle bir hazırladık ki, kendini artık ülkesinde darbe yaparak ülkesinin gerçek lideri olabileceğine inandırdık. Ona ait fikirlerin kendisine ait fikirler olduğundan tamamıyla emin. Bunda şaşılacak pek bir şey göremiyorum. Hatta oldukça doğal buluyorum. Türkiye Cumhuriyeti çok güçlü bir devlet olsaydı ve biz dünyaya hükmediyor olsaydık, bizler de diğer ülkelerin doğal lideri olmak isterdik. Hatta o ülkeleri yönetecek adamların adamlarımız olmasını çok isterdik. Çok isterdik, çünkü o ülkeleri işgal etmeden yönetmenin yollarından en basitinin bu olduğunu bilirdik. Hatta Osmanlı İmparatorluğu döneminde bu yöntemi defalarca uyguladık. Çoğu zaman da Osmanlı İmparatorluğu bunun faydasını gördü. Bu yöntem veya bundan daha fazla gelişmiş yöntemlerin ülkemiz ve insanlarımız üzerinde oynanması doğaldır. Bu basit bir kural menfaat temin etme kuralıdır. Güçlünün güçsüzü yok etme, güçsüze hükmetme, gayretidir. Zaman; kafayı kuma sokma zamanı değildir. Hiçbir zaman da olmamıştır.

Dünyadan krallar, şahlar, padişahlar geçtiler. Kimileri akılı ön planda tutup, diğerlerine hükmettiler. Kimileri de akılı bir tarafa bırakıp kendi toplumlarının yok olmasına neden oldular. Akılla hükmedenler, günümüze kadar var olmayı becerebilenler olurken, aklı askıya alanlar, saman alevi gibi sönüp gittiler. Kimileri küçük bir parçaya odaklanıp, çeyreğe tav oldular, kimileri de çeyreği tam yapmaya odaklandılar. Kimileri av oldular, yok oldular. Kimileri de avcı oldular.