Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '07

 
Kategori
Felsefe
 

Akıllanmak için O' nun ölmesi mi gerekir...

Akıllanmak için O' nun ölmesi mi gerekir...
 

Ufuk Güldemir’in cenazesini ve Habertürk’ te yapılan töreni seyrediyordum televizyonda…

Herkesin başı sağolsun.. Bir insanın yok olması ne tuhaf? Ölüm ne kadar anlaşılamaz bir şey... Arkasında bıraktığı insanın yaşadığı nedir? Nasıl bir şaşkınlık, anlamsızlıktır… Neye üzüldüğünü bile anlamadan ağlayıp durursun… İnatla daha da çok ağlamak daha da çok üzülmek istersin… Beraber geçirdiğin her an, ağzından çıkan her söz 10 dakika önce yaşanmış gibi hafızada dolaşır durur.

Allah en yakınlarımı benden almasın derim hep gittiğim her cenazede… çok yakınımı kaybettim bugüne kadar.. Her hafta bir cenazeye gittiğim zamanlar olmuştur… O yüzden Teşvikiye Camii’ni hiç sevmem… Uzun süre Nişantaşı içimi sıktı, gidemedim...

Kendime en sonunda birkaç savunma mekanizması geliştirdim veya züğürt tesellisi cümleler kurmaya başladım da diyebiliriz.

- O bir yerde yaşıyor
- Ölüme kuşbakışı bakmak lazım… Hepimiz aslında sadece bir noktayız ve siliniyoruz.

veya

- Cenaze esnasında; yarın yapmam gereken işleri düşünürüm.. Eğer bir yakınımda cenazedeyse gözüm hep onda olur.. Ona göz kulak olmaya çalışırım.

- Uzun zamandır görmediğim bir dostumun yanına gider ve onu görmediğim zamanlarda hayatımda neler olduğunu anlatırım. Vs. vs.

Bu şekilde kendimi cenaze atmosferinden biraz uzaklaştırır.. Dimdik dururum…

Her ölüm aslında birçok insanı bir araya getirir. Her ölüm bir buluşmadır da diyebiliriz.. Belki senelerdir görmediğin arkadaşlarını görürsün.. Bir türlü arayamadığın can dostun da ordadır… ” O kadar işim var ki nefes almaya vaktim yok” diye kapanmış bin bir telefon konuşması yapmışsındır… Ne yazıktır ki sadece cenazelerde görürsünüz birbirinizi… O'nun cenazesi için ertelenmiş toplantılar, iş gezileri, çok önemli görüşmeler aslında o kadar da vazgeçilmez değildir… Kalbinde onu hissedersin.. Dostlarına daha çok vakit ayırmaya karar verirsin artık… Ama hayat hep devam eder!!! Verilen sözler, hasret dolu sarılmalar, O’nun ölümüyle kenetlenmiş yürekler yine ayrılır yine kendi yoluna devam eder…

Arkada kalan gerçekten sadece kendine üzülür… Bir daha göremeyeceği için, bir daha onunla bir şey paylaşamayacağı için… onun numarasını bir daha çeviremeyeceği için… Dedim ya.. insan anlamsızlıktan ağlar, boşluktan ağlar, neden ağladığını bilmeden ağlar durur… Ölen aslında öldüğü zaman unutulur…

İnsanoğlu nankördür, insanoğlu vefasızdır……… Elde avuçta bir şey kalmadığı zaman düşünür durur.. ”Ben nerde hata yaptım?...

Ölenle ölmeyelim.. Ama öleni de yaşatalım... derim…

Ölmeden iptal edilsin o toplantı… Cenazede değil de.. boğaz da buluşalım... derim ..

Masadan tuvalete giderken çevir numarayı… öldüğü zaman niye aramadım diye üzülme...derim..

Hayat seni ayırsa da… Sen birleşecek bir yer bulursun… Çok uzakta deme…derim...

her şeye sahip olsan da… paylaşacak dostun yoksa neye yarar... derim……..

Hayat fırsatları sever… Fırsatları kaçırma bir daha yakalayamazsın… Çünkü o kendini sadece bir kere gösterir… derim...

Her ölenin arkasından şu cümleyi söylemek beni hep rahatlatır… O dolu dolu yaşadı.. Zevkle yaşadı.. Kendinden, keyiflerinden hiçbir zaman taviz vermedi…

Sigarasını azaltmadı, sigarayı çok seviyordu.. İçkisini hiç kesmedi… İçki onun acısını dindiriyordu… Hep deli doluydu, korkusuzdu, yaşamaya cesareti vardı… O yüzden erken öldü… (Canım dayım, mekanın cennet olsun…)

Bu nedenle, hiçbirşeyi erteleme, mantıklı olmak zorunda değil, yapmak istiyorsan yap... derim...

Selahattin Duman’ın Ufuk Güldemir anısına yazdığı yazı şöyle son bulur; “O yüzdendir ki nerede bir sersem varsa mal hırsıyla sarılır dünya işlerine.. Nerede bir akil insan varsa “götüremeyeceğini” bildiği için arkasında kendisinden sonra da yaşayacak bir şeyler bırakmanın yarışına girer..”…….

 
Toplam blog
: 33
: 735
Kayıt tarihi
: 06.06.07
 
 

Seyahat etmek, gezmek, fotoğraf çekmek, okumak ve yazmak en sevdiklerim..O yüzden bu blogu kurdum..