Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '07

 
Kategori
Ruh Sağlığı
 

Akıllı biri durup dururken psikiyatri kliniğine neden yatar...

Akıllı biri durup dururken psikiyatri kliniğine neden yatar...
 

O zeki, akıllı, yetenekli ve liderlik vasfı olan biri olduğunu tüm çevresine kanıtlamış fakat bazı salaklıkları nedeniyle ailesine karşı ters düşmüştü. İnat bu ya anne tutturmuş, “seni kliniğe yatıracağım” diye…

Kız 27 yaşında ve kendi kararlarını kendisi verecek durumda, “yatmam” diye diretiyor…

Anne- Yatacaksın kızım, sana sakinleştiriciler verecekler ve artık benim sözümden dışarı çıkamayacaksın.

Kız- Önce sen yat bakalım nasıl oluyormuş. Hem ben neden yatayım ki, sorunum olsa çalıştığım yer benden memnun olmazdı. Ssorunum olsaydı üniversiteye nasıl girebilirdim ki?

Diye tutturur.

Anne çaresiz… Bir kez aklına koydu ya ille de ya kliniğe yatıracak kızını, ya yatıracak…

Kız ille de, “yatmam da yatmam” diye tutturur ve bir gün kendisini eve hapsedilmiş bulur. İşte ne olursa ondan sonra olur. Evde aileye bir travma yaşatan kız, aynı zamanda travmanın ağırını da kendisi yaşar. Aileiçi bir şiddettir ki sürüp gider…

Bir gün artık kızın canına tak etmiştir ve belki de kız ev hapsinin verdiği sıkıntıdan kendisini acil servise götürülecek duruma sokmuştur…

Kızı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne götürürler ve kız evdeki durumdan kurtulabilmek adına hastaneye yatmaya razı olur.

Psikolojik tedavi veren hastanelere yatan hastalar ile, uzman doktor birebir görüşür ve tüm dertlerini dinle Bu bir kuraldır ve hastanın anlattıkları doktorla arasında kalmalıdır…

Kız evdeki durumu, yetişkin haline rağmen ailenin yaşattığı baskıyı ve her şeyi doktora anlatır. Bu arada doktorun hasta haklarıyla ilgili olarak hasta adayını bilgilendirip bilgilendirmediği de pek bilinmez. Kız hastaneye yatar ve anne de başına refakatçi olarak bırakılır. Oysa böyle bir hastanede ancak neroloji bölümünde ameliyat durumu olan hastalara refakatçi bulundurma hakkı verilmektedir. Bu kız akıllı biri sadece evdeki baskıdan hastaneye yatmayı seçiyor ve hastanede de evdeki baskı aynen sürüyor. Gelin işin içinden çıkın…

Diyelim ki kız evde yaşatıldığı travmayı atlatma adına bir terapi görüyor fakat terapi görürken aynı travmayı yaşatabilecek sebepler ile de iç içe…

“Burası Türkiye” ya. “Ailedir ne yapsa haklıdır” sözleri nedense hep geçerli kılınıyor. Doktor hastadan aileiçi şiddet ile ilgili bilgi aldığında adaleti bilgilendireceğine, aileyle diyaloğa girmeyi çözüm görüyor… Belki de kızın acil yatırılmasında, polisi ilgilendiren ve rapor tutulması gereken bir durum da vardır. Öyle ya sapasağlam biri neden acil olarak psikiyatri bölümüne yatırılsın ki…

Neyse kız taburcu olduktan sonra doktora ulaşıyoruz. İddialarımızın hiçbirini kabul etmiyor ve kızla konuştuğumuz zaman onun ne derce mutlu olduğunu göreceğimizi de vurguluyor, sevniyoruz…


Fakat doktor bir de örnek vermeye kalkıyor kızın mutluluğu ile ilgili ki, sanki özrü kabahatinden büyük:

“Kardeşim o kızcağızı defalarca taburcu etmeye kalktık, ortamı rahat bulduğu için daha fazla kalmak istedi.”

Yani hastalar, akıl ve sinir hastalıkları bölümünde öylesine mutlu ediliyorlar ki, evlerine bile gitmek istemiyorlar…

Doktor- Kızım seni taburcu edelim artık bir sorunun yok.

Kız- Doktor bey ne olur bir müddet daha kalayım, burada çok mutluyum.

O sırada muhtemelen sinirleri bozuk bir hastanın bağırışları efekt olarak yansımış olabilir. Birine şok yapılırken çıkan sesler… Tıpkı Hollywood filmleri gibi, ne macera Allah’ım…

Doktor- İyi o zaman biraz daha kalabilirsin.

Bir başka gün:

Doktor-Kızım artık taburcu olsan dimi

Kız-Hayır doktor bey size güveniyorum beni eve göndermezsiniz. Hem ben burada çok rahatım bakın her türlü müzik var…

Ve bir gün artık taburcu ederler sözde hastayı ve hasta tekrar evinde aynı baskıları yaşamaya devam eder…

Bu defa baskıda itişme kakışma yoktur. Aile çok iyi davranmaktadır fakat 27 yaşındaki kişiliğin ne telefon ve ne de Internet hakkı kalmamıştır. Ayrıca tüm arkadaşlarından da tecrit edilmiştir. Ve muhtemelen de sözde hastaya sakinleştirici verildiği için de içinde bulunduğu durum kendisine normal gelmektedir…

Öyle ya anne baba onunla ömrünün sonun akadar(!) yaşayacak ve sürekli üzerindeki baskıyı hissettirecek. Peki ya bir gün o kızcağız yalnız kaldığında. Gelişmemiş bir kişilik sergilemeyecek mi. Belki de giderek bir panik atak yaşama moduna girerek evden hiç çıkmak istemeyecektir…

Kötü arkadaşlarından tecrit edilmesi iyi de peki iyi arkadaşlarından neden tecrit ediliyor. Ailenin bu soruya vereceği yanıt ta yok…

“Kız bizim kızımız istediğimiz gibi davranırız. İstediğimiz hakkı veriri istemediğimizi vermeyiz, biz ataerkil aileyiz” diyen aile, kaş yaparken göz çıkardığının farkında değil ki…

Yurdum insanı, kimbilir daha ne gibi durumlar yaşıyor da haberimiz yok. Bu sadece rutin bir örnek…

Gazete sütunlarında çok ça aileiçi şiddet, baskı, işkence ve insan hakları ihlali ile ilgili haberler okuyoruz. Ve “Burası Türkiye” diye geçiştirdiğimiz içindir ki, ülkemizde suç oranı, psikolojik bozukluklar vede kişilik bozuklukları giderek tırmanıyor.

Polis aileiçi şiddet yaşayan aile bireyini karakolda barıştırma yoluna giderek farkında olmadan görevini ihlal edebiliyor. Oysa polis psikoloğluğa soyunmasa ve görevini kanunlar çerçevesinde yapmaya kalksa, bu durumlar artacağına azalır…

Bir taratan güzel kanunlar çıkarılıyor, diğer taraftan bu kanunlar gerektiği gibi uygulanmadığından, ülkem insan hakları açısından sınıfta kalmaya devam ediyor.

Ve baskı gören aile bireyleri kendi haklarına sahip çıkamadıkları içindir ki, suçlu olmadıkları halde gözaltı veya hapis yaşamaya devam ediyorlar…

Yanlış ülkede mi doğmuşuz diye sorguluyorum bazen.

 
Toplam blog
: 18
: 2063
Kayıt tarihi
: 01.02.07
 
 

Internet sitelerini takip edenler mutlaka Kaşif Osman'ı biliyordur, işte o benim... Onlarca yıl..