Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '08

 
Kategori
Psikoloji
 

Akıntı çağanozu

Akıntı çağanozu
 

Dün akşam; candostum, biricik arkadaşım, blogun şairlerinden Şerife Mutlu ile sohbet ediyorduk. Ben, ne zaman dertlenip kederlensem, sevinip coşsam, Şerife'yi arar, paylaşırım. Bir sihirbaz gibi derdimi, kederimi alıverir, huzurun yumuşacık ellerine teslim eder beni. Sevinip coştuğumda da, sevincimi ikiye katlar paylaşarak.

Dünkü sohbetimizde, kendimi bir süredir ' Akıntı çağanozu ' gibi hissettiğimi söyledim ona. Çağanozun ne olduğunu sordu bana. Bir tür kabuklu deniz böceği dedim. Güldü ve benim bu sözcüklerle yaptığım süslemeleri çok sevdiğini söyledi.

Bendeki o meraklı ve araştırmacı ruh var ya...Durur muyum, hemen açtım sohbet sonrasında TDK sözlüğünü, akıntı çağanozunu aradım. Sözlükteki karşılığı; Akıntıya kapılmış yengeçmiş. Yani sözcüğü doğru kullanmışım, aferin bana!

Gerçekten bugünlerdeki yaşam akışımın içinde, akıntı çağanozu gibi hissediyorum kendimi. Akıntıya kapılmış gidiyorum. Artık gidiyorum mu denir, sürükleniyorum mu denir, bilemiyorum. Hatta Şerife'ye tam olarak şunu söylemiştim dün akşam; Akıntı çağanozu gibi hissediyorum kendimi, ama bu hoşuma da gidiyor.

Çat oradayım, çat burada. Ne zaman, hangi saatte ne yapacağımı, nereye gideceğimi kendim de bilmiyorum, randevularımın dışında. Üstelik çalışan biri de değilim, ev hanımıyım. Bu akıntıya kapılıp gitme / sürüklenme halini gerçekten seviyorum. Sıradanlığı sevmediğim için belki de.

Kimi zaman duyarsız insanlara sinirleniyorum, kahırlanıyorum. Kimi zaman da, karşı sitedeki pembe çiçeklerle süslenmiş şeftali ağacını görüp, neşeleniyor, hayat dolu biri oluyorum. Bahar mı bu hale getirdi beni, yoksa kişiliğime sinmiş ikilemlerim mi diye kendimi sorguluyorum.

Ne kadar güzel, duruma uygun sözcüklerimiz var. Anadiline aşık biri olarak, tevazu gösteremeyeceğim bir konu da, bu sözcükleri doğru yerlerde kullanışımdır. Nasıl olduğunu bilmeden bir anda çıkıveriyor ağzımdan, ya da kalemimden, klavyemden. İç güveysinden hallice demek varken, akıntı çağanozu deyivermişim işte. İçinde bulunduğum durumu bundan daha güzel anlatacak bir özet sözcük dizisi olamazdı doğrusu.

Yeri geldiğinde martı çığlıkları atan, yunus gibi gülümseyen, karabatak gibi bir görünen, bir kaybolan, lodosta sersemleyip karaya vuran, kimi zaman oltaya takılan, kimi zaman da ustaca serpme ağlardan kurtulan, bazen derin deniz balıkları gibi özgürce dolaşan, bazen de akvaryum balıkları gibi dar alanlara hapsolan biriyim zaten; rengarenk biri. Ama, dedim ya, bu aralar akıntı çağanozu gibiyim ve bu durum fevkalade hoşuma da gidiyor. Yeter ki sürükleneceğim yer duru denizler gibi huzur veren bir yer olsun. Razıyım...
 
Toplam blog
: 261
: 2212
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1954 Antalya doğumlu ve Antalyalı'yım. Ülkemin ve özellikle bu şehrin sevdalısıyım. Sanatın pek çok ..