Aklın yolu

“Evet, asıl kurtuluşa akıl yolu ile varabiliriz.

Bunun için de milli mücadelenin ikinci safhasını açmalıyız.

Zor ve çetin bir yol.

Bağnazlıkla dar görüşlülükle, ön yargılarla, hurafelerle , iliklere işlemiş cahillikle, din tüccarları ile belki uyanmamızı istemeyen dış güçlerle de mücadele edeceğiz.

Bunu göze almak, hepsi ile mücadele etmek, bu güzel toplumu bir daha hiçbir gücün sömüremeyeceği şekilde bilgi ve bilinçle donatmak zorundayız.

Dünya hızla gelişirken biz yerimizde sayarsak geleceğin akıllı nesilleri bizi affetmez.”

Bu sözler Atatürk’e ait.

Sanki bugünleri öngörmüş gibi geleceğe ışık tutan Ulu Önderin saptamasının ne kadar arkasında durabilmişiz.

Atatürk’ün çok güvendiği gençlik O’nun kanla, canla, inançla kurduğu Cumhuriyet’e ve Cumhuriyet Türkiyesi’ne sahip çıkabilmiş mi?

Öz değerlerini, ulusal kazanımlarını koruyabilmiş mi?

Er ya da geç akl-ı selimle düşünerek bu sorulara açık, dürüst anlaşılır ve net yanıtlar vermek zorunluluğu var.

Sorumluluk da gençlerin.

Gidilecek en doğru yol, başvurulacak en önemli kaynak bilim.

Bilime erişmenin tek yöntemi var.

O da araştırmak, çalışmak çok çalışmak.

Çalışarak üretmek..

Üreterek güçlenmek.

Bilimle, kültürle, sanatla donanan ulusların ışığı hep parlıyor.

Geleceği de aydınlatıyor.

Türkiye kendisini sorgulamayan geleceği planlamayan “insan tipi”yle kabul etsek de etmesek de giderek etkisini artıran emperyalist kuşatmanın pençesinden kendisini kurtaramayacak.

Sevr’i kararlılıkla yırtıp Lozan’ı inançla dünyaya kabul ettiren bir ulusun başına bugün yaşananlardan ve yaşatılanlardan daha da kötüsü gelemezdi..

Onun için;

İnançlarımızdan ve ilkelerimizden ödün vermeden yaşamak zorundayız.

Ne bölücüye ne de dinsel motifleri yönetim biçimine yansıtanlara meydanı bırakmamak durumundayız.

Tarihsel geçmişimizden çıkaracağımız dersler bizim önümüzü açacak nitelikte.

Yeter ki çalışmasını bilelim.