Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '11

 
Kategori
Güncel
 

AKP, seçimler, Diyarbakır vs.

AKP, seçimler, Diyarbakır vs.
 

Resim


Seçimler yaklaşıyor. 

Ancak her gün, farklı farklı hadiseler yaşanıyor. Genellikle Ak Parti binalarına ve konvoylarına saldırılıyor. Eh bazan Kemal Bey'e yumurta atılarak, bazan da bir CHP teşkilatı önünde eylem yapılarak denge sağlanmaya çalışılıyor. 

Üniversitelerde ülkücülerle solcular çatışıyor. Anayasa hukukçusu Burhan Kuzu'nun konuşmacı olarak davet edildiği yerlerde ise kıyamet kopuyor; adamcağız bir türlü konuşturulmuyor. 

Hopa'da özel hazırlanmış bir grup, bir dizi olay çıkardıktan sonra Başbakan'ın konvoyunu taşlıyor. Olaylarda bir kişi ölüyor. Bazıları, nazikçe/sinsice bu şahsın hayatını kaybetmesinin faturasını Ak Parti'ye ve emniyete kesmeye çalışıyor. 

Kastamonu'da bir polisimizin şehit olduğu saldırıyı, İstanbul'da belediye otöbüslerine, Cizre'de bir öğrenci yurduna atılan ve insanları hedef alan molotoflu eylemleri zaten biliyoruz. 

PKK eylemsizlik kararı vermişken, saldırmıyor ve öldürmüyorken TSK, (her ne hikmetse) dağda taşta terörist arıyor. Bulduklarını zararsız hale getiriyor. Sonuç: güneydoğu ve ülke resmen kaynıyor. İktidar partisine karşı tepkiler büyüyor. PKK'lı ölümleri ve cenaze törenleri bahanesiyle şiddet artıyor, gerilim zirve yapıyor. Anlaşılıyor ki istenen bu! 

BDP ileri gelenleri Başbakan'a, "elini üzerimizden çek" mealinde laflar ediyor. Halbuki bunlar, bazı gelişmelelerin insiyatif dışı cereyan ettiğini, hükümetin bazı teşebbüsleri engelleyemediğini bal gibi biliyor. Ayrıca bunlar, batıda oy kaybetmeyi, saygısızca eleştirilmeyi göze alarak, demokrasi (kürt hakları) konusunda en cesur atımları bu hükümetin attığını da biliyor. Buna rağmen bu zevat, en şedit tepkileri bu iktidara gösteriyor. 

Bu öyle şaşılası bir örgütlenme ki, gösterilen her müsamahaya, atılan her iyi adıma karşı duruyor. Açıkçası, ağzından düşürmediği "demokratik ortamın" oluşmaması için elinden geleni yapıyor. Azgınlığını güneydoğuda iş yapan müteahhitlerin araçlarını yakmaya kadar vardırıyor. Yıllardır yaşadığı toprakları kendine dar eden yönetimlere göstermediği tepkiyi Ak Parti hükümetine yöneltiyor. Böylece kürt halkı için değil, zamanında kendini infaz eden, hapishanelerde süründüren, işkence yapıp pislik yediren derin yapı için çalıştığını ilân etmiş oluyor. Bu kadar nankörce davranmak hayra alamet olmasa gerektir. 

İnsanlar olanları farklı yorumlayabilir. Herkes, gördüklerinden meşrebine uygun sonuçlar çıkarabilir. Fakat kim ne derse desin, tezgahçıların amacı tektir. Kendisine, "Demokratik Halk İnsiyatifi" diye afilli bir isim verilen grubun, Başbakan'ın bugünkü Diyarbakır mitingi ile ilgili açıklamasını okuyun ne demek istediğimi anlayacaksınız: 

"Kürdistan’ın kalbi, beyni ve direniş kalesi olan Amed‘te (Diyarbakır) AKP’nin elini kolunu sallayarak gelip halka hakaret etmesine ve miting gerçekleştirmesine izin verilmeyecek." 

"AKP faşizmi, il binasını işkencehane olarak halkımıza karşı kullanıyor. Amed kentimizde yaşayan tüm halkımıza, siyasal düşüncesi ne olursa olsun “Ben insanım” diyen herkesi AKP faşizmine dur demek için kürt halkı üzerinde seçim rantı olarak uyguladığı katliama karşı durmak, teşhir etmek için 1 Haziran mitingine gitmemeye çağırıyoruz." 

"AKP’nin imha, inkar, tekçi ve katliamcı uygulamalarının hat safhada olduğu bugünden sonra AKP’ye oy veren, mitingine giden her bireyin eli kürt halkının kanına bulaşmış olacaktır." 

Halbuki aynı grupla birlikte hareket eden olan BDP ve eklentileri, bölgede CHP'ye destek veriyor. Kılıçdaroğluna arka çıkıyor. Enteresan olan ise bu seçimde, MHP liderinin de Diyarbakır'a gidecek olmasıdır. Farklı kimlikleri "türklük" ortak paydasında birleştirerek, resmi ideolojinin sözcüsü gibi davranan bu partiye bile şu ana kadar gıkını çıkarmayanların, AKP'ye bu kadar düşmanca bakmaları manidardır. 

Askerin seçim arefesinde terörist avına çıkması ve bir çatışmada 12 PKK'lının ölmesi hükümete bir bedel ödetmiş veya ödetmektedir. Aynı dönemde, Irak sınırındaki Üzümlü köyü civarında bir askerin mayına basarak hayatını kaybetmesinin, Şırnak'ta iki polisin de uzun namlulu silahlarla şehit edilmesinin bir karşılığı olacaktır. O nedenle bir iktidar partisinin seçim arafesinde, ölümlü bir politika izleyerek oy hesabı yaptığını düşünmenin hiç bir mantığı yoktur. 

Bir de Gültan Kışanak'ın şu açıklamasını okuyun: "Önümüzdeki süreç, Türkiye de bir demokratik bir cumhuriyeti inşa etmek, demokratik bir anayasa yapmak ve bu ülkede, özgürlük içerisinde barış ve kardeşlik içerisinde yaşama zamanıdır." 

"Başbakan bana 367 milletvekili verin, bende size anayasa yapayım. Buradan biz halkımızla birlikte nasıl bir anayasa istiyoruz. Hep beraber kararlaştıracağız. Bunun aksini de kabul etmeyeceğiz. Başbakan 367 değil 400 milletvekili ile çıkarsa da biz kabul etmeyeceğimiz anayasayı yaptırmayacağız." 

Evet bayan Kışanak, "nasıl bir anayasa istediklerini" halkıyla birlikte kararlaştıracakmış. Halkımız dediği de kürt asıllı vatandaşlar oluyor. Acaba bu ülkede anayasal haklar sadece kürtlerin arzusu istikametinde mi gerçekleşmelidir? Başka etnik gruplarlar kaale alınmamalı mıdır? İşte bu, resmen bir tahriktir. 

Bu kadın nasıl olup ta bu kadar mantıksız, bu kadar ölçüsüz ve bu kadar endazesiz konuşabilmektedir? Söyleyeyim. Onun bu rahatlığı kürt kimliğinden değil, kürtlere pislik yediren derin yapının varlığını hala koruyor olmasından gelmektedir. Açıkçası genelde ülke çapında, özelde güneydoğuda kirli bir oyun oynanmakta, bunun baş aktörleri de BDP ve bağlantıları olmaktadır. Mesele budur. 

Resim: trabzonum.org 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..