Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '10

 
Kategori
Siyaset
 

AKP açılımları insanları fişlemek için mi yapıyor?

AKP açılımları insanları fişlemek için mi yapıyor?
 

netten..


Açılımlara inanamadığım için, ne yalan söyleyeyim ciddiye almadığım gibi pek de sıcak bakmıyorum. Hatta daha ileri giderek açılımların birer şekerli sakız olduğunu düşünüyorum. Artık şakırdatarak mı, yoksa balonlar yaparak mı çiğneriz bilemem. Yetenek işi... Ancak şekeri bitince boşa gevelemeyin, tükürün gitsin, yenisi mutlaka gelecektir. Zira bu yöntem çok tuttu…

İşsizlikten, aşsızlıktan sinir krizinin eşiğindeydik, açılımların ardından bilinçli bir şekilde başlatılan kavgalarla da ipler iyice gerildi.

Yolda yürürken biri çarpsa da; Allah yarattı demeyip, şööyle gözünün üstüne bir yapıştırsak modunda, gezer olduk.

Şekerli sakız kıvamındaki açılımlar Aziz Nesin'in Seyahatname adlı öyküsünü hatırlatır bir tabloyu da ortaya koydu. Öykünün kahramanları sözüm ona birbirlerini kandıracaklardır. Ancak, bir süre sonra ikisi de aynı oyuna gelir ve ağızlarında kalan pis tat ile başladıkları noktada olduklarını görerek; “biz bu herzeyi niye yedik?” diye sorarlar ya, işte o bölüm…

Sahi, bu kadar zamandır Açılım da Açılım dedik durduk. Ne oldu? Elimizde elma şekerinin sapı gibi kala kala soykırım kararı kaldı.

Her şeye rağmen, aynı bayrağın altında toplanıp marşımızı söylüyor ele-güne karşı birlik, bütünlük mesajı veriyorduk.

Şimdi, birbirimize düşman düşman bakarak, senin marşın, benim bayrağım, onun dini, bunun eğitimi diye bölük-pörcük olduk.

Değişmez kural: yutmak için önce parçalara böleceksin!.. Biz bunu seksenli yıllarda acı acı öğrenmiştik ama yine unuttuk.

'Her şer’de bir hayr vardır' mantığı ile yaklaşmak lazım. Hepimizin aynı vergiyi verip, aynı kurumlardan hizmet alamadığımızı, aynı polis tarafından joplandığımızı, aynı mahkemelerde yargılandığımızı, tipleri değişik olsa da aynı hapishanelerde yattığımızı öğreneceğiz elbette.

Göçebe ruhlu insanların vatan olarak benimsediği bu topraklarda, bir mozaik olduğumuzu hep söyleyip durmaz mıydık? Hepimizin sorunları aynı değil miydi?

Türk’ün aklı sonradan gelir! derken; Aleviler, Kürtler ve diğerleri daha mı zekiler? diye demogoji yapmayı akıl bile etmezdik. Biz bu sözü diğerleri gibi hepimiz için kullanmıyor muyduk?

“Kürt Açılımı” da ne ola ki? diye sordukca bir türlü tarif edemedilerdi. İmdatlarına usta demogoglar yetişti. Bunun adı: “Demokrasi Açılımı” olsun ki, kimse karşı çıkmasın diye çözüm bulmadılar mı?

Hadiii başladık demokrasi tariflerine….

Sahi neydi demokrasi, sınırları var mıydı? varsa, nereye kadardı?

Sonuçta neye açıldıysak fos çıktı.

Kürtler partilerini kaybetti.

Ermeniler, -ki, akıllı insanlardır haklarını teslim etmek lazım- başından beri temkinli idiler. Kavgalara karışmadan sessizce işlerine baktılar...

Alevi gençler dolduruşa gelseler de dedeleri "Bay Miyagi" (bir Japon filminde Daniel San adlı çocuğa “cilala, parlat” tekniği ile karate öğreten sabırlı hoca) olgunluğu ile, sakinleştirmeyi başardı. Ne demeli, inşallah en kısa zamanda kürtlerin de böyle bir “dedesi” olur...

Şimdi, bu oyunların başındaki ebe! işaret parmağını ağzına sokup; “Oooo portakalı soydum, başucuma koydum, ben bir yalan uydurdum, duma duma dum” dedikten sonra ağzından çektiği parmağı ile kimi gösterecek diye bekliyoruz.

Hoş, parmağın yönü belli oldu ya…

Önce şu Anayasa işine bir çözüm bulalım, bu çok önemli...

"HSYK’ da ne ola ki?” deme olasılığı çok yüksek, okumaz yazmaz vatandaşımıza, parmak bastırarak, bir karar vermesi planlanıyor. Ardından oyuna devam…

Ne diyorduk? Haaa, Portakalı soydum, başucuma koydum...

(Bu arada söylemeyi unuttum, ebe bunu söylerken, vatandaşın, pardon oyundakilerin gözü hep kapalı olacak. Açan yanar. Demedi demeyim.)

Nerede kalmıştık, romanlar da mı, yoksa çingeneler de mi?

Hoş, onlar bu işlerle hiç ilgilenmez, kendi göbeciklerini kendileri kesenler ya. Devletle, hükümetle, kurumlarla hiç muhatap olmadan yaşarlar. Olsa olsa en fazla karakola işleri düşer. O da birbirleri yüzünden. Bugüne kadar, aleviler bizi astı-kesti, kürtler üstümüze saldırdı, türkler zaten kökümüzü kazıdı gibi bir şikayetlerini duymadık. Hele hele, 'kendi anadilimizde eğitim isteriz' dediklerini hiç duymadık. Bunlarla ilgili yapılacak Açılım, açılmadan kapanacağa benzer.

Bu konuları kadınlarımız kendi aralarında altın günleri yapar, erkeklerimiz de kahvelerde hep konuşurdu. İktidardakiler konuşunca insan, hakikaten vatandaşın yarasına merhem olacak bir şeyler bekliyor. Umutlanıyor işte, saf saf…

Oysa herkesin yaşadığı tek bir sorun var ve insanın egosu olduğu sürece bu bitmez… Ezen ve Ezilenler...

Meselenin özü burada yatıyor.

Değişen hiçbir şey yok, sonunda ağzımızda hep o pis tat kalıyor ve birbirimize bakıp, “Biz bu herzeyi bile bile niye yedik?” diye soruyoruz.

Bu kez cevap iktidar cephesinden dilini tutamayan birinden geldi: fişleniyormuşuz…

Açılım, açılım deniyor da, sonunda ne oluyor? deyip duranlar aldık mı cevabı?

Fişleme işleri ya MİT ya da polis tarafından yapılır diye bilirdik. İktidarın onlara da güveni yok olmalı ki, bizzat kendisi fişliyor vatandaşını?

Fişimizi kestirip, bindik mi yine dolmuşa?

Saime Eren

 
Toplam blog
: 61
: 771
Kayıt tarihi
: 18.09.08
 
 

Dünyanın en güzel şehri olan İstanbul' da yaşıyorum. Emekliyim. Güncel olayları yorumlamanın yanı..