Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '13

 
Kategori
Güncel
 

AKP ile BDP'nin 'barış müzakereleri' hızlanıyor mu?

AKP ile BDP'nin 'barış müzakereleri' hızlanıyor mu?
 

(Diyarbakır'daki konu ile ilgili bu tasarım sanal ortamdan alınmıştır)


Giriş

Az önce okuduğuma göre birilerince ‘Ortadoğu’nun orta yerinde yeniden Kürdistan doğmak üzeredir. Yakın zamanda halkın mücadelesi yolunda Başkan Apo da özgür kalacak’ açıklamasının bu gibi temellere dayandığını da unutmamak gerektiğini bilelim.

Belki de bu gibi gelişmeleri şimdiden haber etmek için Emevi, Abbasi ve Selçuklu mirası bin yıllık Türk şehri Diyarbakır'da 16 Kasım Cumartesi günü Başbakan Erdoğan’lı, Başkan M. Barzani’li ve Türk kökenli Viranşehirli türkücü Ş. Perver’li Barış Şöleni düzenlenmişti dosta düşmana karşı. 

Son bir yıllık belki de son on günlük gelişmelere göre terör örgütü ile uzantılarının ayrılıkçılık, tahrik, özerklik, şiddete çağrı içerikli dayatmalarını özgürce tartışmalara getirebilmesi için AKP bütün alt yapı hazırlıklarını yerine getirmiştir. Şimdi sırada AKP ile müzakereler var öyle mi? İlgili ayrıntılar aşağıda kısaca irdelemeye çalışacağım.

Ortak değerlere dayalı yurttaşlık bilinci olmadan demokrasi kurulamaz

Gözlemlerime göre ne AKP yetkilileri ne de BDP yetkilileri ortak yurttaşlık, bin yıllık ortak vatan, bin yıllık İslam Kardeşliği, yasalar karşısında eşitlik ve nice fırsat eşitliği içerisinde bir arada yaşamak gibi var olan ancak adı belli terör örgütünün bu gibi ilişkileri otuz yıldan beri bombalayarak toz olup gitmesi gerektiğini hatta çekip gittiğini söylemiyor.

Belki de İmralı-Oslo-Erbil ve Kandil dörtgeninde alınan kararlar gereğince söyleyemiyor. Belli ki birileri bir diğerlerine karşı öyle bir baskı kurmuş ki ‘milli birlik, kardeşlik, ortak değerlerimiz, akrabalıklarımız, doğumdan ve eğitimden ev kiralamaya kadara uzanan fırsat eşitliği, ortak dil Türkçe’ gibi konulara girilmesi yasaklanmış bulunuyor.

Bence dünyanın çoğu ülkesinde olduğu gibi Osmanlı devletimizde de bütün farklılıklara rağmen en az beş yüz yıl egemen kılınan ortak değerlere dayalı yurttaşlık bilinci olmadan demokrasi kurulamaz.

Diyarbakır'da her şey süt liman

Bu sabah Diyarbakır’da partisinin Gençlik Meclisi Kongresi’ne katılan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ‘Başkan Apo yakın zamanda halkın özgürlük talepleri doğrultusunda özgürleşecektir. Önümüzdeki dönem müzakerenin en önemli başlıklarından biri de Apo’ya özgürlük olacaktır’ diye konuşmuş.

Söz konusu konuşmanın yapıldığı salonun girişinde bulunan Türk bayrağını, daha önceki pek çok ayrılıkçı toplantıda olduğu gibi,  bir grubun indirdiğini gören ve benim görebildiğim kadarı ile üzerlerinde hiçbir resmi işaret bulunmayan güvenlik güçleri olaya müdahale ederek Türk bayrağını alarak tekrar direğe asmış. O sırada güvenlik güçleri ile salonun dışında bulunanlar arasında kısa süreli bir gerginlik de yaşanmış. Her şey öyle güzel ayarlanmış ki ne vurdu kırdı, ne maske, ne örtü, ne Molotof şişesi, ne uzaktan kumandalı bir bomba, mayın patlatılması ne de yakılan polis araçları var artık Diyarbakır’da. İyi kurgulanmaya çalışılan bir senaryo ya da bir sokak tiyatrosu gibi değil mi?

Yukarıda yer alan ve bazı sırları da açıklayan konuşmaya göre söz konusu ‘müzakereler’ için bakalım Başbakan Erdoğan ile sinsice arkadan adam vurmayı otuz yıldan beri sürdüren Terör Örgütünün kimi yetkilileri olası bir Barış Masası çevresinde nerede ne zaman buluşacak. Peki, söz konusu 'savaş' çatışmaları nerelerde hangi şartlar altında yapıldı ve uluslararası gözlemcilerin de raporlarına bağlı olarak sonuçta kim yendi, kim yenildi bilen var mı?

AKP'nin Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ne oldu?

Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünerek parçalanmasına ramak kalındığı şu günlerde Mustafa Kemal Atatürk’ün 1980’ler ile 1990’larda Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünün yakınlarında direklere asılı duran ‘Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep bir milletin evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır’ sözünün bu toplumu oluşturan bütün kesimlerin kardeşliği için çok önemli bir açıklama olduğunu da söylemiyor.

Onun bu sözünün devamındaki yorumunda yer alan, ‘Türk Milleti, kendinin ve memleketinin yüksek menfaatleri aleyhine çalışmak isteyen bozguncu alçak, vatansız, milliyetsiz, beyinsizlerin saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak ve onlara müsamaha edecek bir heyet değildir. Türk Milletinin sosyal düzenini bozmaya yönelen didinmeler boğulmaya mahkûmdur’ sözleri ne yazık ki dün olduğu gibi bugün de geçerliliğini korumaktadır.

Peki, gelinen son ayrılıkçı ve şiddet çağrısı içerebilecek hukuki altyapılara göre 2009'da AKP'nin uygulamaya koyduğu Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi bir yana bırakılarak özerklik, eyalet, Büyük Kürdistan, Küçük Kürdistan, arkeoloji, tarih, kültür, müzik, halay, dil, şive, lehçe, ırk, köken, aşiret, ortak değerlerimiz konuları yanında Fırat'ın ötesi mi yoksa daha berileri mi konuşulacak?

Siyasetçilerin en büyük açmazları nedir?

Bütün bu hazırlıkların üstüne AKP'li Prof. Yasin Aktay'ın kendince bin dereden su getirerek 'Türk ırkı yoktur' yorumu bağlamında söylemeye çalıştığı gibi yarın, bakalım kim ya da kimler özellikle Urartu, Asur, Elam, Büyük İskender'in Grekler, Makedonlar, Traklar gibi ırklardan oluşan ordusu ile Persler, değişik ırklardan oluştuğu adından da belli olan Kommageneliler, Selevkoslar, Sasaniler, Ermeniler, Araplar, Avasım İllerini yöneten Araplar ile Türkler, Selçuklular, Mervaniler, İlhanlılar, Moğollar, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Artuklular ile Edesse Haçlı Kontluğu bağlamında 'Kürt ırkı yoktur' diye bir yorumda bulunmaya çalışır ise bakalım ortalık bir anda nasıl da karışır değil mi?

Bence siyaset, her şeyi yapmaya muktedir gören siyasetçilerin hiçbir bilimsel temele dayanmayan yaklaşımları gereğince, al gülüm ver gülüm yerine biraz da değil baştan sona; arkeoloji, antropoloji, anıt eserler, dil bilim, anlam bilim, yazılı kayalar, kentleşme, kitabeler, tarih, kültür, sanat, fizik, kimya, teknoloji ve İslam Kardeşliği üzerinde çalışan uzmanların değerlendirmelerini de göz önünde tutarak konuşabilseler ve siyasetteki yol haritalarını onlardan aldıkları süzme bilgiler ile donatarak hiç kimsenin 'hayali cemaatler' (İngiliz düşünür B. Anderson'dan esilenilerek) ve hayali haritalar yaratmak heveslerine kurban gitmeseler ne kadar iyi olur.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..