- Kategori
- Siyaset
AKP’nin Öğretmeneler Günü armağanı: Biber gazı, cop, tazyikli su, toma
Ankara-Kızılay'da öğretmenler
AKP’nin Öğretmeneler Günü Armağanı:
Biber gazı, Cop, Tazyikli su, Toma
Eğitim-Sen, 23 Kasım Cumartesi günü, Ankara-Kızılay’da gerçekleştirdiği mitingde, Bakanlık önüne yürüyüp, orada öğretmenlerin özlük sorunlarını ve eğitim sisteminin sorunlarını dile getirmek, -12 Eylül darbecilerinin öğretmenler günü olarak dayattığı 24 Kasım fırsatını kullanarak- bu sorunlara toplumun ve ilgililerin dikkatini çekmek istedi.
Polis bu yürüyüşü engellemekle kalmadı; öğretmenlere tam anlamıyla hunharca, düşmana saldırırcasına saldırdı. Yoğun biber gazı, cop, tazyikli kimyasal su ve tomalarla kadın-erkek, yaşlı-genç öğretmenleri perişan etti. Örneğin Eğitim-Sen 1 No’lu Şube’den Aslı Akdemir, başına isabet eden gaz kapsülüyle yaralandığı için hastaneye kaldırıldı. Konya Şube Bşk. Cebrail Bektaş’ın bacağı kırıldı, eğitim emekçileri yerlerde sürüklendiler, yaralandılar, fenalık geçirenler, geçici körlük yaşayanlar oldu.
Kısacası o gün Kızılay’da burjuvazinin muhalefete en tahammülsüz, en özgürlük düşmanı iktidarı olan AKP’nin çok tanıdık bir klasiği sergilendi. Öğretmenler, böylece AKP’nin “İleri (derecede gerici) demokrasi”sinden paylarına düşen öğretmen günü armağanlarını fazlasıyla aldılar.
Öğretmenler –yani memur kitlesi içinde en proleter ve tarihsel olanak en savaşkan emekçiler- yüzyılı aşkın mücadele deneyleriyle çok iyi biliyorlar ki;
- Özgürlüklerin bir bedeli vardır ve bu bedeli ödemeye hazır olmak, mücadelede ısrarlı, inatçı, devrimci tavırlı olmak gerek.
- Adından başka sendikayla hiçbir ilişkisi olmayan cendereyi parçalayıp -siyasi grev hakkı dahil- grev ve toplu sözleşme silahlarıyla donanmış gerçekten bir sendikaya kavuşmak için yılmadan mücadele etmek gerek.
- Türkiye Muallimler ve Muallimeler Cemiyeti’nden, TÖS’e, TÖB-DER’e uzanan devrimci-demokrat savaşçı geleneği 21. yüzyıla taşımak, bu geleneğe layık olmak gerek,
- Tüm bunları yaparken de Anadolu halklarının, emekçilerin en özverili, en yiğit evlatları olarak işçilerin, emekçilerin, gençlerin, kadınların, özgür akan dereleri ve toprağı, ekmeği için dövüşen köylülerin ( kısacası tüm mağdur ve mazlumların) mücadelelerine destek vermek ve onların desteğini almak gerek ve
- Hepsinden önemlisi de tıpkı geçen yüzyıldaki gibi “Okullar Kalemizdir!” diyerek ısrarlı bir kitle çalışmasıyla öğretmen yığınlarının desteğini almak, bu kitle içindeki iktidar yanlısı ve ırkçı-milliyetçi bölücü sarı sendikacılığın köklerini kurutmak gerekir. Yusuf ERDEM