Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '10

 
Kategori
Siyaset
 

AKP ve CHP ne yapabilir ki?

AKP ve CHP ne yapabilir ki?
 

Suçluların en güçsüz oldukları an “yalnız” kaldıkları andır, bu zayıflıklarından kurtulabilmek için hep birilerini yanlarında görmek isterler, bir destek suçlarına bir ortaklık arar dururlar.

Kılıçdaroğlu ve Erdoğan buluşmasında hükümetin bir suç ortağı arama telaşı var dı gibi, AKP ve CHP daha birkaç gün öncesinde birbirileri ile ”siperde verilen pozlar” konusunda didişirken Perşembe günü yapılan görüşme ilk bakışta önemli olabilir ama olay sadece bir komşu ziyareti seviyesinde veya BDP lideri Selehattin Demirtaş’ın Gediktepe de verilen siper pozlarına atıfta bulunarak “iki asker arkadaşın askerlik anılarını anlatma” görüşmesi seviyesinde olmamıştır diliyoruz, ama alan ve satanın memnun olduğu bir uzlaşma görüntüsünü görüşme sonrası yakalamak zor değildi.

Referandum öncesi Hükümetin anayasa değişikliği için destek turlarına çıkmış
olması elbette ki çok önemli bir girişim olarak algılanabilir, olması gereken de budur, demokratik ülkelerde toplumu direkt ilgilendiren konularda hükümetin muhalefet partileri ile fikir teatisinde bulunmaları çok doğaldır.

Referandum sürecinde AKP’nin muhalefetle(!) yaptığı görüşmelere BDP ve MHP’ye konulan “görüşme(me)” boykotu çok önemliydi, AKP’ye göre “terörden nemalan partiler” ile görüşmenin söz konusu olamayacağıydı, olay iki parti ile bir kan davası gütme eksenine dönmüş gibi oysa ülke meselesinde kan davası gütmek nasıl izah edilir ki?

Yalnız başbakan ve onun ekibi özellikle “KÜRT SORUNU” na dair ortaya koyduğu başarısız performansın gerekçe ve suçunu görüşmediği iki ayrı uçtaki partiye atmakla aklanacaklarını sanıyor olmalılar mamafih bir detayı gözden kaçırıyorlar daha doğrusu partisi ve kendisi üzerinde yoğunlaşan ”suçluluk” psikolojisi kendini ele vermekte gecikmiyor.

BDP ve MHP ile görüşmeme tavrı! MHP lideri ve kadrolarının başbakan hakkında “KÜRT AÇILIMI” hamlesi ortaya çıktığından beri sarf ettikleri sözler ve dile getirdikleri düşünceler çoğu zaman ahlak ve izan kurallarının çok ötesine taştı, toplumun büyük bir kesimi tarafından eleştirildi, tasvip edilmedi, konu “KÜRTLER” olunca MHP ve onun güdümündeki beyinlerin nasıl bir nefretle ayağa kalktıklarını bilmeyenimiz yoktur sanırım, şu da bir hakikattir ki “insan korktuğu şeyden nefret eder”

AKP ve Erdoğan’ın Kürt sorununun en önemli faktörünü yani BDP’yi; başrol oyuncusunu görmezden gelmek hangi akılla izah edilebilir ki?

Son dönemlerde Kürt nüfusun yaşadığı topraklarda yaşanan acılar, bölgeye yapılan askeri operasyonlar ve bu operasyonları tetikleyen PKK’nın kontrol edilemez eylem ve baskınları.

Kürt sorunu bugün artık 90-93 dönemindeki yüksek tansiyonu yakalamışken, sorunun artık asker ve silahla çözülemeyeceğini verilen ağır can kayıpları, göç, acı ve trajedilerle begelemeye gerek var mı?

AKP ‘nin Kürt sorununda BDP ile görüşmek istemeyişinin olsa olsa iki ana nedeni olabilir, 1. AKP siyaset rotasını TSK’nın bakış açısına göre ayarlamış olmalı bununda en önemli kanıtı TSK’nın BDP’nin olduğu hiçbir fotoğraf karesinde olmak istemeyişi, 2.Kürtlerin yaşadığı coğrafyada AKP’nin düştüğü müşkül durumlar, yani bölgede artık giderek itibar kaybeden bir Erdoğan ve tayfası.

AKP ‘nin bu anlamdaki ürkekliği ve hatta korkaklığı bölgede ilk seçimde sandığa gömülme korkusu olmalı.

Yaklaşan referandum sürecinde ve tavan yapan Kürt sorununda tüm siyasi partilerin görüş ve düşüncelerini birbirilerini aktarmaları, artniyetsiz ve objektif bir bakış açısı ile olaya bakmaları gerekmektedir, özellikle referanduma kimin neden ”evet” veya kimin neden ”hayır” demesi gerektiğini o düşüncenin tarafı olan partiler iyi izah etmelidirler, bu anlamda toplumda bir bulanıklık olduğunun sanırım herkes farkında.

 
Toplam blog
: 166
: 540
Kayıt tarihi
: 02.09.09
 
 

Batmanın Beşiri ilçesinde doğdum, Mersinde yaşıyorum, edebiyata ilgi duyuyorum, yerel ve ulusal d..