Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ekim '09

 
Kategori
Güncel
 

AKP'ye oy atan askerden başka ne beklenir ki!

AKP'ye oy atan askerden başka ne beklenir ki!
 

Bundan beş ay önce, gerçek olup olmadığını tartıştığımız kâğıt parçasının, orijinalinin ortaya çıktığı iddiası, gündemimizi yeniden alt üst etti.

Olayı bir komplo teorisi olarak değerlendiren kesim, belgenin gerçekliğini arka plana atarak konuyu iki noktaya sıkıştırma eğiliminde; İlki, “belge neden tam da hükümetin Kürt açılımından dolayı tepki topladığı bir anda ortaya çıktı?” sorusu. İkincisi ise “bu ihbarcı subay hikâyesi ne kadar gerçek?”. Bu iki söylemin de, olayın aslını gözden kaçırmaya dair adımlar olduğunu düşünsem dahi, üzerine kafa patlatmaktan kaçınamadım.

İlk iddia ile söyleyebileceğim tek şey var, o da gerçekten yazık oldu.

Evet, açılımdan dolayı, özellikle PKK’lıların ülkeye girişi esnasındaki görüntüler nedeni ile hükümet bir tepki ile karşılaştı. Ama bu tepkinin olmaması düşünülemezdi. Yıllarca devletin zihin boşaltıcı propagandası altında yaşamış ve terörün şiddet dışında bir yöntemle sonlandırılamayacağı yalanına inanmış bir kitlenin tepki vermemesi mümkün değildi. Bu tepki, üzerinde çalışılması, insanları ikna ederek aşılması gereken bir tepkiydi. Bu nedenle gündemin değişmesi, süreç adına iyi bir gelişme olmadı.


“İhbarcı subay” hikâyesi açıkçası beni de ikna eden bir hikâye olmadı ilk başlarda. En çokta, “Genelkurmay Karargâhında çalışan bir subay neden kendi kurumuna ihanet eder?” sorusu aklıma takıldı. Ancak bu soru üzerine düşünürken, bana daha önce de ilginç gelen iki haberi hatırladım. İkisi de Ergenekon soruşturması sürecinde ortaya çıkan haberlerdi.


Bu haberlerden ilki, 2. Ergenekon iddianamesinde yer alan bir başka mektuba dairdi. Bu habere göre, zamanının Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’un emri altında çalışan ve darbe girişimine katıldığı için pişmanlık duyan bir subay tarafından, dönemin Genelkurmay Başkanı Özkök’e, bir mektup yazılmıştı. Mektupta, darbe girişimi, Hilmi Özkök’e detaylarıyla anlatılmıştı. Ama bence esas önemli olan, söz konusu mektupta, ihbarı yapan subayın bir darbenin neden olamayacağına dair verdiği örnekti. Mektubu yazan subayın verdiği bilgiye göre, Sarıkız Planı üzerine Aytaç Yalman, Anadolu’daki bütün orgeneral ve korgeneral rütbesindeki subaylarla görüşüp şu tespiti yapmıştı: “Evet, herkes memnuniyetsiz. Subaylar memleketin iyiye gitmediğini düşünüyor. Ama hiç kimse bu gidişin darbe ile durdurulması gerektiği kanısında değil. Bunu doğru bulmuyor”. Hatta mektuba göre, Yalman’ın görüştüğü subaylar, kuvvet komutanlarını eylem ve söylemleri nedeniyle eleştirmişlerdi.


Bu haber, ordu içinde, ordunun siyaset üreten ve ülke yönetiminde belirleyici unsur olması gerektiğine dair ortak bir kanı olmadığını düşündürmüştü bana.

İkinci haber ise bundan ötesini de düşünmeme neden olmuştu.

Yine Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Şener Eruygur’un, gözaltına alınması aşamasında, kendisinde bulunan bir belge oldukça ilginçti. “Kara Kuvvetleri ve Jandarma lojmanları Seçim Sonuçları” başlıklı rapor 2004 yerel seçimleri sonuçlarının Cumhuriyet Çalışma Grubunca incelemeye alındığını gösteriyordu. Ama bu çalışmanın varlığından daha ilginç olan ortaya çıkan sonuçlardı.

Raporda şu sonuçlara ulaşılmıştı;

“Anıttepe bölgesinde CHP, Güvercinlik ve Beytepe`de AKP oyların çoğunu almıştır. Her ne kadar bu sandıkların bazılarında sivil şahıslarla karışık oy kullanılmış olsa da aradaki farkın fazlalığı, maalesef Güvercinlik ve Beytepe bölgesinde personelimizin en az yarısının AKP`ye oy verdiğini göstermektedir.”

Raporun “Sonuç ve değerlendirme” bölümünde ise “Kara Kuvvetleri Lojmanlarında da durumun çok farklı olmadığı, personelin bilinçlenmesi ve siyasi tercihlerinin bu bilinç ışığı altında şekillenmesinin salınmasının önem arz ettiği, bu durumun bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetlerinin önemini ve faaliyetlere artan ivme ve gayretle devam edilmesi gerektiğine işaret ettiği değerlendirilmektedir” deniyordu.

Tüm bu verileri göz önüne aldığımızda, ordu içinde bir grup insanın sahip olduğu niyetin ve bu niyet çerçevesinde giriştikleri faaliyetlerin açığa çıkmama olasılığı nerede ise mümkün görünmüyor. Çünkü artık silahlı kuvvetlerde de bir bilinç değişimi ister istemez yaşanıyor. Elbette bu bilinç değişimini ordunun AKP’lileşmesi olarak görmemek gerekir. Daha çok, silahlı kuvvetlerin gerçekte sahip olması gereken işlevle sınırlanması gerektiğini düşünen ve ülkenin demokratik kanallarını tıkayan pozisyonundan rahatsız olan bir bilincin geliştiğini söylemek bence daha doğru olur.

Belgenin gerçek olup olmadığı sorusu ise, bence cevabı çok da önemli olmayan bir soru. Çünkü bu ülkede hemen hemen herkes, bu belge gerçek olmasa bile, ordu içinde buna benzer belgelerin hazırlandığı, bu belgelere yol açan raporların kaleme alındığını biliyor. Ancak “herkes” bu bilme işinde iki kesime ayrılıyor. İlk grup, ordunun böylesi bir çaba içinde olmasını gayet doğal bulanlar. Ki, bunlara göre böyle bir çabanın olmaması garip olurdu. Diğer kesim ise, ordunun artık ülke üzerindeki vesayetinin tamamen ortadan kalkması gerektiğine inanan insanlar. Bu nedenle bu kesim için, bu belgenin varlığı, bir şeyi ispat etmekten çok, bundan sonrası için, ordu içinde bu tip girişimlere son verilmesi adına girişilecek adımlar için önem taşıyor.

Zaman geçtikçe, hem sayıca hem de ruhen daralan ilk kesim için söylenebilecek fazla bir şey yok. Düştükleri zihinsel bataklıktan, ancak zihinlerinde yeni bir norm oluşturma çabası ile kurtulabilirler. Çünkü yaşam artık onların zihin dünyasına su taşımıyor. Bu nedenle giderek çoraklaşan bir zihin dünyasına sahipler.

Ülkemizin giderek yeni bir rotaya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Rotanın belirlenmesi konusunda da siviller giderek daha fazla ağırlıklarını koyacaklar. Bu belgenin gerçek olup olmaması, ya da belge üzerinde yaşanan gerginlikten daha öte bir şey. Kolaylıkla görüyoruz ki, Türkiye’nin eski alışkanlıkları ile hareket etmesi ve tüm kurumların alıştıkları gibi çalışmaları giderek daha az mümkün olacak. Askerler toplumu ve siyaseti nasıl yönlendireceklerine dair düşünmekten ve plan yapmaktan vazgeçecekler. Çünkü Türkiye, bir askeri birlik mantığı ile tek tip toplum, tek tip fikir, tek tip insan üretme hedefi ile idare edilebilecek bir ülke olma sınırını çoktan aştı.

Artık bu ülkede siviller, üniformalı birilerinin kendi hayatlarını planlamasına, yönlendirmesine izin vermeyecekler.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..