Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '09

 
Kategori
Siyaset
 

AKP yenilenecek mi yoksa Erdoğan mı Demirelleşecek AKP mi ANAP’laşacak?

AKP yenilenecek mi yoksa Erdoğan mı Demirelleşecek AKP mi ANAP’laşacak?
 

2002 yılında Recep Tayip Erdoğan liderliğinde kurulan AKP daha kuruluşundan itibaren bir yıl süre geçmemişken tek başına iktidar olarak siyasi yelpazemizdeki taşları yerle bir etmişti.

Recep Tayip Erdoğan imajının sürüklediği AKP rüzgarı ekonomik sıkıntılardan kurtularak kalkınma, demokratikleşme, askeri vesayetten kurtulma hak ve özgürlüklere kavuşma 21. yüzyılın Türklerin yüzyılı olacağını içeren bir dil kullanarak seçmende büyük bir heyecan yaratmıştı.

Sözünü esirgemeyen, dik duran, ezilmiş ve horlanmış kesimlerin duygularını onore eden, açık sözlü yıllardır elitler tarafından mağdur edilmiş kesimlerin içinden gelen ve onlar gibi davranan Recep Tayip Erdoğan imajı ile oluşan AKP rüzgarı 2004 Yerel seçimlerinde de kuvvetli esmişti.

2004 seçimlerinde seçmen yerel adayların kim olduğuna bakmaksızın Recep Tayip Erdoğan imajına ve AKP rüzgarına kapılarak oyunu kullanmıştı.

AKP’nin ilk hükümet döneminde hızlı bir reform süreci gerçekleşmişti.AB konusunda büyük bir heyecan ve istek vardı.

Nitekim bu süreçte atılan doğru adımlara Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde olağanüstü hukuk ve siyaset ihlalleri, gece yarısı internetten verilen askeri muhtıra seçmende var olan derin refleksi harekete geçirmiş ve AKP %47 gibi yüksek oranda bir oy almayı başarmıştı.

AKP’nin girdiği bu üç seçimde de seçmen nazarında “kimin seçildiği” yani “adayın kim olduğu”nun hiçbir önemi yoktu.

AKP kuruluş aşamasındaki söyleminden farklı olarak liderinin mutlak hakimiyetinde olan, teşkilatlarının hiçbir söz hakkı olmayan bütün kararların lider tarafından verildiği bir siyasi oluşumdur.Bu itibarla gerçek bir siyasi parti özelliği göstermemektedir.

AKP teşkilatlarını kararda söz hakkı olmayan, sadece lider tarafından verilen görevi yerine getiren; kimin aday olacağı konusunda inisiyatifi olmayan sadece liderin belirlediği aday için çalışan organizasyonlar olarak öngörülmüş ve bu şekilde yapılandırılmıştır.

Liderlik makamının mutlak ve büyük gücüne karşılık teşkilatların güçsüz yapıda, hem parti içinde hem de görev sınırları içindeki seçmenler karşısında etkinlikten uzak olması AKP rüzgarının kuvvetli estiği dönemlerde avantaj oluşturmuşsa da seçmenlerin adaylara bakarak oy kullanmaya başlaması ile büyük zafiyet olarak ortaya çıkması kaçınılmazdır.

Girdiği her seçimde oyunu arttırarak seçim zaferleri kazanan bir partinin görevdeki milletvekilleri, Belediye Başkanları, İl, ilçe Başkanları, Meclis Üyeleri ve diğer bütün yöneticilerinin “aşırı güven” sergilemesi doğal olmakla birlikte AKP’nin giderek “dar bir elit grubun “eline geçmesine, halktan uzaklaşarak diğer partileri küçümsemeye ve giderek seçmeni hor görmeye varan garip davranış biçimlerinin gelişmesine yol açmıştır.

Siyaset bilimcilerin “kliyantalist anlayış” dedikleri seçmeni “müşteri gibi” gören anlayışa göre seçmen desteği için “hizmeti” ölçüt alan anlayış AKP’de hakim olmuştur.

AKP, muhalefetin zayıflığının getirdiği “alternatifsizlik” olgusunun etkisi ve yapılan “hizmetlerin çokluğu” gerçeği ile seçmenin AKP adaylarına oy vermeye adeta “mecbur” olduğuna inanarak bir yerel seçim süreci geçirmiştir.Bu en azından Balıkesir’de böyledir.

Seçmene hizmet verince karşılığında oy beklenmesi tabiidir.Ancak insanların oy kullanırken hizmet kazanımlarına, ekonomik beklentilere göre hareket etmediğini moral ve kültürel değerlerin, duygusal tepkilerin sık sık öne geçerek seçmen davranışlarına hakim olduğunu biliyoruz.

Tarihte inanç, onur, ideoloji, yaşam biçimi gibi kültürel değerler insanların davranışlarına sürekli hakim olmuştur.

AKP’nin güçsüz teşkilat yapısı seçmen davranışlarını tahlil ederek seçimlerin nereye doğru sürüklendiğini doğru analiz ederek gerekli değişim ve tedbirleri ön görmekten uzaktır.

“Liderin karizması seçimi kazanmaya yetiyor nasıl olsa” düşüncesinin AKP’nin katmanlarına giderek yayıldığını gözlemliyoruz.Seçim öncesinde adayların ve teşkilatın aşırı rahatlığı tıpkı AKP’nin genelde alternatifsizliği gibi yerelde diğer partiler için büyük bir hareket alanı yaratmış ve AKP teşkilatlarının boşalttığı meydan Balıkesir’de MHP tarafından kolaylıkla doldurulmuştur.

50.000 oydan 53.000ne çıkan AKP bu aşırı rahatlığın rehaveti yüzünden 10.000 oydan 60.000 oya çıkan MHP’nin açıkça görülen bu yükselişinin farkında bile olamamıştır.

Balıkesir’de belediye seçimini MHP veya İsmail OK kazanmamış Sabri Uğur ve AKP teşkilatları (milletvekilleri, il, ilçe teşkilatları, meclis adayları) birlikte kaybetmiştir.

Aday belirleme sürecine katılamayan siyasi parti teşkilatlarının seçim kampanyalarında adayı yalnız bıraktıkları yadsınamayacak bir gerçekliktir.

Önceki yerel seçimde AKP adayının davranış biçimi bilinmediğinde ve icraatı olmadığından genel rüzgar seçilmeye yeterli olmuşsa da 29.Mart’ta 5 yıllık icraat ve 5 yıllık seçmenle ilişki biçiminin somut olarak bilinmesi Recep Tayip Erdoğan karizması sayesinde yeniden seçilmeye yeterli olamamıştır.

Balıkesir için rahatlıkla söyleyebileceğimiz gözlemimiz AKP teşkilatlarının, milletvekillerinin, çoğu adayının geçmiş seçimlerdeki “heyecan” ve “çalışma arzu”larını kaybetmiş olduklarıdır.

“Nasıl olsa Tayip Erdoğan var o bizi seçtirir” ve “Adayları kim belirlemişse o çalışıp seçimi kazansın” tavrı AKP teşkilatlarının, milletvekillerinin seçim sathında görünmemeleri sonucunu doğurmuştur.

Hizmet açısından başarılı ama seçmene bakış açısı ve davranış biçimi açısından başarısız ve son derece hatalı bir 5 yıl geçiren AKP’nin bu kadar kolay seçimi kaybetmesi AKP’nin yeniden yapılanmasını zorunlu kılmaktadır.

Seçim kazanmak için hizmet yetmez. Seçmen kendisine iyi davranılmasını, onurunun zedelenmemesini de ister. Seçmen gerekirse aç kalır, çamurda yürür, susuzluğa dayanır ama kendine küfür edilmesini, yapılan hizmetin başına kakılmasını, horlanmayı, küçük görülmeyi, dışlanmayı kabullenmez.

Halktan kopuk, halkla diyalog sorunu olan giderek elitleşen, dar bir çevreye sıkışıp kalan partiler giderek oy kaybettiği gibi liderleri gerekli önlemi alarak doğru değişim hamleleri yapamazsa tıpkı DP(DYP) ve ANAP gibi bir sona yaklaşırlar.

AKP için bu seçimlerle oy ve bazı Belediyeleri kaybetmeleri bu bağlamda önemli bir uyarıdır.

Recep Tayip Erdoğan Balıkesir’de olan biteni doğru okuduğu ve zorunlu hamleleri yapması halinde liderliğinin ne denli güçlü ve donanımlı olduğunu gösterecektir.

Balıkesir örneği AKP’nin gelecekteki yol haritasının küçülerek mi yoksa büyüyerek mi oluşacağını da göstermesi açısından önemlidir.

AKP eğer “Bütün partiler bize karşı birleşip MHP’ye oy vermiş” diyerek bunun sebeplerini doğru analiz edemez bu sonucu bir siyasi konjonktüre bağlayarak aynı yapıyla devam ederse ANAP’ın durumuna düşmesi kaçınılmaz olacaktır.

AKP kalıcı olacaksa artık partileşmek zorundadır.

Bunun anlamı güçlü bir teşkilatlanma, teşkilat ve adaylarının halkla diyalogu iyi, şehirde ağırlığı ve saygınlığı olan kişilerden oluşturması gerekmektedir.

Her parti ve ihlassa büyük kitlelerin desteğini alan partilerin daima içeriden “yenileşmesi” gerekir. Desteğini alığı kitlelere ve kendi teşkilatlarına yeni şeyler söylemesi, kendini daha demokratik göstermesi zorunludur. Aksi halde parti duraklar, donuklaşır, yenileşme ve muhakeme yeteneğini, kitleler ile bütünleşme kabiliyetini giderek kaybeder. Parti kemikleşir ve kemikleşme oy kaybına yol açar.

AKP giderek dar bir elit kadronun hakimiyeti ile kemikleşen bir parti olma yolunda hızla ilerlemektedir ki bu “Demirel tarzı” teşkilatlanma onucunu doğurmaya başlamıştır.

AKP’nin en canlı ve seçimi almak için çırpınan noktası sadece Tayip Erdoğan kalması, teşkilatlarla birlikte adayların bile liderinin taşıdığı heyecan ve gösterdiği çabadan çok uzaklarda kalmasının sebebi “Demirel tarzı siyaset virüsünün” yerel yapılara hakim olmaya başlamasıdır.

AKP hala karşısında güçlü bir muhalefeti ve alternatifi olmayan bir parti konumundadır. Ancak bu konumunu sürdürebilmesi muhalefetin değil kendisinin 2011 seçimlerine kadar gerek parti içindeki değişimi gerekse ülke içindeki demokratikleşme reformlarını gerçekleştirip gerçekleştirmemesine bağlıdır.

AKP kendi iç düzenlemesini yapmakla birlikte 2007 yılından bu yana çeşitli sebeplerle ertelediği yeni bir Anayasa ve AB üyelik çalışmaları için hızlı sürece girmelidir.

2011 yılında yapılacak Genel Seçimlere kadar AKP hem parti içinde reform niteliği taşıyacak değişimi hem de başta sivil, demokratik, özgürlükçü yeni bir Anayasa başta olmak üzere ertelenen reformları gerçekleştirdiği, Ergenekon Terör Örgütünün bütün unsurlarıyla sonuna kadar gidilerek tamamen çökertildiği ölçüde başarıyı yakalayabilecektir.

Aksi halde giderek Demirelleşen bir Tayip Erdoğan ve giderek ANAP’laşan bir AKP görmemiz kaçınılmazdır.

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..