Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '17

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Akşam Güneşi'nden Sabahçı Kahvesi'ne ve Aşka

Akşam Güneşi'nden Sabahçı Kahvesi'ne ve Aşka
 

Hüzün veya mutluluk sanata dönüştürüldüğü zaman güzel şeyler çıkıyor ortaya.
Aşkı en güzel şarkılar anlatır...

Adieu Jolie Candy ve Tomba la neige gibi en romantik slow şarkıların söylendiği, Twist gibi neşeli dansların yapıldığı, düğünlerde çiftetellinin revaçta olduğu, Erkin Koray’ın şarkılarıyla coşan, o yılları yaşamış bir nesil için günümüzün ruhsuz, heyecansız, negatif halini kabullenmek zor..

Biz mi yaşlandık, hayattan zevk almaz mı olduk, hayat o zamanlar daha mı kolaydı, yoksa gerçekten mi öyle bilmiyorum ama bizim kuşaktan bu yana çok şeyin değiştiği gerçek..

Biz o meşhur 68 kuşağı değiliz.. Onlar bizim birkaç yaş büyük ağabeylerimizdi ama yolumuz aynıydı. Düşünce farkımız olmadığı gibi onlara hep gıpta ettik, onlara özendik…

Lise yıllarında herkesin bir anket defteri vardı. Ders defterleri yanında.. Bir de ‘’hayatın dikenli yollarında başarılar’’ dilenen hatıra defteri..
Sıraların üzerine kurşun harflerle çizilen, silmesi kolay kalp resimleri..
Dillerde günün popüler şarkıları.. Alpay’dan, Neşe Karaböcek’ten, Ajda’dan…
Sonraları gençliğin hayatına damardan giren arabeskle beraber …
‘’Bir teselli ver’’ ile gelen ve gençliğin tüm duygularını etkileyen bir Orhan Gencebay fırtınası.. Ardından Ferdi Tayfur ve Müslim Gürses fırtınası…

Gencebay’ın ‘’Batarken akşam güneşi’’ diye başlayan ‘’Akşam Güneşi’’ o devrin en romantik parçası olmuştu benim için. ‘’Batsın bu dünya’’ ise dilde sakızdı. adeta..
Hiç aşık olduğum zamanlar bir sabahçı kahvesinde uyuyup kalmadım, sabahçı kahvesi de görmedim , zaten yaka paça atarlar dışarı uyutmazlar ama nedense o Ferdi Tayfur’un ‘’Sabahçı kahvesi’’ isimli şarkısını çok sevmiştim..
İnsanlar beğendiği bir şeyi illaki yaşamı gerekmiyor ..Hayal diye bir şey var.

İşte tam bu sırada sözü o damar şarkıların sahibine, bir zamanların Ferdi’ci denilen çok fazla hayranı olan Ferdi Tayfur’a getiriyorum.

Dillere destan bir aşkla evlenip 7-8 yıl önce boşanan Ferdi Tayfur’a bir magazinci neden ayrıldıklarını sorar;
Şu cevabı verir;
-‘’Otuz yıl sonra aşk mı kalır? Ben şeytanın top oynadığı yerde çalışıyorum, bana kimsenin hesap sormaya hakkı yok!.’’.
Şeytan, Rıdvan’ın top oynadığı yıllardaki lakabıydı.. Onun top oynadığı yerler statdı.
Ferdi Tayfur oralarda olamayacağına göre bahsettiği yer gece kulübü falan olmalıydı.
Şeytanın top oynadığı yer ile, ‘’sabahçı kahvesinde sabahlatan ‘’ otuz yıllık bir aşkın ilişkisi kolay çözülecek gibi değil ama o ‘’otuz yılda aşk mı kalır’’ sözüne itirazım var..
Gerçek aşk bitmez…Zamanı yoktur aşkın.. Otuz yıl değil, mümkün olsa, yüzotuz yıl sürecek aşklar vardır.

Doksan yaşındaki Rahşan hanımın, altmış yıllık eşi Bülent beyi taşıyan cenaze arabasına tutunup, 3.5 saat yürümesi size başka neyi anlatabilir?

Kim unutabilir ilk aşkını 50 yıl geçse de?

Erol Sayan’ın ‘’kalbe dolan o ilk bakış, unutulmaz, unutulmaz’’ şarkısını hatırlayan kalmış mıdır?

Aşkı anlamayanlar her devirde vardı..
Ve ‘’aşk bir elma şekerine benzer, yersin yersin, sapı elinde kalır’’ diye de bir söz dizisi icat etmişlerdi. Klasik olmuştu..
Aşkın tarifini yapamayanlar için uyduruk bir can simitiydi.
.
Elbette olmayan bir aşkın, sapı da olmazdı, elması da..
Yoksa gerçek aşk, ne aşkı olursa olsun, yılları saymaz, yılları tanımaz…
Yaşı da yoktur, sonu da…

 
Toplam blog
: 465
: 918
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

İstanbul doğumluyum.. İstanbul'un  tramvaylı döneminden bu şehirde yaşıyorum. Gençlik yıllarında ..