Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '09

 
Kategori
Futbol
 

Aksayan Aslan Zor da olsa 3-2 .!.

Aksayan Aslan Zor da olsa 3-2 .!.
 

Netanya karşılasması sonrasında ciddi bir rakip karşısında nasıl oynayacağı merak edilen Galatasaray, Futbol Federasyonuna maç saati ile ilgili yaptığı itirazın reddedilmesi nedeniyle 19.30'da sıcak bir havada Gaziantep karşısına çıktı. Her iki takımın ciddi bir problem yaşamadan maçı tamamlayabilmiş olması sevindirici bir olay. Zira böylesi sıcak havada oynanan karşılaşmalarda futbolcularda sıvı ve elektrolit kaybı nedeniyle çeşitli problemler (bayılma, kalp krizi vb) yaşanabilirdi. O aralarda verilen su molaları belki kaybedilen sıvı ve elektrolitin yerine konulmasına yardımcı olabilir ancak bu defa da adalelerin soğuması ve aniden yüklü miktarda su içilmesi başka bir takım sıkıntıları da beraberinde getirebilir. Allah’a şükür bir şey olmadı ancak, bundan sonraki haftalarda umalım da böyle yanlış bir uygulamaya gidilmesin…

Bir diğer husus Keita’nın 40. dakikada baygınlık geçirmesi idi. Açıkçası ilk etapta ben bunu sıcağa bağlı gelişen bir baygınlık gibi algıladım, meğerse rakip futbolcu ile çarpışmış, o sırada aldığı darbenin etkisi ile dil geri kaçarak nefes borusunu tıkamış. Neyse ki zamanında müdahale ile korkulacak bir durum oluşmadı.

Artık maça gelebiliriz :) Galatasaray beklendiği gibi bir dizilişle geride dörtlü defans bloğu; önlerinde Ayhan ve Mustafa Sarp’tan oluşan ikili önlibero ve hemen önlerinde serbest konumda Arda orta sahası; kenarlarda Aydın ve Keita tarafından desteklenen Baroş ileri üçlüsü ile sahaya çıktı.

Maçın ilk dakikalarında her iki takım da fazla riske girmeden birbirlerini tartmaya çalıştı. Galatasaray biraz daha iyi top yapınca ilk golü buldu. Ancak bu bir anlamda Galatasaray’ın o andan itibaren geriye yaslanmasının ve saçma sapan orta saha futbolunun da bir habercisiydi.

Nitekim ilerleyen dakikalarda Gaziantep baskıyı kurdu ve orta alanda daha fazla topa sahip olmaya ve zaman zaman tehlikeli gelmeye başladı. Özellikle Julio bu dakikalarda başa bela olacağının sinyallerini vermeye başladı. Tabata’dan daha etkin bir futbol ortaya koydu.

Ne olduysa o arada Murat’ın gereksiz faulü sonrası duran toptan ikinci Galatasaray golü geliverdi. Arda ortaladı, M.Sarp dokundu… Bu Galatasaray’ın tam anlamıyla rahatlayarak iyice gevşemesine ve kalesinde daha çok pozisyon vermesine sebep olacak “geveleme” futbolunun da başlangıcıydı…

Her mevkii birbirinden kopuk ve dağınık oynuyordu. İki-üç pas yapamıyor ve topu ayaklarında fazla tutamıyorlardı. Julio uyuyan güzelleri affetmedi ve şık bir golle durumu 2-1’e getirdi. Golde kalecinin yapacağı bir şey yoktu ancak biri önlibero olmak üzere tam dört defans oyuncusu da seyretti. Julio da piknik alanındaki babaların minik yavrucakların arasından salladığı gibi kaleye sallayıverdi…

Sonrasında Galatasaray biraz canlanır gibi oldu ancak ilerde Baroş’un etkisizliği ve Aydın’ın yokları oynaması skoru değiştirmeye engel oluyordu. Şu kesin ki, Aydın sol kanatta ölüyor. Sağda çift motorlu jet gibi oynayan çocuk, sol da paspas yapar gibi aheste ve savruk… Keza Arda zaman zaman göbekte kalabalıklar arasında yalnız kovboy misali sıkışıyor ve pozitif katkı yapmaktan uzaklaşıyordu. Keita ilk günkü tutukluğunu üzerinden atmıştı ancak fizik olarak tam istenilen düzeyde değil gibiydi.

İkinci yarıda da ilk yarıdaki oyun şekli fazlaca değişmedi. Yine Gaziantep daha çok pas yapıyor, topu istediği gibi yönlendiriyordu ancak bir türlü kaleye inemiyordu. Ne zaman Nonda Baroş’un yerine oyuna girdi Galatasaray ilerde top tutabilmeye başladı. Zaten çok geçmeden Nonda üçüncü golü de attı. Anti-Nonda taraftar olan bendenize de utanmak düşüyordu. Baroş’a “yazıklar olsun, beni Nonda’ya methiye yazmaya zorladın” diye sitem ettim…

Geldik penaltıya… Bana sorarsanız penaltı kararı doğruydu. Atışın tekrarlanması kararı yanlıştı. Çünkü penaltı kullanılmadan ceza sahası içerisine hem G.Antepli oyuncu girdi hem de Galatasaraylı… Dolayısıyla ilk atış nizamiydi.

Ancak!!!

Bünyamin Gezer illa ki maça bir damga vurmak istemiş olmalı ki Arda ile girdiği gereksiz diyalog sonrası karizmayı çizdirdi (bence). Arda oyundan alınırken sahayı her zaman oyuncuların girip çıktığı taraftan terk etmek istedi. Hakkı tabi ki. Ancak hakem önüne gerildi, baraj kurdu; “şuracıktan çıkıversen gülüm!” dercesine Arda’yı adeta tartakladı. Ardından da sarı kart gösterdi.

Yanlış-1: Sen maçın hakemisin. Futbolcu vakit geçirirse maçı uzatma hakkın bakidir. Oyuncu değişikliği sırasında böylesi bir tartışmaya girmek son derece manasız, saçma bir şey.

Yanlış-2: Oyuncuyu sözle uyarabilirsin. Okey. Ancak önüne baraj kurmazsın. Bunu ancak kavga sırasında yapabilirsin ki o bile yanlış bence. Futbolcu doğal olarak seni geçmeye çalışır ve örneğimizdeki gibi çiğner geçer.

Yanlış-3:
Eğer sözünü dinlemediyse ve barajını geçtiyse sarı kart gösterirsin, futbolcu şöyle ukalaca bakıp “hadi len” dercesine elini sallarsa bu defa KIRMIZI kart göstermen gerekir.

Hasılı kelam hiç gerek yoktu bütün bunlara. Ne güzel de maç idare etmiştiniz. Bırakıverecektiniz, Arda istediği yerden çıksın, siz de maça 1 dakika ilave ederdiniz, olur biterdi…

Maça dair son söz:
Galatasaray Aydın’ı sağ kulvarda kullanmalı bence. G.Antep gibi iyi pas yapan takımlar karşısında da 4-2-3-1 sistemini uygulamalı ancak ilerdeki oyuncular pres özelliği iyi olanlardan seçilmeli. Ayrıca forvet ardındaki üçlü hem ileri hem de geri hızlı gidip-gelmeli; topları kısa ve isabetli paslarla değerlendirmeli ki kontratak yemesin. (bkz GSnin yediği birinci gol) Naçizane fikrimdir.

Maçın üçlüsü: Arda – Nonda – Mustafa Sarp
Maçın güçlüsü: Bünyamin Gezer
Maçın etlisi-sütlüsü: Julio Sezar

Murat HACIOĞLU
9 Ağustos Pazar


Bu blog Canlı Maç Anlatımı sayfamızda da yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..