Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '07

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Akşehir, Karaağa, Doğanhisar

Akşehir, Karaağa, Doğanhisar
 

Bu üç şehir ismi rast gele yan yana gelmedi inanın. Madem bu sayfalarda her şeyi samimiyetle paylaşıyoruz. Bunuda okuyun. Akşehir ismi gibi aydınlık bir şehir. Hem insanları, hem tarihi kent dokusu hemde doğası ile çağdaş bir kent. Selçuklulardan, Osmanlılardan kalma bir emanet. Atatürk’ün anıları var sokaklarında.

Kurtuluş savaşının önemli bir tanığıdır Akşehir. Afyon’dan sınırı geçip Akşehir topraklarına adım atar atmaz iklim hemen değişir. Bıçakla kesilmiş gibi, batının, Egenin sıcak havası kaybolur. Sizi bulutlu ve yağmurlu bir kent karşılar. Sırtını Sultan dağlarına dayamış. Önü uçsuz bucaksız ovaya bakar. Çağdaş mimari yapılar yanında eskiden kalma evlerle süslü sokakları da vardır. Her yan tarih kokar. Eski camiler, türbeler, hamamlar her adım atışta sizi karşılar. Birde Nasreddin Hocası vardır dünyanın tanıdığı. Şehri dolaşın, yorulun iyice sonra Hıdırlık tepesine çıkıp oturun. Bir yorgunluk çayı eşliğinde seyredin kenti. Son arabaya binip yola çıkın. Konya Ilgın karayolundan sağa dönün yarı asfalt yarı toprak yollardan, ufak köylerden geçin. Az sonra iki yanı ağaçlarla kaplı köy girişi.

Bir levha Karaağa’ya hoş geldiniz. Hoş bulduk Karaağa, hoş bulduk. O ufak asfalt kaplı meydan , meydana sağlı, sollu açılan kahvehaneler, dükkanlar hoş bulduk. Meydanı sola dönün, düz gidin .Köyün dışına doğru bir okul karşılar sizi. Orası benimde uzun yıllar görev yaptığım ilköğretim okuludur. Nice anılar saklar koridor ve duvarlar. Ama hepside güzel ve tatlı anılar. Az kırılmışlığım var bazılarına ama, şimdi unuttum hepsini. Bazen Internet sayfalarından ziyaret ederim oraları. Tanıdık yüzler ve sesler bulma umudu ile. Beraber çalıştığım arkadaşım okul müdürü olmuş, çok sevindim. Bunuda internetten öğrendim. Kulaklarımda evimden duyulan zil sesi, aklımda uzun soğuk kış günleri. Ya da yazın gidilen piknikler. Bekar akşamlarımı paylaştığım şirin kahvehaneler, sizi sizleri hiç unutmadım. Haftada bir kurulan köy pazarı. Bayramlarda tören adım dolaştığımız yollar.Sizde aklımdasınız. Okulun önünden düz yürüyün, Karşınızda Çetme köyü, koça çınarın altında Mevlüt hoca , en samimi hali ile çaya davet eder sizi. Oturun için çayını yoğunluğunuzu alır. Sonra devam edersiniz yola.

Biraz daha gayret az kaldı Doğanhisar’a. Şu ağaçlı köşeyi dönünce hemen karşınızda. Girişte birkaç ev ve okul karşılar sizi. Okul şehrin epey dışındadır. Çocuklar servisle gelip gider, arabası olmayan öğretmenler ise yürüyerek. Büyük bir bahçesi vardır, okulun. Ön kapıdan girişin hemen solunda idare odası, memur odası.Müdürün sesi duyulur yine (tabi yıllar önceki müdürün sesi). Hiç yıldızımız barışmadı onunla. Kavgalı tanıştık, kavgalı ayrıldık .Hayatta hiç kimse beni onun kadar kırmadı dersem yeridir. Ben orada yeni bir öğretmen, onların misafiriyim diye düşünürdüm. Neden bu hırçınlık diye üzülürdüm. Sonra baktım ki tek benle değil herkesle aynı tavırda. Kafaya takmadım, olayları bıraktım akışına. İyi dostlarımda oldu aralarında Hasan hoca örneğin. Hep bana destek oldu. Onula hiç unutmadım. Neyse dedim ya kimseye dargın değilim. Okulun önündeki yol doğrudan şehir merkezine gider. Yolun solunda hükümet binası. Sağında meydan. Meydanın yanında üstü kapalı dere ve onunda üstü dükkanlar. Derenin karşısında belediye binası. Eski bir cami yine birkaç dükkan bitti. Doğanhisar işte bu kadar. Orada yaşayanların tabiri ile kocaman bir köy, Anadolu’nun bir köşesinde unutulmuş, bir köy.

 
Toplam blog
: 405
: 914
Kayıt tarihi
: 19.04.07
 
 

Okumayı ve kendimce yazmayı severim. Samimi eleştirilere açık biriyimdir. ..