Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Aksırıncaya, tıksırıncaya, ölünceye, sürününceye (…) içerim seni. Kime ne ki?

Aksırıncaya, tıksırıncaya, ölünceye, sürününceye (…)  içerim seni. Kime ne ki?
 

Alıntı


Meğer ne çok, ne iyiliksever, insan görümünde ne çok kanatlı melek varmış etrafımızda da, “beni, bizi, ellerimizi, tırnaklarımızı, saçlarımızı, ciğerlerimizi düşünen” farkında değilmişiz! 

Neymiş? Sigara sağlığa zararlıymış. Neymiş? Bu devlet, hükümet, ve dahi bireyler, bize yardımcı olmak için ellerinden geleni yapıyor, kendilerini paralıyorlarmış da bizim haberimiz yokmuş! 

Gönüllü seferberlik ilan etmişler kendi aralarında. Köşeye bucağa casus uydu koyup, herkesi bu kutsal görev için birlik olmaya, cihada çağırmışlar. Görevli olmayıp da kendini bu işe adayanlar, daha doğuştan kendini bu iş için görevlendirilmiş addeden evliyalar da varmış aramızda. 

Ah, ne yapsalar, ne etseler de bizi içine düştüğümüz bu bataktan, illetten kurtarsalar diye düşünürlermiş… ! 

Kendilerini sigara içenlerin hamisi zanneden bu zavallı kanatsız melekler, “meleklerimiz!” vatan millet uğruna olmasa da, ciğerlerimiz uğruna bu kutsal görevi kendilerine mal etmişler. İyi de... 

* Beni tanıyor musun kardeşim sen? 

-Tanımıyorsun. 

*Senle şöyle ya da böyle, hayatımın/ zın herhangi bir evresinde, görüştük, konuştuk, karşılaştık mı? 

-Hayır. 

*Sana borcum var mı? 

-Hayır. 

*Alacağım var mı? 

-Hayır. 

*Şurada düşüp bayılsam, ya da bir kazaya kurban gitsem, bana dönüp bakar mısın? 

-Hayır. 

O zaman ne halt etmeye bana akıl vermeye kalkarsın? 

Sana ne? Sana ne! 

İçiyorsam kendi paramla içiyor, oynuyorsam kendi sağlığımla oynuyor, bozuyorsam kendi sağlığımı bozuyorum. Cep benim, para benim, sağlık benim. Sana ne? 

Sana ne ki; iki de bir yok sigaradan kurtulmanın yolları, yok destek alabileceğiniz üniteler, adresler, ot, purç, böcek diyerek bana akıl vermeye kalkıyorsun. O kadar aklın varsa otur kendin kullan. Tepe tepe kullan ama bana akıl vermeye kalkma. 

Eğer o kadar yürekliysen, ya da iyiliksever, beyaz atlı meleksen, ya da kurtarıcı, diğer bir deyişle bu vatanı milleti ve dahi bizi o kadar çok düşünüyor ve seviyorsan, yağlı bir belediyeye kapağı atıp da üç beş yılda köşeyi dönenlere, trilyonerlere, Forbes dergisinin başköşesine konuk olanlara yardım et. 

De ki; yazıktır, günahtır bak. Onca yetimin hakkını yiyorsun/ uz. Bu çok kötü bir alışkanlıktır. Hastalıktır. Yarın bir gün öbür dünyaya göçüp, hesaplar önüne/ ze gelince bunun hesabını veremezsin/ iz. Apışıp kalırsın/ ız. Gel seni, (sizi) bir kliniğe yatıralım. Tedavi ettirelim. O olmazsa alternatifi tıpı var bunun, uleması, evliyası var. Korkma, korkmayın! Hiç acımıycak filan dersin. 

Eğer bunu yaparsan hem sen, (siz) hem etraftakiler, "yani biz!” 70 milyon kurtulur. Hepimiz rahat bir nefes alırız. Bulgur alırız. Pirinç alırız. Kendi elcağızımızla et, süt, kömür neyin alırız. Hatta ve hatta yat, kat, jet, mayın alırız. Karayiplere tatile gider, üç beş gün orda kalırız. 

Fakat sen! Sen onların karşısında hiç sesini çıkarmaz, (çıkaramaz!) süt dökmüş kedi gibi sus pus, daha çoban kavala üflemeden hazır ola geçer el pençe divan durursun, iş bize geldi mi aslan kesilir, üç kuruşluk zevkimiz var şurada içine edersin. 

Böbreğimize, dalağımıza, gırtlağımıza çöker, olmayan ya da fazla gelen aklını, üstümüze başımıza boca edersin. 

Ucuz evliyalık bunlar kardeşim. Ucuz. 

Sen önce kendi böbreğine, dalağına, ciğerine bak. Karışma benim böbreğime-dalağıma, kılıma- tüyüme, orama, burama. Ölürsem ben ölürüm. Kalırsam ben. Sana ne? 

Bak daha dün, güpegündüz bir kadın öldürüldü bu şehrin göbeğinde sorgusuz sualsiz. Haberin var mı? Ecel gelip onu almadan, ecelini dahi bekleyemeden, yaradanın emri hiçe sayılarak üstelik! Öldürüldü. 

Sen nerdeydin? 

Neden müdahale etmedin? 

Neden akıl vermedin, eğitmedin o cahili de, o kadıncağız öldürüldü. 

Çok istiyorsan eğer bu çivisi çıkmış dünyaya kazığını çak sen. İstersen köşe bucak parselle. Fakat bana ne yapıp ne yapmayacağımı söyleme! 

Sen böyle ucuz kahramanlık yaptıkça, iyilik meleği gibi davranmaya çalıştıkça, senin ciğerini, dalağını, yüreğini çıkarıp orta yere koyasım geliyor. Ve sorasım. 

Hadi benimki belli, sigaradan karardı da. Ya seninki? Seninki niye karardı? Neyin nesi, kimin fesi şu içindekiler desem! Ne diyeceksin ha! Ne diyeceksin? 

Ne o birilerinin hakkını mı yedin, hukukunu mu çiğnedin yoksa. Yoksa yetim ahı filan mı desem… ! 

Onun için herkes işine baksın. Kanatlı melek rollerine bürünüp bana “bize!” ne yapıp yapmayacağımızı söylemesin. Ben ölünceye, sürününceye, hatta son nefesimi verinceye… Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar içerim. Var mı ötesi? 

Hey sen! Kendine hayrı olmayan, iyilik meleği kardeşim. Sen en iyisi mi al oltanı. İkile. 

Gerisini bana (bize) bırak. 

Olur mu? 

 

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..