Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '06

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Alaçatı elden gidiyor mu?

Yakın zamanda gazetelerde Alaçatı'nın turizm bölgesi ilan edildiğine dair haberleri okumuşsunuzdur. Okumadıysanız buyrun linkleri yazının altında verdim ilgilendiyseniz bir göz atarsınız. Aşağıda okuyacağınız sebeplerden ötürü, tabiat severler için bu çok derinden yaralayan bir hadiseye dönüşebilir malesef.

Ben 28 yaşındayım ve 4 yıl önce bir şekilde sörfe merak saldım ve yakın çevremin önerileri üzerine soluğu Alaçatı'da aldım. Alaçatı'nın neden sörf cenneti olarak lanse edildiğini gözümle görünce ve ders almaya başlayınca daha net öğrendim. İstikrarlı bir şekilde esen poyraz Temmuz-Ağustos aylarında hiç durmuyor ve bu kuvvetli rüzgara rağmen deniz suyu her zaman düz. Dahası, kıyıdan 200 metre açıkta bile düşseniz su göğüs hizasında. Özellikle öğrenme aşamasında düz suyu ve rüzgarı bir arada yakalamak çok önemli ve bu lükse Alaçatı'da her zaman sahipsiniz.

İlk dersimi almadan evvel bir kaç dakika koyun iki yakası arasında gidip gelen zarif yelkenleri izledim ve ben de dedim ben de istiyorum bunun bir parçası olmak.

O günden 4 yıldır izinlerimi Alaçatı'da geçiriyorum ve bölgenin eşsiz tabiyatından ve sunduğu hizmetlerden faydalandığım için son derece memnunum. Fakat yakın zamanda Alaçatı turizm bölgesi ilan edildi ve o eşsiz koy betonlaşma tehtidinde. Eylül başında Alaçatı'daydım. Sörften dönmüş kıyıda dinleniyordum. İki beyefendi ve eşleri teşrif ettiler ve denize girdiler. "Burası çok güzelmiş iyiki getirdin bizi" dedi bir tanesi ötekine. İster istemez kulak misafiri oldum konuşmalarına, çünkü genel olarak oraya spor yapmaya gelen kitleden farklı tavırları vardı. Sudan çıktılar, kurulandılar ve birisi diğerine dedi ki, "burası bu kadar ediyorsa benim orasıda 30-35 milyon eder."

Bir ay oldu, hala kulaklarımda çınlıyor, "30-35 milyon." "Milyon ne?" diyor insan ister istemez, YTL mi, dolar mı, avro mu? Ne farkeder sonuçta telaffuz edilen benim gibi sıradan memurlar için öyle yüksek bir meblağ ki... Ve yine benim gibi sıradan bir memurun anlamasının zor olmayacağı üzere yakın zamanda benim gelirime sahip insanlar için Alaçatı'da sörf yapmak artık bir hayal olacak. Üzerinde bulunduğumuz arsa 30-35 milyon ne zıkkım ediyorsa, üzerine yapılacak oteller, alt yapısı, yolu, bilimum diğer üst yapısı ile koyun etrafına yatırım değeri 100 milyon sıkkımları geçecek tesisler açılacak ve bu tesisler de konaklama yapmayanlar muhtemelen koyda artık sörf yapamayacak, yapsa bile dar bir alanda sıkışıp kalacak. Bu durum ülkemizde gelişmekte olan bir spor olan rüzgar sörfüne bir darbe indirecekler, çünkü gelecek yıllarda bölgenin sunduğu doğal avantajlardan faydalanarak sörf öğrenmek ve bildiğini pekiştirip üst seviyelere taşımak isteyecek birçok gencimiz bu gün sunulmuş imkanlardan mahrum kalacak.

Diyelim ki, geliriniz yinede yeterli olacak yeni düzende spor yapabilmek için fakat hayır, belki de Bodrum'da olduğu gibi büyük bir Fransız tatil köyü açılır orada da ve kendi topraklarınızda bir tabiat harikasından faydalanmanız yabancılar tarafından engellenebilir. Hadi senaryoyu iyileştirelim, tesisler çok büyük olmadı, sağlam alt yapıları kirliliğe yol açmadı ve siz de bu tesislerde konaklamayı kaldıracak maddi olanaklara sahipsiniz, yine de bu günkü imkanlardan mahrum olacaksınız çünkü tesisler en başta bölgenin çok bakir havasını bozacak. Rüzgar binalar yüzünden bu gün estiği istikrarda esemeyecek ve koyun dibine açılan marinaya girip çıkan yatlar ahenginizi bozacak.

Bunların hiçbiri olamaz tablo çok karamsar diyorsanız eğer, ilk fırsatta gidin ve koyun başlangıç noktasına inşa edilen "Port Alaçatı" otelini ve evlerini görün. Deniz sıfır inşa edilmiş evleri (ki bu kıyıları koruma kanuna kesinlikle aykırı) ve evlerde yaşayan insanları görün. Bir kez daha, toprağa hücum edilmiş, ganimet paylaşılmış ve her şey olup bittikten sonra biz durumdan haberdar oluyoruz.

Bu kadar olumsuz haberden sonra, olumlu tarafından bakabileceğimiz bir nokta daha var aslında. Belki Alaçatı için artık çok geç, fakat Alaçatı tabiatının ve orada ki organizasyonun bize bu güne kadar yaşattığı coşku sayesinde yeni açılımlara yönelebiliriz. Ege bölgesi, En kuzeyde ki Saroz-Gelibolu bölgesinden itibaren, Gökçeada-Bozcadayı'da içine larak en güneyde ki Datça yarımadasına kadar kuvvetli rüzgar alıyor ve değerlendirilmeyi bekleyen çok fazla koy var. Bu noktada gelişmekte olan ülkenin girişimci ve çevreci neferleri olarak yeni bir atılım yapmamız gerekiyor. Bu konu da "Sörf'te alternatif güzergahlar" başlıklı yazımda okuyabilirsiniz.

Rüzgarınız bol olsun.

http://www.milliyet.com/2005/06/30/ege/aege.html
http://www.milliyet.com.tr/2006/07/07/ekonomi/eko04.html
http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=51931,3&tarih=03.09.2006
http://www.spoizmir.org/index.php?option=com_content&task=view&id=183&Itemid=39

 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..