Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '09

 
Kategori
Deneme
 

Alagül

Alagül
 

Google Görseller


Gün geceyi bulur
Zaman canım alır durur
Bir deli yoldur dünya yürürüm, yürürüm yorulmadan
Bir yanık düştür sevda görürüm, görürüm uyanmadan..

Zamanın o acımasız devinimlerinin arasında yitip giderken ömür, günü geceyi karıştırır oldum çoğu zaman. Nasılda hoyratça ve farkettirmeden geçiyordu aslında. Daha dün annemin ellerinden tutarken bugün 26 oldum. En kısa zaman dilimiydi bulmacalarda çıkan, ama bitmedi hiç karmaşası, koşuşturması.

Tren raylarından farkı yoktu aslında, zamanla aramdaki ilişkinin. O süreklilik içinde bir türlü yer bulamıyordum kendime. Günü gecesini kovalıyor, canımı yakıyordu. İlk olarak bir uçurtma ile keşfine çıkmıştım o koca dünyanın.
Sonsuz maviliğine hayran oldum. Ve çok sonra anladım uçurtmaların rüzgara direndikleri için havalandıklarını.

Acımasızlığı ve hoyratlığını ne kadar yersemde yine onun dipsiz karanlıkları arasında buldum yüreğimdeki o küçük serçeyi. Delicesine istedim o an için durmasını. Belliydi aslında sahnedeki rolüm. Bir deli yoldan öte değildi burası benim için. Yorulmadan, usanmadan yürümek vardı payımda.

Sağa sola savrulan sandal misali yalpalayarak ilerlerken bir deli mavilik belirirdi ufukta. Ayın güneşle dünya arasına girdiğinde söylenirdi ay tutulması. Ve sanırım benimkisi aşk tutulmasıydı. Uyur uyanık gördüğüm.

Yanar yanar yanmaya yanmış gönül
Kanar durur içimde bir ala gül
Döner başım döner alıcı kuşlar
Kışlara dönmüş yazım, ölüme dönmüş yüzüm yar..

Büyük hazinenin keşfine çıkan maceraperestlere inat kendimi keşfe çıktığım anlara denk gelir o sevdanın acımsı tadını almak. Bir müptelanın açlığı ile arzularken o hoyrat sevdayı yürek tutuşur kendi kıvılcımlarından. Ateş kırmızısı güller açar. Ateş kırmızısı güller kanar derinlerimde.

Kendimi kaybedip hükümsüzdür ilanlarını verdiğim anlarımda içimdeki kanayan güllerim kanatır benide. Günün gecenin. Yazın ya da kışın önemi yoktur artık. Mevsimler gölgelerimi değiştirir sadece. Soğuk nefesini hissettiğim şeyse ölümdür.

Zaman durmaz akar
Bir yüzümde güze bakar
Bir deli yoldur dünya yürürüm yürürüm yorulmadan
Bir yanık düştür sevda görürüm görürüm uyanmadan..

Sözüm ki tek sana geçmez. Celladımsın ey zaman. Ne kadar doğru söylenmişti aslında. Nerde okuduğumu hatırlamıyorum ama bu kadar açıklayıcı olacağını tahmin etmemiştim hiç. Zaman'ın yanına takılan o "acımasız" takısı bu yüzden olsa gerek.

O tüm kayıtsızlığı ile yoluna devam ederken ben mevsimlerin en hüzünlüsünü yaşıyordum her daim. Her yer sarı yapraklara bezenmiş, ceplerimde geçmişimden arda kalanlar. Yükün ağır, yolun uzun olduğu anlar katmerler acıyı.
Yürek, kırık dökük halde uyur uyanık düşler görmektedir. Hayatın bitkiselleştiği tepkisiz anlardan birine denk gelir yine. Yine aynı melodram.

Yanar yanar yanmaya yanmış gönül
Kanar durur içimde bir alagül
Döner başım döner alıcı kuşlar
Kışlara dönmüş yazım ölüme dönmüş yüzüm yar

Gece en gizemli suretini kuşanıp sokulduğunda sokaklarıma titreyen bir mum alevinin isinde saklarım seni. Yürek gediklisidir nasılsa artık yangınların. Bir eksiği bir fazlası neyi değiştirir. Her yangının ardından küllerinden filizlenen gülüm kanar her daim.

Gözyaşım serinletmez, avuntularım söndürmez yangınını. Güneşin buz kesiği soğukluğunu hissettiğimde iliklerimde anlarım gülümden kanayan ölümü.

Her şarkı bir hikayedir aslında. Zamanlar mekanlar ötesine götürüverir bir anda insanı. Bazen kilitli kapıları zorlar, bazen dilin lâl olduğu anlarda yardımcı olur söyleneceklere.

Bu yazılanlarda bir "alagül"ün hikayesidir. Bir yürek yangının gölgesinde zamana olan sitemin zihnimdeki yansımalarıdır. Ve bu yürek yangınını kuru bir vedanın soğukluğuna inat derinlerimde taşırım.

Şarkı : Funda Arar - Alagül

17/02/09

 
Toplam blog
: 36
: 603
Kayıt tarihi
: 24.03.09
 
 

..