Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '11

 
Kategori
Sosyoloji
 

Alain Touraine Türkiye için diyor ki

Alain Touraine Türkiye için diyor ki
 

Alain Touraine (Fransa - Hermanville-sur-Mer 1925)


Gelişen küresel değişimden bir tek biz değil Fransız toplum bilimci Alaine Touraine de şikâyetçi. Özellikle demokrasi, birlikte yaşama, kadınların dünyası, dayanışma, toplumsal hareketler, işçi hareketleri, sınıflar, çatışmalar, kültür, sanayi toplumu ve modernliğin eleştirisi konularını da içeren bazı eserleri dilimize çevrilen Alaine Touraine küresel bağlamda Türkiye ve Orta Doğu üzerine de özgün düşünceleri olan bir yorumcu. 

1925 yılında doğan toplum bilimci (sosyolog) Paris'te bulunan Sobone Üniversitesi öğretim üyelerinden  Alaine Touraine  (Ecole des Hautes Etudes en Sciences Sociales)  araştırma merkezi kurucusu ve yöneticisi. Son yıllarda Orta Doğu'daki kimi gelişmeler yüzünden Batılı ülkleri ile ABD de eleştirmekten çekinmeyen bir bilim adamı. Türkiye'nin özgün durumları ve AB karşısındaki açmazları bakımından bazı eleştirileri de bulunan Alaine Touraine ne kadar ilginçtir ki hem nala hem mıha vurmakta olduğundan dolayı çoğu AB'ciler tarafından 'tarafeyn' kapsamında görülmediğinden ne eleştirilir ne de adam yerine konulur tabir caizse! Oysa AB yayın organı gibi çalışan Avrupa Haberleri (Euronews) Avrupa'ya özgü geleneksel düşünce özgürlüğü kapsamında onun görüşlerine de yer vermekten kaçınmıyor.

Temmuz ayında yapmış olduğu bir konuşmasında Osmanlı Devletimiz için Batının özellikle de Fransa’nın ‘sömürgecilik’ uygulamaları bakımından hiç de gerçekçi olmayan ‘kendisi pek çok ülkeyi sömürge yaptı’ düşüncesine katılmadığım Mösyö (Monsieur) Touraine: Türkiye hiçbir zaman sömürge olmadı, kendisi pek çok ülkeyi sömürge yaptı ama o duruma hiçbir zaman düşmedi, her zaman güçlü bir devlet oldu ve hatta Kemal Atatürk nedeniyle de modern oldu. Ben Avrupa’nın gerçekten dünya çapında varolabilmesi için Batının bir bölümü ile ABD'nin utanç verici bir savaşın içinde olduğu Müslüman dünyanın bir bölümü arasında bir ilişki kurabileciğini ispat etmesine bağlıyorum, açıklamasında bulunan Alaine Touraine son yıllarda içine düşülen ekonomik bunalım bağlamında Türkçe yayın da yapan Avrupa Haberleri (Euronews) ajansına bizi de ilgilendiren bazı açıklamalarda bulunmuş.

Avrupa’da yaşayan en etkili toplum bilimcilerden biri olan Alaine Touraine Türkiye'nin nüfusunun çoğunu Müslümanların oluşturduğu bir ülke olmasının üyeliğini engelleyip engelleyemediği sorusuna şu cevap vermiş:  

"Öncelikle bildiğim kadarıyla Türkiye’nin Avrupa’ya girişi Avrupa’da oylandı. Şu anda Türkiye bekletiliyor, tamamen reddedildi demek doğru değil. Çoğu ülke destekliyor, karşı çıkanlar Fransa ve Almanya, ve özellikle de Fransa, cumhurbaşkanı ve partisinden kaynaklanan nedenlerle karşı çıkıyor. Bana gelince mademki soruyu bana soruyorsunuz kişisel olarak Türkiye’nin üyeliğinin en güçlü destekçilerinden biri olduğumu söyleyebilirim. Neden? Çünkü, biz Avrupalılar için günümüzün büyük probleminin Müslüman dünya ile ilişkiler olduğunu düşünüyorum.

Amerikalılar Müslüman alemi ile Arap ülkeleri kanalıyla karşılaştılar. Bu ülkeler Avrupalılar tarafından sömürgeleştirilmiş olan, dolayısıyla da düşman olan ülkeler ve hiçbir zaman güçlü bir devlet sahibi olmamış dolayısıyla da kültürel ve siyasi olarak düşmanca duygular içinde olan ülkeler.'

Bir buçuk ay önce Paris’te gazeteci Kürşad Oğuz’ın ‘Solun ortadan kaybolması sağ, liberalizm ve kapitalizm’ içerikli bir sorusu üzerine Alaine Touraine  irdelemek zorunda kaldığım  aşağıdaki açıklamada bulunmuş:

Ortadan kaybolan, kapitalist toplum olarak tanımlayabileceğimiz şey. Kapitalist toplum demek, kapitalist çıkarlar, ücretlilerin çıkarları, devletin müdahaleleri demek ve burada kapitalistlerin kârı da hatırı sayılır bir güce sahiptir. Ama kâr, en güçlüsü olsa bile –ki bu da kesin sayılmaz- unsurlardan sadece biridir. Çünkü Fransa ve İsveç milli gelirlerinin yarısından fazlasını toplumsal yeniden paylaşım, vergiler, sosyal güvenlik yoluyla pazarın dışında harcıyordu. Bütün bunlar ortadan kalktı. Neoliberalizmin hakim olduğu son 30 yıl içinde kalan şu oldu: Artık ne kapitalist siyasetin çıkarı kaldı, ne antikapitalist bir politika ne de müdahaleci devlet politikası; artık sadece pazar var. Bunu bundan 25-30 yıl önce ilk dile getiren Alman sosyologn Ulrich Beck oldu: Risikogesellschaft yani “risk toplumu.” Bunun anlamı şu: Ekonomi, sağlık, dünyanın geleceği, bunların hepsi risk alma üzerinden yürür. İnsanlar hep belli bir riske girerek bir adım atar. Sosyopolitik terimler bağlamında bir yapılanma yoktur. Asıl mesele bu: Tam bir yön kaybı söz konusu.

Bizde de uygulanmaya çalışılan ve kimilerinin yüzlerine gözlerine bulaşan, Batı’da bilinmeyen ‘ileri demokrasi’ kavramı ile birlikte özel bir kutsiyet atfedilen  'yeni liberalcilik akımı' (Neoliberalizm) bazı tutucu tasavvurlar ve kimi alışkanlıklar yüzünden gerektiği gibi geniş toplum kesimlerine yansıtılmaktan uzaktır. Mösyö Touraine'ın son ekonomik bunalımdan önce'Fransa ve İsveç milli gelirlerinin yarısından fazlasını toplumsal yeniden paylaşım, vergiler, sosyal güvenlik yoluyla pazarın dışında harcıyordu', açıklaması bizdeki sosyal politikalar bakımından oldukça anlamlı olsa gerek. Sanırım AB müktesebatı bağlamında açılabilecek olan (!) dosyalar arasında Sosyal Güvenlik uygulamaları yönünden olası bir müzakere toplantısında  çok sıkıntılı tartışmalar yaşanacaktır sanırım. 

Bu çerçevede özellikle Batı'da uygulanagelen hukuk ve adalet ilişkilerinin karmaşıklığı yanında demokrasinin dayanakları olarak doğan Yasama- Yürütme - Yargı erklerinin güç dengeleri Türkiye'de yerleşebilmiş değildir. kaldı ki geniş toplum kesimlerinin de çoğu yaralarının sarılmasına hizmet etmesi umulan (!) bu karşılıklı etkileşim hükümetlerin gelecek seçim yatırımları yüzünden sürekli bir çekişme alanına dönüşmektedir. Oysa milyonlarca çalışanlar yanında maaş anlamındaki 'müktesep hakları' ilgili kanunlar (!) ile en az yarıya düşen çoğu emeklinin ücret düzeyleri ile yine milyonlarca emeklinin 'intibak hakları' bir türlü çözüme kavuşturulamamıştır. 

Bu bağlamda ilgili mevzuat çerçevesinde özellikle doktor raporları ile takılan 'protezler' insan davranışları ve kazalar göz önüne alınmadan yıllarca iki (2) yıl üzerinden uygulanırken bu yıl başı ile birlikte her hangi bir protezin yenilenmesi için artık hastalar ile sakatlar dört (4) yıl beklemek zorunda kalacaklardır. Çevrenin korunması ve kentleşme konusunda Batı'dan hiç bir ders alınmadan yapılan uygulamalar ve imar kanunu açılımları ile eski deyimle ne yazık ki 'akıllara seza' bir duruma yükselmiş bulunuyor.

Yaklaşık bir ay önce AB ülkeleri nezdinde değişik girişimlerde bulunan ve  “Türkiye-AB: Ortak Çıkarların Yeniden Değerlendirilmesi” konferansında Euronews’a konuşan T.C. AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen BAĞIŞ'ın:  'Türkiye’nin burada yaşanan ekonomik krize kayıtsız kalamayacağını' ve  'Bugün bazı AB ülkelerinde “demokrasi önemli değil. Bırakalım ülkeyi bürokratlar yönetsin, halkın iradesi önemli değil” diyenler var. Bence bu Avrupa'nın temel değerleriyle çelişmektedir.' açıklamaları geniş toplumun içinde bulunduğu işsizlik yanında her alanda yaşanan eşitlik dışı uygulamalar yönünden ne kadar anlamlı olsa gerek.

Yeniden Alaine Touraine’a dönecek olursak Ekim ayında Paris’te üniversiteli gençlere seslenirken, sosyal paylaşım siteleri ile porno filmlerin olumsuz etkileri konusunda da bazı çekinceleri olduğunu bildiğimiz Alaine Touraine’: ''Avrupa'nın çocukları, artık zengin ülkelerde yaşamayacak'' diyen Touraine, konferansda bulunan gençleri fırçaladı ve''Toplum öldüğüne göre, artık sosyolojinin de bir anlamı kalmadı…'' açıklaması sanırım içinde bulunduğumuz süreçte ‘nerede durmamız gerektiği sorunu’ bakımından üzerinde düşünmemeiz gereken yeni bir tartışmanın içine girmekte olduğumuzun en belirgin tespitlerindendir. Bakalım AB karşıtlığını da içeren bu tür değerlendirmeler ışığında T.C. AB Bakanlığı ne yapacak.

Bir ay önca basına yansıyan bir konuşmasında ‘Avrupalı zaten yok’, ‘Siz de geri adım atıyorsunuz’ ve ‘Avrupa’yı Türkler kurtaracak’ diyen Alaine Touraine oldukça sivri dili bir yorumcu. Bu kapsamda ‘Dünya İsrail’e ciddi baskılar uygulamalı’, ‘Batı’da da batı karşıtlığı yükseliyor’ ve ‘İslamcı bir model yaratamazsınız’ tespitleri ile gündemimize oturan Alaine Touraine bu çıkışları ile bakalım Türk siyasetinin bir türlü birbirini bütünleyemeyen açılımlarını nasıl etkileyecek...

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..