Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Temmuz '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Alay etmeden ve saldırmadan Türk Solu'nu anlatmak...

Alay etmeden ve saldırmadan Türk Solu'nu anlatmak...
 

Defalarca ırzına geçilmiş demokrasilerde nefes almaya alışmış insanlara yeniden Sol'u anlatmaya veya yeniden Sol'u tariflemeye elbette ihtiyaç var. Ülkemizde çok partili sisteme geçtiğimiz dönemden bu güne kadar geçen süreçte halkımızın muhafazakâr duyguları kullanılarak Sağ, itina ile palazlandırılıp güya merkeze oturtulmak istenmiş daha sonra ise Büyük Ortadoğu veya Yeşil Kuşak gibi projelerle desteklenerek Ilımlı İslam yörüngesine oturtulmuştur. Ülkemizde Sağ'ın küresel aktörler desteğinde göstermiş olduğu bu süreci tam olarak anlamadan Sol'u yeniden tariflemenin imkânı yoktur. Bu süreci yok sayarak Devekuşu , Alaturka, Nostalji vb. örnekler vererek Türk Sol'unu tariflemeye kalkarsanız Türk Siyaset Tarihinin hâlâ kanayan bu yarasıyla resmen dalga geçmiş olursunuz.

Çok partili sisteme geçildikten sonra ağır aksak bile olsa umut vaat eden gelişimini sürdürmekte idi Türk Solu... Ne zaman bu topraklara tutunmayı deneyip doğrulmaya kalksa tarifi imkânsız (kelimenin tam anlamıyla) darbelere maruz kaldı. Üzerinden bir 12 Mart geçirdiler filizlenmekte olan Sol'un. Bitmedi... Yetinmediler; 12 Eylül Sol-Kırımı bu ülkenin sol diye adlandırılan kesimin üzerinden silindir gibi geçti. Bu ülkeyi Sol seçeneksiz bırakacak olan uzun menzilli planın altyapısını özenle hazırladı yerli ve yabancı 12 Eylülcüler... Doksanlı yıllara geldiğimizde genç kuşaklar Sol denilen kavrama tamamen yabancı ve bir o kadar ben-merkezci idiler. Üç önemli sloganı oldu bu yılların; Özgürlük, özelleştirme, küreselleşme... Nasıl da yakışıyordu yeni yetme liberal tosuncukların ağızlarına bu söylemler... Bir kaşı hafif yukarıda, keçi sakallı bu solcu-aydınlar (!) yeni dünya düzenin olmazsa olmazlarını itina ile tartışıyorlar akla gelmedik yap-bozlar (onların deyimi ile puzzle) hayâl edip yeni senaryolar üretiyorlardı. Önce topluma özgürlüklerini bağışlayacaklar sonra Cumhuriyet döneminin şu köhnemiş kurumlarını özelleştirecekler ve daha sonra hızla küreselleşen ve sınırları olmayan dünyalarına Türkiye'yi katacaklardı. İkibinli yıllara kadar bu ısmarlama solcuların şaklabanlıklarını dinledi durdu bu ülke. Gerçi hâlâ bir şeyler anlatıyorlar ama pek dinleyen bulunmuyor artık.

İkibinli yıllara geldiğimizde ise Evren tarafından startı verilen, Özal tarafından kusursuzca uygulanan, küresel planın son halkası olan günümüz iktidarını izliyoruz. Tek parti iktidarının vermiş olduğu fütursuzluk ile ülke bir yerden alınıp bambaşka bir yere götürülüyor. İktidarın bu tarafgir icraatları ise solcu-aydınlarımız (!) tarafından takdirle karşılanıyor ve mevcut iktidar Cumhuriyet tarihinin en solcu partisi olarak ilan ediliyordu.

Sol nasıl doğru tariflenir? sorusunun yanıtına gelince genel özelliklerini yazmış olduğum bu solcu (!) aydınların; Barlasların, Çandarların, Ilıcakların, Altanların, v.b'nin sergilemiş oldukları eylem ve söylemlerin dışında kalan her şey Türkiye'de net bir şekilde Sol'u anlatır. Sorunun yanıtı bu kadar basittir.

Şu anki sol yapılar, üstüste alınan kontra yumruklar nedeniyle tam olarak Sol'u temsil etmemektedir. Yetmişli yılların Töb-Der'i, DİSK'i veya TDK'sı gibi örgütler henüz sahne almamışlardır. Ancak üzüntüye ayıracak zamanımız yoktur.

Zira Sol demek; umut demek, direnmek demek, bölüşmek demek, ısrarla ve inatla yeniden başlamak demektir.

 
Toplam blog
: 262
: 1569
Kayıt tarihi
: 27.09.07
 
 

Anadolu'nun doğusunda sonradan ismi değiştirilen köylerden birinde zemheri zamanına denk gelen bi..