Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Kasım '09

 
Kategori
Siyaset
 

Albay Dursun Çiçek, Demokrasi ve dokunulmazlıklar üzerine…

Albay Dursun Çiçek, Demokrasi ve dokunulmazlıklar üzerine…
 

Kaynak:Milliyet.com.tr


Bazen pek hayret ediyorum kendime, siyasetin yaşamımda bu kadar yer tutacağını düşünmemiştim hiç, mesela, İzmir gibi modern bir ilde, cumhuriyet ve demokrasinin anlamını bilen ebeveynler tarafından yetiştirilmiştim, ne din baskısı ya da nefreti görmüştüm, ne de Kürt ayrımcılığına tanık olmuştum… Hani, tabiri caizse, kendi yağımızla kavruluyorduk, bu nedenledir ki ne hırs ne kin, ne de nefret ve şiddetle bir işimiz olmamıştı!

Bize yapılmasını istemediğimiz bir davranışı başkasına yapmamanın edep olduğunu öğrenmiştik, dürüstlüğün erdem olduğunu… Yalanın, riyanın yeri de olmamıştı yaşamımızda, gerek de duymamıştık aslında…

Lafı pek uzattım, farkındayım, lakin demem o ki, siyaset konularıyla normal şartlarda pek de haşır neşir olması gerekmeyen bir geçmişe sahipken son zamanlarda kendimde bu hakkı, daha doğrusu bu konularda neden yazma gereksinimi duyduğumu ifade etmek istedim, sadece…

Sadede gelirsek, yani gelirsem bir zahmet, cumhuriyete karşı bir gelişimi gözlemlediğimdendir diye, kısa ve öz bir cümle ile özetleyeyim!

Nereden başladı, sol birleşse iyi olmaz mıydı gibi türlü düşünceler geçit yapsalar da beynimde, analitik zekam burada giriyor devreye, nedeni ve niçini deşelemek yerine, amaçları belli olan bir çalışmanın ne zamandır var olmuş olduğunun, bu ortamın sağlanabilmesi amacıyla yıllarca ne tür yatırımlarda bulunulduğun ve şu an tehlike arz ettiğinin önüne geçemiyor!

Hani, hırsızın hiç mi suçu yok misali!...

Kapını kilitleseydin, cüzdanını iç cebine yerleştirseydin gibi sözlerin hiç de anlamı yok, yani…

Albay Dursun Çiçek tutuklanmış!

Gerekçe, bildiğiniz üzere “İrtica ile mücadele planı” ve altında da şahsının imzasının bulunması…

Hey demokrasi, nelere kadir olmalıydın, lakin Deniz Feneri davası gizli görülürken, suçu sabitlenmemiş bir albay okka altına girmekte!

Gözünü sevdiğim demokrasi, hakkında onca dava bulunan kişi devletin üst yönetiminde yer alıyor, “demokrasi” açılımı yapıyor, lakin kendine dokundurtmuyor!

Normal şartlarda denge kurması beklenen, o amaçla kurulan ve demokrasinin sağlıklı işlemesi amacıyla taa yıllar öncesinde yaşama geçirilen Cumhurbaşkanlığı, Millet Meclisi Başkanlığı, Başbakanlık tekel altına alınıyorsa ve resmi düzey anlamında Millet Meclisi Başkanı’nın altında yer alan pozisyondaki yetkili tarafından fırça atılıyor ve o kişi de “gereği yapılacaktır efendim…” diyorsa…

Ahh… Biz düz vatandaşların siyasete fazlasıyla bulaşması lazım!

On Kasım nedeniyle yazılar yazıldı, Atatürk’ün putlaştırıldığını savundu bazı kişiler, bazı siyasetçilerin de Atatürk’ten nemalandığını…

Allah ve din ile yola çıkanlardı elbet bunu söyleyenler, zira kişi kendinden bilir işi!

Albay Dursun Çiçek, irtica dosyası hazırlasa, suçu normal şartlarda ne olabilir ki? Yani amaç Türkiye Cumhuriyetinin ve Atatürk ilkelerinin bekasını korumak olduktan sonra?

Aynı şeyi düz vatandaş bizler de yapıyoruz, hangi birimiz pıtırcıklar gibi çoğalan süper pahalı cipler içindeki türbanlı kadınları görmüyoruz?

Demokraside türban da takar kadın, isterse, lakin, takmayan ötekileştirilmez!...

Bunları görmek mi suçtur?

Darbe yanlısı diye çığırtkanlar dolanıyor, yanlış yapılmış olabilir bir vakitler, ancak bu yanlışlardan dolayı nemalanmak isteyenlere, hadi, soruyorum size, kim dur diyecek?

Türkiye’nin hali ortada, hiç kanmayın yok çağ atladık sağlıkta, yok enflasyon düştü sıfırlara!

Sağlık için ne bedeller ödediğinizin farkında mısınız, vatandaş olarak ne kadar söz söyleme hakkına sahip olduğunuzun?

Erkekleri bir yere kadar anlıyorum, erkekçe bir kompleks işte, ama ya kadınlar? Kocalarınız yanınızda cehennem sıcağında kısa kollu gömlek, şort ile gezerken ne içindir çektiğiniz eziyet?

Allah adına demeyiniz sakın, ne olur, Allah yarattığı kullardan pipisi olana istediğini yap, kukusu olana yaşarken cehennem azabı yaşa dememiştir, neden desin ki, yani?

Sonuç itibariyle, irticai bir olgunun var olduğu gayetle açık, demokratik ve de yargısal anlamda da sabitlenmiştir, lakin bir dokunulmazlık zırhı vardır ki, giyene dokunmak ne mümkün!

Öylece gözlemliyoruz, parmaklarımız el verdiğince yazıyoruz, dinlenme korkusuyla da olsa konuşuyoruz, ahh, biz bu demokrasiyi aslında pek seviyoruz, bir de gerçeği olsa!

Hani, yani… Demokrasilerde eleştiriler vardır, fikir özgürlüğü vardır, böyle yazıyor sonuçta demokrasinin karşılığında; ne var ki demokratik açılım yapıyor olanlar partisel bir eleştiriyi dahi kaldıramıyorlar, oysa bulundukları mevki devletsel…

Daha da fazla yazasım var ancak pek uzattım, farkındayım!

Anlayan anladı, anlamak istemeyen bir söze, bir cümleye takılı kaldı…

Darbe yanlısı değilim, ancak eğer ki Atatürk öncesine götürüleceksem, darbeyi yeğlerim!

Yani özgürlüğümden, yani Cumhuriyete olan sevgimden, dahası birey olarak yaşamda istediğim gibi davranma özgürlüğümden, düşüncelerimi ifade etme hakkıma gem vurulmasından vazgeçme durumundaysam, kandırıldığımın farkında olup da bir şey diyemiyorsam, dahi korku ile sindirilmeye çalışıyorsam, en azından Atatürk’ü seviyorum ve ilkelerine uymak istiyorum diyebileceğim mecralar ararım!

Artık, adres kimse…

Gülgün Karaoğlu

Kasım,11/09

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..