Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Aralık '08

 
Kategori
Güncel
 

Albay Kuş Ve İnsan Hakları...

Albay Kuş Ve İnsan Hakları...
 

Tiyatro Adam’ın oynadığı ‘Albay Kuş’ adlı oyunun konusu şöyledir: “Savaş günleri… Balkan Dağları’nın bir yerinde, manastırdan bozma bir psikiyatri kliniğinde, kaderlerine terk edilmiş, birbirinden ilginç altı deli ve morfinman bir doktor… Ve bir sabah manastırın bahçesine Birleşmiş Milletler yardım andığı düşer ve bu yedi insanın yaşamlarını kökünden değiştirir. Onlar artık küçük ve örgütlü bir topluluktur… Hatta daha da ileri gidip kendilerini ulus ilan eder ve Birleşmiş Milletlere katılmak için Strasbourg’a kadar giderler.

İç içe geçmiş halkların, birbiri içine dal budak salmış kültürlerin yurdu Balkan Yarımadası’nda akıllıların başaramadığı bir arada yaşayabilmeyi delilerin başarışının anlatımıdır” diyor yazar Ayça Sezer.

Son zamanlarda kimi aymazların yaptıklarına bakıldığında o aymazların ilgili tiyatro oyununa gitmelerini ve oyunu baştan sona dikkatle izlemeleri gerektiği düşüncesindeyim. Belki alacakları bir ders olacak akıllarını başlarına devşireceklerdir. Umudum yok ama yinede kim bilir belki de gider ilgili oyunu seyrederler. Bir arada yaşamanın gerekliliğini içlerine sindirir ve başkalarını rahatsız etmekten imtina ederler…

Toplumsal çıkmazlar ve haksızlıklar karşısında susmanın, o çıkmazları ve haksızlıkları onaylama ve yüklenme anlamına geldiği herkesin hayır diyemeyeceği bir durumdur.

Haksızlığa, baskıya karşı çıkmama, susma yani sessiz kalma veya halkın deyimi ile “bana değmeyen yılan bin yaşasın” yaklaşımı son yıllarda gittikçe çoğaldı. Ne ki bunun suçlusunu aramak ve bulmak, suçluyu ilân etmek kolay değil ve hatta olanaksızdır. Haksızlığa dur demek bir eğitim sorunudur. Yanlışa dur demek ise bir vicdan sorunudur.

Düşünen ve üreten her insanın çevresinde olup biten yanlışlara ve o yanlışları yapanlara “benim adamım” yaftasından uzak yaklaşımla dur demesi gerekir…

Tarihin tozlu sayfalarına bakıldığında kimi düşünürlerin insanları birbirine yaklaştırma, kaynaştırma, iyi ilişkiler içinde yaşamaları için çaba sarf ettikleri görülür. Fakat işin garip tarafı hep o iyiler, insanlığın mutluluğu için çalışanlar ve düşünürler birileri tarafından şu ya da bu şekilde ya ortadan kaldırılmışlar veya susturulmuşlardır. Örnek mi; hafızamızda yeterli örnek vardır. Yeter ki hatırlamasını bilelim.

İlkel toplumlardan bu yana insanlar sürekli bir devinim içinde olmuşlardır. En uygun toplum biçimi ve yaşamının ne olacağı konusunda kafa yormuşlardır. Bir takım kavramları geliştirmişler ve uygulamışlardır. Tarih yaşantısında gelişmeye, güzele ve daha iyiye duyulan özlem günümüzde de devam etmektedir.

Geçmiş irdelendiğinde insan hakları için açılan savaşların varlığı görülecektir. Fakat taraflar asla kesin bir zafere kavuşamamışlardır. Kazanan tarafın olumsuz tavrı olabileceğini düşünmek bile gelecekte umutlu olan insanların umutsuzluğa kapılmasına neden olabilir.

Başta da dediğimiz gibi toplumsal çıkmaz ve haksızlıklar karşısında susmanın haksızlığı kabullenmek anlamına geleceği bir gerçektir. Toplumsal kargaşa yaratma amaçlı oluşumlara karşı çıkmanın yanı sıra bireysel haksızlıklara karşı çıkmanın da önemi ortadadır. Kimi iletişim ve paylaşım sitelerine yapılan haksız saldırılar düşündürücü ve üzücü bir gelişmedir. Yapana bir fayda sağlamayacağı gibi o kişinin insani duygularından bir adım daha uzaklaşmasına neden olacaktır. Ancak unutulan bir nokta vardır. Bu tür yaklaşımlarla bir yere varılamaz. Çünkü hedef ve yol haritası bellidir. Yol haritası belli olan bir yayın organının yapılan saldırılar karşısında susmayacağı aksine kararlı bir şekilde yoluna devam edeceği de bir gerçektir.

Bana göre teknolojiyi kullanırken insan haklarına saygıyı dikkate almakta yarar vardır. Teknoloji ile başkalarına zarar vermeye çalışmak kimseye yarar getirmeyecektir. Aksine olumsuz tavrı sürdüren kişinin kendine olan saygısı da kaybolacaktır. Tabi o saygı varsa.

Burada insan hakları öne çıkmaktadır. Bu haklar toplumsal ve bireysel haklardır. Yasalarımızda hak ihlâli suçtur. Diğer yandan bireyin yanlış veya zararlı eylemlere katılmama en azından ortak olmama hakkı vardır. Ortak olmayıp, sessiz kalmama hakkını kullanmak bireyin yaşadığı topluma yarar getireceği gibi kendine olan saygı ve özgüveni de artıracaktır.

Günümüzde toplumsal ve bireysel savaşlar devam etmektedir. Bunlar daha çok siyasal inançlar, tartışma ve araştırma özgürlüğü gibi nedenlerle yapılmaktadır. Bunun kazananı da yoktur. Kaybedeni ise toplum ve o toplumun bireyleridir.

Düşünce üretene düşünce ile karşılık verilmeli. Aksi durum başarıya ulaşamaz.

 
Toplam blog
: 210
: 910
Kayıt tarihi
: 04.05.08
 
 

Eğitimciyim. Bir insanın çağdaş bir gelecek için, aydınlanma için çok okuması gerektiğine inanıyo..