Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Kasım '06

 
Kategori
Mizah
 

Alçak tavuk kendini ferik gösterir...

-Çok uzun süredir görüşmediğimiz bir arkadaşımla karşılaştık geçen hafta tesadüfen.

Yeni evlenmiş.

Yemeğe çağırdı bir akşam. Çokta ısrar edince gitmek zorunda kaldım.

Yeni evli bir çiftin evine gidildiği zaman, tüm odaları gezmek, hayret ünlemleri ile beraber yorum yapmak adetten.

“Vaaav inanmıyorum oturma odası ne kadar şirin; altı üstü iki tane çekyat bir tanede Televizyon var ama ne yaparsın.”

“Valla bravo mutfağınız harika! Buzdolabınız ne kadar büyük.”

Evlenirken gidip de neden buzdolabının en büyüğünü alır insan.

Bir nevi tatmin herhalde!

Şimdi bu olayı Vatan gazetesi yazarı Dilek Öndere sorsaydık sanırım şöyle bir yorum yapardı bize, “buzdolabı büyük olan kadınların eşleri tarafından aldatılma oranları çok düşük”.

Neyse,

Oturma odası hem çok küçük, hem de sehpanın üzerindeki kül tablaları henüz kullanılmadığı için, arkamdan bir aile faciasına yol açmamak adına mutfakta oturmak istediğimi söyledim.

Sağ olsunlar onlarda beni kırmadılar.

Yemekte Tavuk var, bu yeni çıkan tencerelerin kapakları camdan olduğu için, katledilen ve pişirilen hayvanın pişme aşamalarını izlemeniz mümkün.

Nitekim bende, tencerenin içine ayakkabı çekeceği ile sokulan koca tavuğu görünce, yengenin çalıştığını anladım.

Ne lakası var derseniz.

Tavuğun tencerenin içinde alışıla gelmiş bir yatış şekli vardır. Talihsiz tavuk yüz yılardır tencerenin içinde hep aynı şekilde yatar.

Bu tavuk biraz aceleye gelmiş yüz üstü tencerenin içine sokulmuş. Tavuğun en tatlı yeri olarak nitelendirilen gerisi, cam kapağa yapışmış.

Tavukta bu hallere düştüğü için pişman ama ne yapsın.

Yemek öncesi birer kahve içtik, eski günleri yâd ettik.

Benimle ilgili komik maceraları anlattık çokça, onunla ve eski kız arkadaşıyla ilgili bölümleri sansürledik.

Sansürlenen bölümlerin hepsini anladığını bana fırlattığı kin dolu bakışlardan anladım.

Arkamdan onca yıllık arkadaşıma,

“Aşkım sen bir daha Âliyle görüşme olur muuu” deyip dudağına bir öpücük kondurduğuna adım gibi eminim.

Bizimkide ayran budalası !!

Çorba; hazır kremalı tavuk çorbası, tencerede yatan tavuğun yıllar önce öldürülmüş bir akrabası.

Kadere, karşılaştıkları yere bakar mısınız?

Hazır çorbaları oldum olası sevmem, suni bir tadı var, size de öyle gelir mi bilmem?

Tarhana çorbası severim ben. Şöyle sıcacık, tereyağında kavrulmuş kıtır ekmekli.

Tavuğun yanında pilav var fakat birbirine aile bağlarıyla sıkı sıkıya bağlanmış pirinçlerden yapıldığı için lapa görüntüsü içerisinde.

Lapanın üzerinde, otopsi yapılmış tavuğun bir parçası.

Ben yemeğe bakarken, arkadaşımın bakışlarını tabağımda yakaladım.

Öyle hüzünlü baktı ki,

Gözleri “halime acıdın değil mi” dedi, ben anlamazlığa geldim “oğlum neden yemek yapmayı bilen bir kadınla evlenmedin” bakışı atmaktan da kendimi alıkoyamadım.

Bıçağı tavuk parçasının üzerine bastırdım,

Bastırmamla ince bir kan tabakası lapanın üzerine süzüldü.

Bir an için içtiğim kahvenin ağzıma geldiğini ve gözlerimin karardığını hissettim.

Sonrada kimseye bir şey çaktırmadan tabağımda ne varsa hepsini sildim süpürdüm.

O gün bu gün tavuğun kutsal bir hayvan olduğunu ve bizim kültürümüzde eve gelen misafirlere çiğ tavuk ikram etmenin adetten olduğunu düşünür dururum.

Atasözlerimizi hatırlasanıza.

“Tavuk su içer Allaha bakar”

“Hatır için çiğ tavuk bile yenir”

“ Alçak tavuk kendini ferik gösterir”

Zahmeriden sonra ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.

Bu son atasözünün tavukla ne alakası var bende anlamadım ama yazdık bir kere!!

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..