Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Kasım '10

 
Kategori
Öykü
 

Aldatma üzerine bir hikaye

Aldatma üzerine bir hikaye
 

Yalnızlık...


Yine baş ağrısıyla uyandı. Yorgundu zihni. Kim olduğunu bilmediği bir kadınla paylaşıyordu kocasını. Çoğu zaman kapalı kapılar ardında konuşuyordu kocası telefonuyla. Asla yanaşmadı kapının incecik aralığına. Her defasında kocası yüzünde kocaman bir gülümsemeyle çıkardı ter kokulu herhangi bir odadan. Alnında düşmeye hazır yağmur taneleri, hep güldürür hep mutlu ederdi karısını daha doğrusu mutlu ettiğini düşündürdü öyle anlarda. İşin tuhaf tarafı adamda çok mutluydu ailesinin yanında.Öyle görünüyordu kesinlikle! Yemek saatleri keyifli, kızıyla oyun vakitleri çok eğlenceli, baş başa kaldıkları vakitse sonsuz huzurdu sanki.

Gecenin ürküten sessizliği tam da çökmüşken etrafa, beyaz elbisesi uçardı hafif esintili köşkün balkonunda. Nereye baktığı, ne gördüğü hiç anlaşılmazdı. Adeta bir heykel olur öylece otururdu sallanan iskemblesinde. Birden ağlama sesi keserdi gecenin görünmez bütünlüğünü. Her gece ağladığını hiç kimse duymadı. “Üşüdün yeter artık, hadi gir içeriye” diye haykırmak gelirdi içimden. Sabah olur kahvaltı hazırlanır. Kahvaltı biter. Ev boşalır. Akşam olur ev dolar. Yine telefon çalar. Yine kapanır kocası odaya. Mutlu görünüyor içeride. Bu ne küstahlık, ne vicdansızlık diyor ya insan...

Biliyorsun işte. O odada neler olduğunu biliyorsun be kadın! Neden bir tek sen yükleniyorsun bu utancı? Bırak bulaşık yıkamayı gir şu odaya artık! Aç gözlerini! Daha ne kadar kaçacaksın bu durumdan? Evet sanki duydu beni, odaya yürümeye devam et ve aç şu kapıyı artık. Hayır! Geri dönme şu lanet bulaşıklara!!!

Yine aynı "hikaye. Konuşma biter. Adam elbette mutlu ve sayende çok huzurlu! Ne de olsa halinden memnun bir eş var karşısında!

Aslında bu aile mutlu. Sorunun ne be adam?! Niye gidiyorsun o yabancıya? Bu gece ona gitme. Alt komşuna gitme. Karını yalnız bırakma...

Kapının çarpan sesiyle irkildi kadının bedeni. Kolay değildi. Kocasını başka bir bedene göndermişti. Pencereden bile bakmadı. Hangi yöne gittiğini hiç merak etmedi.

Aynada kendine baktı. Saçlarıyla oynadı. Her zaman bakımlı, her zaman makyajlı ve her zaman güzel giyinirdi. Eşini salaş bir vaziyette karşıladığını hiç görmedim. Yalnızca rujunu tazeledi. Kırmızı sürdü. Bir şey aradı. Eline aldığı makasla uzun saçlarını kesmeye başladı. Kestikçe kesti. Güzelim saçlarına nasıl kıydın? Kimbilir kısa saçlımıydı kocasını paylaştığı o kadın? Belki bu yüzden ona gitmekteydi. Elbise, elbise giymeliydi. Ya da etek. Hayır oldukça mini etek. İşte tek eksiği uzun topuklu o ayakkabıydı. Asla beceremedi şunları giymeyi. Cenderenin içinde kalmaya dayanamazsan sonun böyle olur işte diye düşünmüştür herhalde. Yürürken zorlandığı kesin ama oldukça kararlı görünüyor, zira 1 saat geçmesine rağmen topuklu ayakkabılar hala ayağında. İşte korktuğum başıma geldi. Bir kadeh ve bir şişe şarap. Bunu kendine yapma. Sen alkole dayanamazsın. Seni aldatmasının senin alkol almamanla da bir ilgisi yok.Muhabbetin alkolle dolması gerekmez. Bu adamın yaptığı tamamen bir ahlaksızlık, doymazlık ve senin sonsuz anlayışınla ilgili. Ona sessizce izin vermenle ilgili.Yine başın ağrıyor değil mi? Nereye gidiyorsun? Sakın mutfağa gitme ve hayır sakın ilaç alma. Unuttun mu alkol aldın sen. Bir tanenin ardından dolapta ne kadar ilaç varsa hepsini yuttu.

Ben karşı pencere. Bana kızı kapıyı açtı. Annesini uyurken ve ona cevap vermediğini görünce çok korktu.

Onu hastaneye götürdük. Midesini yıkadılar ve o güzel gözlerini ilk defa bana dokundurduğunu görünce neden aylardır ondan kopamadığımı daha iyi anladım.

Kocası perişan vaziyette girince odaya işte her şey yeniden başlıyor dedim. İçimde aylarca biriktirdiğim öfkeyi boşaltma zamanı gelmişti. Var gücümle tam üzerine yürüyecekken, karısana sarıldı her zamanki gibi ve ağlamaya başladı. Bunu neden yaptığını sorup duruyordu. Hesap sorma sırası sende hadi çıkar içindekileri artık dedim içimden, yatakta donuk gözlerle bakan dostuma! Konuş onunla. her şeyi bildiğini anlat ona! Ama o yaptı yine yapacağını. Yine her zamanki gibi ona sadece sarıldı, bir tek kelime etmeden.

Artık perdelerimi hiç açmıyorum. Bazen acaba ben ondan daha mı çok üzüldüm bu duruma diye soruyorum kendi kendime. Aylar sonra kapım çaldı. Karşımda güzel gözlü ürkek bir ceylan. Saçları uzamış eskisi gibi. Gerçi o eskisi gibi olmak istemiyor. Kızıyla birlikte Roma’ya gidiyor. Güzel Sanatlar Akademisi'nde yarım bıraktığı eğitimine devam etmek için. Kocası hakkında hiç konuşmadı. Daha doğrusu eski kocası. Bana verdiği adreste ki soyismi değişmişti o zaman anladım artık kocasını geçmişinde bıraktığını.

Ben de takip eden haftalarda taşındım. Perdeleri penceremden çıkarırken gördüm. Alt kattaki başka bir sevgili bulmuştu kendine. Ama beni mutlu eden aslında tamda taksiye binerken gördüğüm anda oldu. Kocasını daha doğrusu eski kocasını apartmana girerken gördüm. O hareketli, yaramaz çocuk halinden eser kalmamış gibiydi. Oldukça durgun hatta yılgın bir hali vardı. Acaba az sonra karşılaşacağı manzara ne olacaktı diye düşünmeden edemedim. Kimbilir, belki de bir yalanın içinde yaşama sırası ondaydı artık.

Hoşçakalın…
 
Toplam blog
: 8
: 951
Kayıt tarihi
: 26.05.09
 
 

"İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Mezunu."   ..