Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '10

 
Kategori
Futbol
 

ALDIRMA FENER ALDIRMA

ALDIRMA FENER ALDIRMA
 

bilica


Özelliği ve büyüklüğü, bu kupayı Fenerbahçe’nin 27 yıl gibi çok uzun bir zamandır çeşitli nedenlerle alamadığı bir kupa olmaktan ileri gitmeyen bu seneki adıyla Ziraat Kupasını, Fenerbahçe yine kazanamadı.


Sahada basit ve mücadeleli bir futbol sergileyen Trabzonspor’un başarısı, bu kupayı kazanmaktan çok, ligde 2 aydır gol yemeden kazanan Fenerbahçe’yi, üstelik ilk golü yemesine rağmen, 35 dakikada attığı 3 golle yenme başarısı göstermesidir. Bunu ligde ne Galatasaray başardı, ne Beşiktaş. İlginçtir. Bir tek Kasımpaşa, Fenerbahçe’yi ligin ilk devresinde bu skorla Kadıköy’de mağlup etmeyi başarmıştı. Rakip Fenerbahçe olunca, ayrı bir hırs ve konsantrasyon sağladığı gerçek ama bunu herkes başaramıyor.


Trabonspor’u kazandıkları kupa sebebiyle tebrik etmek, bu maçı seyreden herkesin boynunun borcudur. 1996 yılında, Trabzon’da ligin finalinde, Fenerbahçe’ye, berabere kalsa şampiyon olacağı bir maçta mağlup olan Trabzonspor’un o yıl hocası olan Şenol Güneş’in, o zaman ne kadar üzüldüyse, şimdi de o kadar sevinmek hakkıdır. Kutlamak lazım.


Kupa maçları finale kadar ciddiye alınmıyor. Lig arası boşluklarda oynatılıyor ve genelde 2 tane süper lig takımını yendiğinizde finale çıkabiliyorsunuz. Eğer yarı finaldeki rakipleri biraz şanslı olabilse, bugün finali Bursa-Antalya oynayabilirdi. Fenerbahçe Bursa’dan bir son dakika golü ile 3-1 yenilerek kurtulurken, Trabzon’da Anatalya’da 1-0 yenilerek, güç bela finale kalmıştı.


Türkiye’nin en büyük trajlı gazetelerinden birinin, internet sitesinde maç için ‘’en büyük kupayı Trabzonspor kazandı’’ diye başlık atması bana bu satırları yazdırıyor. Bu kupa Türkiye’nin en büyük kupası değildir ve kazananı Şampiyonlar ligine götürmez. Trabzonspor’un başarısını küçümsemek kimsenin haddine değil ama Fenerbahçe’yi yenmeleri, adı ne olursa olsun bir kupa kazanmaları, onlara moral ve itibar kazandırmış, gelecek yıl için bir kıvılcım olmuştur.


Fenerbahçe’ye gelince;


Ben bu maçtan önce diğer Fenerbahçe’liler kadar rahat değildim. Bu finale rakipleri kadar konsantre olamayacaklarını düşünüyordum. Asıl amaç bu değildi. Tam da ligin en kritik haftalarında bu final tarihi uygun düşmedi. Futbol Federasyonu’nun bundan sonraki yıllar bu kupanın finalini ligin sonuna atması gerekir. Hem ligi, hem kupayı finale taşıyan takımlara açık bir haksızlık oluyor bu. Bu kadar dar bir aralığa sıkışmaması lazım. Ceza gibi. Eğer finale kazanan takımlara göre şehir ve stad belirleniyorsa, final oynayan takımların, ligdeki kritik durumuna ve sıralamasına da bakmak gerekir. Bu maç Bursaspor'a da avantaj sağlıyor çünkü.


Fenerbahçe’nin 3 gün sonra Ankara’da, ligde kader maçı var. 3 gün önce kupa finali oynuyor.

Fenerbahçe, ligde haftalardır, ölümüne maçlar oynuyor. Kafalar o maçta iken, rakibin bu kupadan başka hiçbir derdi yok. O yüzden bana göre Trabzonspor avantajlıydı, daha iyi hazırlanmış ve de kazandı.


Fenerbahçe, Alex’in şahsi becerisiyle attığı golden sonra bunu koruyabilmek için hiçbir şey yapmadı. Zaten bu golden önce de bir şey yapmamıştı. Gole kadar da tek pozisyonu yoktu.

Yediği gollere dikkatli bakarsanız failini bulmakta zorlanmazsınız. Tahmin ettiğiniz gibi Bilica. Bu adam Fenerbahçe’ye aralıksız zarar vermeye devam ediyor. İlk golde Umut, 5 kişi arasında kafayı vururken Bilica hemen önündeydi. 2 golde Engin’in önünde 5 metre uzaktan yediği çalımın etkisiyle yerde yuvarlanıyordu!. (Fotoğrafta)


Daum’u suçlayanlar olacaktır elbet. Futbol böyle bir oyundur. Kaybedersen mazaret yoktur.

Ben onun tek hatasının, Ankara’da oynatacağı takımı sahaya sürmesi olarak görüyorum. Bilica yerine Bekir, Gökhan Gönül yerine Önder veya Deniz, forvette Gökhan veya Semih. Emre yeine Deived’i oynatırdım. Kendilerine verilen bu şansı, dirilikleri nedeniyle daha iyi değerlendirirlerdi diye düşünüyordum. Bu yorgun takım mücadele etmedi, edemedi. Bu kupayı en az Fenerbahçe’li taraftar kadar kazanmayı hangi hoca istemez ki. Ama olmuyor işte. Bu kupa bir türlü kısmet olmuyor. Bu kupada 7 kez final oynamış kaybetmiş. Son beş yılda 3 final maçı kaybetmiş. Buna karşılık ligde her hafta final oynuyor ve inadına kazanıyor. Trabzonspor çok daha iyi hazırlanmış, yedikleri gol bile bu hırslarından bir şey kaybettirmedi.


Kaybetmek için elbette bahane değil. Rakip de aynı şartlarda oynuyor denilebilir ama ligde havlu atmış, sıralamada yeri belli bir takımla, şampiyonluk için mücadele eden bir takımın içinde bulunduğu şartlar aynı değildir. Şanlıurfa sıcağında gündüz vakti maç oynatmak Futbol Federasyonu’nun acaba nerden aklına geldi?. Neden bu finalin oynanacağı yer finale kalan takımlara göre maçtan önce, belirlenir merak ediyorum?. Fenerbahçe’nin şansını azaltma taktiği midir bu inceden?.

Haluk Ulusoy da bir Gençlerbirliği finalini, tutup son anda Kayseri’ye almış, yağmur, fırtına içinde oynanan o maçı da Fenerbahçe penaltı atışları sonu kaybetmişti. Oysa şimdiki Kayseri Kadir Has Stadı tam finale uygun bir stadı ve ışıkları yanıyordu!. Seneye Şanlıurfa’da, öbür sene Diyarbakır’da, daha sonra Mersin’de oynanabilirdi final. Stadlar kaçmıyor. Biri hazır değilse, diğeri mutlaka hazırdır.


Sonuç olarak Fenerbahçe, istediği ama gerçekte hedefi olmayan bir kupayı kaybetti. Asıl hedefi belli. Kupayı kaybettiği Trabzonspor’dan kadro olarak kıyaslanmayacak bir kalite üstünlüğüne sahip. Bunu 2 hafta sonra hep beraber göreceğiz çünkü o maçta da rakibin hedefi olamayacak.

Varsın Ziraat Kupası olmasın.. Ben bu takımın şampiyonluğu hak ettiğini ve kazanacağına inanıyorum. Şampiyonlar ligi için bu kadronun ise çok önemli birkaç takviyeye ihtiyacı olduğunu, tarihin, Türkiye kupasını değil, Avrupa kupasını yazdığını, Şampiyonlar liginde alınan her galibiyetin, atlanan her turun, her türlü maddi-manevi başarıya değer olduğunu düşünüyor, bu takımın, bunu, çok büyük mücadelelerle nasıl elde ettiğini hatırlatıyorum.

Başın öne eğilmesin. Aldırma Fener aldırma.....

 
Toplam blog
: 465
: 918
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

İstanbul doğumluyum.. İstanbul'un  tramvaylı döneminden bu şehirde yaşıyorum. Gençlik yıllarında ..