- Kategori
- Gündelik Yaşam
Alevisi, sünnisi...
ALEVİSİ, SÜNNİSİ ...
Bu sabah otobüs yine tıklım tıklım geldi durağa.
İğne atacak yer yok.
Ama şöför ağabey bütün kapıları açtı ve iğne atılamayacak o otobüse üç-beş kişi, asıla-masıla bindik.
Bir durak öteye gidene kadar kapılar zor kapanır.
Düşmemek için birbirine tutunan insanları gördüm.
Dışarıda kalmasın diye birbirlerine el uzatan insanları...
Hatta dışarıdaki insanın yakasından-paçasından tutup içeri çekenleri gördüm.
...
Bu insanların hiçbiri, birbirini tanımaz etmez.
Peki bu samimiyet nerden geliyor?
Hele bir akbilleri uzatma mevzuu var, herkes dost-bacı.
Böyle yardımseverlik, böyle ‘görevmiş’ ciddiyeti hiçbir yerde bulunmaz normal şartlarda.
Belki savaşta olabilir.
Belki deprem ya da bir sel felaketinde Allah muhafaza !
Belki bir trafik kazasında olabilir.
...
Yani normal şartlarda birbirini tanımayan insanların bu güzel ülkemde böylesine elbirliği içerisine girmeleri çok hoşuma gidiyor.
En arkadan uzanan akbilim elden ele dolaşıp, şöför mahalline ulaşıyor. Ve yine çok özel bir emanetmiş gibi elden ele arkaya doğru uzatılıyor. Kimin ellerine geçmiyor ki…
Kürt, Türk, Laz, Çerkes, Alevi, Sünni, İnançlı, İnançsız, Açık, Kapalı, Kotlu, Etekli, Sakallı, Cüppeli…
...
Hele son zamanlarda Türkmen, Kırgız, İranlı, Suriyeli, Azeri, Arap, Siyahi, Çinli -minli.
...
O kadar ‘tık nefes’ hâlde yolculuk yapan insanların dayanışması ne güzel bir şey yahu.
...
Kendi kendime sordum;
Neden millet birbirini bu kadar tıklım-tıkış eziyet içinde hiç aşağılamaz, yargılamaz, ötekileştirmez…
… ve kendi kendime cevapladım;
" Çünkü bu ‘işçi’ saatlerinde,
bu otobüslerde hiç GAZETECİ ve SİYASETÇİ olmaz ! "
Beni okudunuz, teşekkürler.
...
Recai Nurcan 28/Aralık/2015