Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '11

 
Kategori
Spor
 

Alex ve Fenerbahçe'nin geleceği üzerine

Alex ve Fenerbahçe'nin geleceği üzerine
 

Bu sezon başında Ronaldinho’nun Fenerbahçe’ye gelip gelmeyeceği konusu sıklıkla gazetelerin birinci sayfalarına çıktı, indi. Transfer sezonu kapandı maçlar oynandı ve ara transferin açılmasına yakın yine aynı gündem eski yerini aldı. Sonunda geçen hafta içinde Ronaldinho Brezilya ve yeni takımına gösterişli bir karşılama ile kavuştu da kalan 15 gün boyunca en azından Fenerbahçe’ye yakıştırılacak bir ismin üzeri çizilmiş oldu.

Ronaldinho’nun Avrupa’dan Brezilya’ya dönüşü bize bir şeyi anlatmalıdır.

2000’li yılların başlarında özellikle 2002 Dünya Kupası’nı kazandıktan sonra Brezilya milli takımının içinde ve çevresinde yer alan oyuncular Avrupa’nın belli başlı kulüplerinin transfer listelerine girdi veya zaten oralarda oynuyordu.

Fenerbahçe de bu süreci ülkemizde canlı olarak yaşayan futbol takımımız olarak Brezilyalı futbolcularının öne çıkmasıyla birlikte bu yıllarda önemli başarılar kazandı. 1990 ile 2000 yılları arasında sadece 1 şampiyonluk kazanmışken 2004-2010 yılların içine 3 adet birincilik ve iki adet son hafta kaybedilmiş şampiyonluk sığdırdı. Nereden bakarsanız bakın özellikle Fenerbahçe standartları içinde büyük başarıdır.

Kuşkusuz bu başarının en önemli aktörü, yıldızı Alex de Souza’dır.

Alex, Türkiye ortalaması ve standartları çerçevesinde ülkemize gelmiş geçmiş en değerli, en yetenekli ve oynadığı takıma en fazla başarı kazandırmış futbolcudur. Alex’in değerini anlatmak için daha fazla cümle kurmaya gerek var mı?

Son dünya kupası bize futbolun kıtalar arasında farklı şekillerde oynanmaya başlandığını göstermiştir. Özellikle son iki dünya kupası finallerinde Brezilya’nın çeyrek finalde elenmesi Avrupa’da Brezilyalı futbolculara olan ilginin azalmasına neden olmuştur.

Son on yıla damgasını vuran bütün Brezilyalı oyuncular teker teker ülkelerine dönmektedir. Takımlar kadrolarında sınırlı sayıda Brezilyalı oyuncuya yer vermektedir.

Brezilyalı oyuncuların Türkiye büyükelçiliği olan Fenerbahçe’de de durum farklı değildir. Son gelen Bilica-Santos-Baroni pratiği Fenerbahçe’nin gündemine bir anda Brezilyalılardan kurtulma şartını getirmiştir.

Alex, o son on yıla damgasını vuran Brezliya milli takımının bazen içinde olan ancak mutlak surette çevresindeki futbolculardan biri olarak Avrupa’da sadece Fenerbahçe’de tutunabildi. O da Fenerbahçe’nin Türkiye ligi karşılaşmalarındaki başarısıyla parladı. Geldiği sezondan bu yana Alex’in Avrupa maçları hep bir sorun olarak görüldü, yetersizliği tartışıldı.

Bu da kuşkusuz Fenerbahçe’ye gelen her teknik adamın çözmek için büyük kafa yorduğu, içinde Alex’in olduğu bir takım yaratma zorunluluğu olan bir açmaz yarattı.

Ancak günümüz modern futbolunda Brezilyalılardan kaçışa neden olan şey de tam da böylesi bir denkliğe karşılık gelmektedir.

Aykut Kocaman geçen sene kenardan izlediği bütün karşılaşmalarda bu sorunu her maç kafasında evirip çevirmiş olmalıdır. Bu nedenle de sezonun daha ilk karşılaşmalarıyla birlikte bir Alex sorunu Fenerbahçe’nin Türkiye’nin gündemine oturmuş oldu.

Aykut’un omzunda Fatih Teriminkilere benzer yıldızlar olmuş olsaydı muhtemelen Alex ile daha işin başında masaya yumruğunu vurup vedalaşabilirdi. Kuşkusuz çok da doğru bir teknik adamlık hamlesi yapmış olurdu.

Burada şu yanlış anlaşılmayı ortadan kaldırmak isterim; hamlenin doğruluğu şeklendir, Alex’in niteliği ya da futbolculuğu ile ilgili değildir.

Geçen sene bu zamanlar Aykut Kocaman sportif direktörlükle ilgili konuşurken gündemimize alıştığımız şartlı reflekslerden başka şeyleri yapmak üzere görev aldığından söz etmişti. Bugün Aykut Kocaman’ın karşısına çıkanlar bir anlamda O’nun savaş açtığı ve ortadan kaldırmaya çalıştığı o şartlı reflekslerle üzerine gelmektedir.

Aykut Kocaman 1998’den bu yana fiilen teknik direktörlük yapıyor olsa da hala tecrübesiz olarak anılmaktadır. Ciddi bir başarısı olmadığı için eleştirilmektedir.

Kuşkusuz bu kadar büyük bir kütleye karşı durabilmek kolay değildir. Ona bu eleştiriyi getirenlerin büyük bölümü kendi yaptıkları görevlerin içinde bu eleştirilerin çok daha azı ile karşılaştıklarında un ufak olabilecekken böylesine rahat bir söylem içinde olmalarını anlamakta fazlasıyla zorlanıyorum.

Aykut Kocaman’ın dün medya önüne çıkıp bütün içtenliği ve samimiyetiyle yaptığı açıklamalar onun yüreğinin ne kadar büyük olduğunun göstergesidir.

Bu Fenerbahçe’nin aynı zamanda hem şansı hem de şanssızlığıdır.

Alex, konusunda son yumruğu masaya vuramamasını eleştiriyor ancak bu çerçeve içinden bakarak anlamaya çalışıyorum.

İçinde Aykut Kocaman’ın direkt olarak yaptığı transferler olmasına karşın bu Aykut Kocaman’a yürekten bağlı, ona inanan bir takım olmaktan çok uzaktır. Aykut Kocaman bu göreve 2010’lu yılların Fenerbahçe’sini oluşturmak için geldiyse mutlaka ona bunu yaratacak alan bırakılmalıdır.

Alex profesyonel bir futbolcu ve elbette hepimizin meslek hayatında yaptığı gibi geleceğini düşünmek zorundadır. Bu anlamda geçen hafta internet sitesinde yazdığı şeyleri anlıyorum fakat yaptığı eylemi ve başkaldırıyı asla onaylamıyorum. Fenerbahçe’den oynadığı dönemde ortalama 20 milyon euro kazanmış bir futbolcu kulübüyle pazarlığı internet üzerinden ve cümle aleme ilan ederek yapmamalıdır.

Üstelik Fenerbahçe futbol takımı bu sezon mücadele ettiği tüm hedeflerden kopmuş ya da kopma aşamasına geldiği, teknik direktörünün tartışıldığı bir ortamda bir kaptan olarak bütün takımı motive edecekken “tekliflere açığım” şeklinde bir cümle kurmanın yeri ve zamanı değildir.

Dün başka futbolcuların ismini saydık; bu oyuncuların hemen hepsi kariyerli ve milli takım futbolcularıdır ve hemen hepsinin Fenerbahçe ile bağları sözleşme detayları kadardır.

Böyle kaygıları olan futbolcularla Fenerbahçe ilerleyemez, önünü göremez.

Fenerbahçe taraftarı idari ve teknik yönetiminden bir irade görmek istiyor. İster buz tutmuş saha zemini ile açıklayın, ister gruptan çıkmanın sizin elinizde olmadığının yarattığı motivasyonsuzluğu anlatın yarın Kadıköy’de aynı duyarsızlık içinde oynayan futbolcular yüzünden alınacak kötü bir yenilgide bu duruma göz göre göre izin verildiği için idari ve teknik yönetim de sorumlu tutulacaktır.

Doğru zamanda ve doğru şekillerde ayrılabilmenin geleneğinin oluşturulabilmesi için bundan daha güzel bir zamanlama olamaz.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@yahoo.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..