- Kategori
- Gezi - Tatil
Algı kapılarını aralayan geziler
Kars Yolculuğu penceresinden 2008 / ezgi umut
Değerli edebiyatçı Burhan Günel ile " Sonsuz Aşkım Hatay" adlı yapıtı üzerinde söyleşi yaparken ki, söyleşi burada da MB'de yayımlandı*, o bölgeye üç kez gittiniz eser için değil mi diye sormuştum. Burhan Bey gülerek hayır kitap için iki kez gittim, diğeri tamamen düşsel, ussal bir geziydi diye yanıtlamıştı. Tam tamına sözcükler bu olmasa da özünü aktarıyorum buraya. Geziler sonucu gözlemlerimizden süzülenlerden, düşüncelerden ve önümüzde açılan kapılardan bahsediyorum, düşünme ve hayal kurma yetimizi geliştiren ve yücelten kapılardan, algı kapılarından.
Burhan Günel'in yanıtı bende bambaşka ufukların açılmasına neden olmuştu. İnsanı bir kere gördüğü yeni yerler üzerinden ussal yolculuklara çıkaran, düşünce ve yorum gücünü arttıran bir etkiyi de beraberinde getiriyordu geziler. Yaşadığı bölgenin kentin ya da kasabanın alışkanlıklarını kırarak yepyeni yaşam tarzlarını, yepyeni bakış açılarının olduğunu gören kişi bunlar üzerinde düşünerek analizler yaparak sonra da yeni sentezlere ulaşabilirdi. Hayaller kurarak gördüklerinin kendi memleketinde uygulanmasını da canlandırabilir. Kuşkusuz bu kişinin düşünsel yapısındaki ilgi alanları ve düşünsel gelişimini devam ettirme isteğiyle de ilgilidir. Yepyeni yerleri görüp de üzerinde pek fazla düşünmeden, sosyolojik ya da tarihsel analizler yapmadan, gitmeden önce ne ise aynı kafa yapısı ile dönen kişiler de olabilir ya da kendini başka konulara adayanlar. Örneğin bir geziye sadece tatil olarak bakıp sıcacık kumsalda oturup da sadece felsefe okuyan ya da sırf gazete okuyan biri üzerinde gezinin etkisi daha farklı olacaktır.
2 Temmuz'da sonsuzluğa hüzünlerle uğurladığımız değerli ozan Kemal Özer de gezi türünden kitabı "düşmanı kardeş yapmak" da gezi edimini enine boyuna irdeleyerek, kendisine olan katkılarını ele alır. Önce alışkalıkların verdiği eylemsizlikten söz eder. " Alışkanlıklar, duyarlığı körelttiği, düşünceleri kalıpladığı oranda onlardan kurtulma, onları parçalama ve aşma isteği de verir. Geziler der benim için bu kurtulma parçalama ve aşma isteği ile ilişkili. Yer değiştirmelerde koşulların, alışkanlıkların, döngülerin dışına çıkma fırsatı kendiliğinden var."
Dünyayı tanımak isteğinden mi doğar gezi arzusu? Ya gezi yazıları? Zorunlu bir işin yanısıra yapılan gözlemlerin kağıda dökülmesi sonucu mu ortaya çıkmıştır? Belki de günü gününe tutulan günceler ilk gezi yazıları olmuştur. Marco Polo geliyor aklıma örneğin. İpek yolunda yaşadıkları serüvenler ve gözlemleri bugün bile heyecanla okunan bir Avrupalı. Evliya Çelebi bazı abartıları olduğu bilinse de Osmanlı topraklarındaki o eski yaşamları ve yapıtları en iyi belgeleyen bir gezgin değil midir? Belki de ilk gezi yazıları mektup türünden kaynaklanır. Kervan gideceğiniz yere ulaşamadan yolculuk sırasında yaşadıklarınızı anlattığınız mektubunuz geride kalan yakınlarınıza çoktan ulaşmış da olabilir. İşte o eski zamanların koşullarını düşününce, pek çok yazı türünün de koşullardan kaynaklı doğduğunu algılıyoruz. Kimbilir ne zor yazılmıştır bazı gezi yazıları. Belki de çöllerde kızgın güneş batıp da tir tir titreten ayazın altında ve şelale gibi akan bir yıldız denizinin esrikliğinde, tireşen soluk mum alevlerinin tuhaf gizemli gölgelerinin eşliğinde yazılan yazıları, yüzlerce yıl önce yazılmış olan gezi yazılarını bugün, muhteşem ofset baskılardan okuyoruz. Hapishenelerino buz gibi taş duvarlarının arasında sıkışıp kalmış esir gezginlerin anılarından süzülüp damla damla akan, gezi yazıları da vardır bilir misiniz?
Gezmek dedik de yavaş yavaş göçe doğru evriliyor konu. Hollanda'da yaşayan edebiyatçımız Murat Tuncel ile İnanna adlı büyük tarihi romanı üzerine bir söyleşi yapmıştım geçen yıl. Ömrü boyunca göçün etkilerini yaşamış olan Murat Tuncel'den aktaracak olursak:
"Bence yazarlığımı etkileyen en büyük etken bir yerde durma olanağımın olmayışı ve sürekli göç edişimdir. Şöyle ki daha ilkokulu bitirmeden eğitimimi sürdürebilmek için çok küçük yaşta köyden kasabaya göçettim. Ortaokuldan sonra öğretmen okulu için başka bir ile gittim. Öğretmenlikle birlikte daha büyük bir göç başladı. Sonrası tüm aileyle birlikte İstanbul'a göçtük. En son olarak da Hollanda'ya göçtüm. Göç etmek, yeni şeylerle karşılaşmak, yenileri eskilerle karşılaştırmak beni zenginleştirdiği gibi yazarlık damarımı da oldukça iyi beslemiş diyebilirim."**
Gezi ve göç, nedenleri bakımından aslında birbirinden çok farklı olgular olmasına karşın, bireylerde oluşturduğu düşünsel etkileri sanki aynı damardan besleniyor. Gezilen ya da göç edilen yerde karşılaşılan yeni durumları algılama ve alışkanlıklardan kurtulma, dünya görüşüne yeni değerlerin eklenmesi. Bunu ancak berrak ve önyargısız , öğrenmeye açık uslar başarabilir.
Bir de ne düşündüm biliyor musunuz, pek çok önemli büyük yazarın yaşamının başlangıcında onlara yazma arzusu aşılayan hep gezi türündeki çocuk yazını olmuş. Bunu Bilgin Adalı da yazmıştı Murat Tuncel de. Ve biliyorum ki daha pek çok yazar çocukken okudukları o gezi türü serüven kitaplarının satırlarını hecelerken başlamışlardı ussal gezilerde yelken açmaya.
** Kişisel söyleşi Murat Tuncel ile 2008