Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '10

 
Kategori
Deneme
 

Algının yetmediği yerde.

Algının yetmediği yerde.
 

"Neden mutsuz görünüyorsun Murat?"

"Düşünceliyim sadece. Geçmişimle geleceğim birbirine karıştı Jonathan. Varım sanırken, demek ki yokmuşum demeye başladım."

"Yine mi başladın bu sorgulamalara?"

"Hiç bitmemişti ki !"

"Bazen bakarım aşağı. Kalın bir bulut tabakası vardır. Gerçeğim o bulutlar değildir. Bulutların altında olandır. Bilmeksizin dalarım. Altında bir dağ da olabilir, deniz de ! Gerçeğimle o an yüzleşirim. Sense bulutların altında, gerçeğinle hep yan yanasındır. Onu fark edersin. Gitmek ya da gitmemek elindedir. O, senin gerçeğin olduğunu bilmemektedir. Sen görensin, O ise kör! Gözlerini sen açarsın."

"Çok yoruldum Jon. Gerçeklerime yol almak, o gerçeklerde savrulmak, gerçeğime gerçeği olduğumu anlatmak bitiriyor beni."

"İnsanlar senin durduğun yerde değil. Seni kolay anlamalarını bekleme. Bugününde yüzleştiğin geleceğin, yarınında kaderin gerçeği olacaktır."

"Kolay anlamalarını bekleyen kim ? Kendi gerçeğimin peşinde koştum yıllarca. Kimse anlamadı bana olanları. Anlayan da bendim, tükenen de. Sonra ben'i bulan da! Tam da varım ben demişken, yine yüzleştim geçmişimle. Tanrı yeni bir Ev Ödevi verdi."

"Anlaşıldı. Şu Meis'te konuştuğumuz konu mu ? Söyledim sana, ruhlarınızın sevdasıyla yetineceksiniz. O, yanına gidebileceğin bir gerçek değil. Çok sendelersin o yolda. Yaralanırsın, acı çekersin; başkaları da çeker."

"Bunları biliyorum Jon. Sorun, ruhumun da kabullenilmemesinde!"

"Kim ruhuna hükmedebilmiştir ki? Sen edebildin mi, söz geçirebildin mi ? Ruh özgürdür. Bulunduğu beden sadece izler. Sen O'nunla neden konuşuyorsun ? O tabii ki bu dünyada yaşıyor ve sana dünyevi cevaplar veriyor. Aylardır ruhuyla konuşuyorsun da neden şimdi kalktın bedeniyle konuşuyorsun?"

"Öyle akıllı bir kadın ki. Ve O benim ruh eşim. Anladı olanları ve beni itirafa mecbur etti. O an pişman oldum. Çünkü bedenini ruhuna uydurmaktansa, ruhunu bedenine çekmeye, beni yok saymaya çalışacaktı. Kendi mutluluk çemberi içinde böyle davranmalıydı. O çember içinde ruhuma yer yoktu! Ruhunun ruhumla birleşmesini kabul etmeyecekti. İçinde bulunduğu dünyevi konumu, O'nun O olmasına izin vermeyecekti. Sonuçta, ruhum ve ben mutsuz olacaktık. Bedenim yine tükenirken, ruhum da benden uzaklaşacaktı. Yalnızlık yine kapıdaydı ! Hata ettim söylemekle Jon."

"Çocukluğundan beri birlikteyiz Murat. Sen Fletch gibi değilsin. Geçmişinle geleceğini, yapabileceklerinle karşılaştırıp öyle hareket edersin. 30 yıl sonra buldun bir başka gerçeğini ve aylarca da emin olmak için uğraştın. Hiç fark etmedi seni. Ruhun O'nu kazanmışken, nasıl oldu da böyle bir hata yaptın, kendini gösterdin; işte ben bunun cevabını biliyorum."

"Nedir Jon?"

"Çünkü ilk kez bedenin de aşık olduğunu hissetti. Ruhunu sabote eden ve seni ortaya çıkaran da o oldu. Yani siz insanların hep aradığı ama bulamadığı, Ruh ve Beden Sevdası Birlikteliği'ydi sana hata yaptıran."

"Bunu ben de düşündüm. Belki de doğru olmasından korktum. O’na aşık olamam, olmamalıyım. Bu doğruysa çok ürkütücü ! Ama bugüne birden gelmedim. Önce, yıllarca kıyısında beklediğim gölün o göl olmadığını anladım. Daha sonra da, öyle bir gölün hiç olmadığı gerçeğiyle yüzleştim. Birkaç ay önce bir baktım; göl karası değil, deniz mavisi dolmuş geceme. Rüyalarımın zifiri dehlizlerinde de kaybolmamaya başladım. Dışarı çıkıyordum; gökyüzü pırıl pırıl, çiçekler açmış, kuşlar şakıyor ve bedenim de kandı haliyle! Ruhum da şaşırdı onun bu haline ama belki de olur diye düşündü. O nedenle de itirafıma itiraz etmedi. Şimdi anlıyorum ki, tüm o güzellikler Ekran Koruyucu’ymuş. İtiraf tuşuna basınca eski yalnızlıklarım geldi ekrana!"

"Espritüel çocuk! Çok üzgünsün sen!"

"Olmalıyım da Jon. Çünkü biri mutlaka üzülecek ve bu, O olmamalı."

"Yüreğin O'nu istiyor. Duyabiliyorum bunu atışından. Seni Murat yapan değerlerinden uzaklaşmadan hedefine ulaşamazsın. Çok istiyorsan O senin olur ama O'na ulaştığında da ben diyebileceğin bir sen kalmaz! Doğru kararı vermişsin zaten. Uzaklaş O'ndan. Melisa'dan, Leyla'dan, Shu'dan, Christy’den uzaklaştığın gibi uzaklaş. Evet, çok üzülecek. Seni kaybetmek gibi bir planı yok çünkü. O senin ruh eşin. Yıllar sonra bulduğun ama yanlış yerde ve zamanda bulduğun gerçeğin. Güçlü olan sensin. O'nun mutluluğu için gereğini yapacak olan da sensin. Evet, itiraf ettiğin için bir ömür pişmanlık duyacaksın ve ilk kez, kaderinin bir gerçeğini bulmuşken kaybedeceksin!"

"Kötü hissediyorum kendimi Jon. Ama kendi durumumdan dolayı değil, O'nu üzeceğim için. Öyle olağanüstü bir kadın ve öyle iyi ki. Keşke O'nu bulmasaydım. Hadi buldum, içimde yaşasaydım. Neden itiraf edip de O'nu kaybettim?"

"Hayat sadece çalışmakla uyumak, gülmekle ağlamak arasında dönen bir çember değildir. Bir ereği olması gerekir. Sen kendini bu döngüden kurtardın ve kendini bulma yolunda yıllarını geçirdin. Bir deri bir kemik kaldın, yılmadın. Çünkü yolculuğunun nereye varacağını öğrenmek istiyordun. Sonunda vardın ve ruhuna kavuştun. Ama içsel fırtınaların dinmedi. Demek ki varlık yolculuğun tamamlanmamış henüz ve 30 yıl sonra ruh eşinle kesişti yollarınız. Bu seferki farkı anlayabiliyorum. İlk kez sen de istiyorsun ama O senin olamaz, olmamalı. Kaderinize razı olacaksınız. Birbirinizi bulmanız nasıl yazıldıysa, kavuşamamanızın da yazıldığına inan. Artık arkadaş da olamazsınız. İkinizin de canı acır. Sessiz dursanız, bir süre sonra O dayanamayabilir. Belki kavuşursunuz ama acılar sizi hiç bırakmaz. Senin yüreğin de dayanmaz buna. O senin ruh eşin ve artık gerçeği biliyor. Ne yazık ki, senin ruhun acı çekerken O'nun ruhu da ağlayacaktır."

"Haklısın Jon, gereğini yapmalıyım. Çıkmazsam dünyasından, eminim ki O çok mutlu olur ama ben buna dayanamam. O itiraftan sonra, hiçbir şey olmamış gibi arkadaş kalamam. Yaptığım bu hatadan dolayı kendimi hiç affetmeyeceğim. Benim hatamdan dolayı bizi kaybettik!"

"Evet, doğrusu bu. Murat da hata yapabilir. O senin ruh eşin ve elbette üzülecektir ama O'nun üzüntüsünü dağıtacak çok şey var hayatında. Mühim olan sensin ve senin üzülmeni istemiyorum."

"Kısacık da olsa, O benim yaşama sevincimdi. O benim canım. O benim buğulu gözlüm. O benim iyi kalpli ruh eşim. O’nun iyiliği için çıkacağım hayatından. Güzel yüzü asla solmamalı ! Tanrı beni affetsin ! Tek tesellim, ruhumun var oldukça O’na ait olacak olması."

"Yanındayım dostum. Bence O’ndan daha da uzağa gitmende fayda var."

“Uzak diye bir kavram yok Jon! Zamanın durduğu yeri bulup, kusursuz ben'e erişmeliyim. Ruhum şimdiden oraya vardığına inanıyor. Bedenim de ruhum gibi özgürlüğüne kavuşacak mutlaka. Sonra da cana koşacaklar yine. O, ruhumun can eşi. O benim canım. Ben O'nsuz var olamam ki..”

“Sen hep iyi bir talebe oldun Murat. Hadi düş bakalım yola!"

"Jon ! Ben O'nu çok seviyorum!"

"Yüce Chiang adına !! Öldüreceksin sen beni. Fletch'i de al yanına."

 

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..