Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Temmuz '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ali Debbağ'ın Pavyonunda Deplek Çalıyor

Ali Debbağ'ın Pavyonunda Deplek Çalıyor
 


Birkaç gün önce medyada bir haber gözüme ilişti. Cici Irak Hükümeti’nin sözcüsü sıfatını taşıyan bir zat-ı muhterem, Irak’ın kuzeyindeki kesimlerde inceleme ve temaslarda bulunmuş, Irak Hükümeti adına işkembe-yi kübradan laflar savurmuştu. Yani haber böyle demiyordu da ben böyle yorumladım.



Malum zat, eğer Türkiye Devleti bir sınır ötesi askeri harekata kalkışacak olursa kendilerinin tepkilerinin çok sert olacağını buyurmaktaymış. Tabi biz de korkumuzdan tir tir titredik, ödümüz kakamıza karıştı bu beyanları üzerine. Neyse konumuz bu değil. Niyetim, bu satırları, yukarıda yazdıklarıma rağmen, tüm sevimsizliğine karşın, burun kıvırıp bırakmadan hala okumaya devam edenleri sıkmak ise hiç değil.



Haberi okurken, bu Amerikan takviye vitesli cici Irak hükümetinin, hükümet sözcüsü kardeşimizin ismini görünce beynimden vurulmuşa döndüm. Adamın adı: Ali Debbağ.



Eee...ne var bunda şimdi dediğinizi duyar gibiyim. Ali, İslam dünyasında en fazla kullanılan üç beş isimden biri. Son derece sıradan yani. Debbağ da deri tabakçılarına, sepicilik yapanlara verilen ad. Arapça kökenli.



Bu sevimsiz haber ve konu mankeni kardeşimiz beni yıllar öncesine götürdü. Anlatacağım hikaye gerçek ama pavyoncu Ali Debbağ haricindeki diğer isimleri hatırlayamadığım için, kişi adları hayali.



* * *



Sanıyorum ilkokula yeni başladığım yıllardı. Doğup-büyüdüğüm memleketimde, dedemlerin mahallesinde, babamla yürümekteydik. Komşu müstakil evlerden birinin önünden geçerken, avlusundaki dev dut ağacının altına oturmuş olan yaşlı Nuriye Teyze’ye hal-hatır sormak için durduk.



O yılların sıcak komşuluk ve beşeri ilişkileri çerçevesinde babam, can-ı gönülden, yaşlı teyzenin elini öptü, ardından bana da öptürdü ve oğlu askerden yeni dönmüş olan Nuriye Teyze’ye sordu:



“İsmail ne yaptı Teyze, bir işe falan girebildi mi?”



Yaşlı kadının gözleri gülücükler saçıyordu mutluluktan:



“Girdi girdi yavrum, İsmail’im istikbalini kurtardı şükürler olsun.”



Babam da sevinerek ve Nuriye Teyze’nin haklı mutluluğunu paylaşmak istercesine:



“Öyle mi, çok sevindim canım teyzem. Nereye girdi, nerede çalışmaya başladı İsmail?” dedi.



Yaşlı kadın, gururla, biraz da övünerek cevap verdi:



“İsmail’im istikbalini kurtardı. Ali Debbağ’ın pavyonunda deplek çalıyor artık kuzum.”



Bu cevap karşısında ne yapacağımızı şaşırdık. Gülsek olmadı, ciddi bir tepki versek hiç olmayacaktı ve sadece “hayırlı olsun” deyip, uzaklaştık oradan.



* * *



O yıllarda iş yoktu, bugün de yok. O yıllarda insanlar daha kolay mutlu olabiliyorlardı, şimdi mutluymuş gibi yapabiliyorlar ancak. O yıllarda, bir taşra kenti pavyonunda, darbuka çalmak, birileri için çok ciddi bir istikbal kurtarma gelişmesi olarak addedilebiliyordu; şimdi anlı-şanlı üniversiteleri bitirip, üzerine bir de yüksek yaptıktan sonra işsiz kalmak vaka-yı adiyeden sayılıyor.



Köprülerin altından çok sular aktı. Bizim pavyoncu Ali Debbağ, muhtemelen rahmetli olmuştur. Irak’lı sözcü Ali Debbağ ise isminin şirinliği karşısında ne kadar saçmalarsa saçmalasın beni kızdıramayacak.



Seni seviyorum Ali Debbağ. İnan çok korkuttun bizi. Telleri geçmeyeceğiz söz. Hatta bak haritalar bölünüp bölünüp afişe ediliyor nasıl olsa gel sana da istediğin yerden bir çiftlik arazisi verelim. Paşa paşa yaşar gidersin hayallerinizin büyük ülkesinde.



Ha bu arada bizim oralarda bu gibi durumlarda adama ne derler biliyor musun? “Avucunu çukur tut”. Bir de “ayranı yok içmeye, atla gider def-i hacet gidermeye”. Hangisini sevdiysen, sen onu kabul et. Biz de söz çok nasıl olsa.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..