Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '09

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Ali Paşa’nın torunu

“Kim takar Ali Paşa’nın torununu” diyeyim de kendimi avutayım dedim ama avutamadım sahici olanlarda…

Zahiri bir bilirkişi edasındakileri bilip keşfedince insan, seni de takanlar, sizi de takanlar, takılmasınlar istedim belki de…

Hasbelkader mi yoksa hakkıyla hukukuyla ve hak ettiğiyle bir takım insanlar imtiyaz sahibi olunca mı(?) bir tuhaf oluyorlar hayda…

Hani Osmanlı arşivini araştıran ve kökleri iyi bildiğini her fırsatta söyleyen bir yazar ve televizyon yorumcumuz var ya, ondan medet bekledim, medetten maada televizyon sayesinde kazandığı şöhretinden fayda maliyet oranından ziyade, ahkâm kestiği konu uzmanlığına bir ışık olmasını istedim ani bir gafletle bana…

Bir de serde gazetecilik var ya bende…

O şahsiyet bilmese de bilenler biliyor ya…

Konuştum telefonla bu ünlü şahsiyetle…

Bu zatı muhterimin gergin ve azarlamaya hazır ses tınısını romancı yanım kavradı hemen…

Hazırdı kavgaya…

Ben de hazırdım ama öyle kişiselleşmiş biriyle değildi bu kavgam…

Ben kavgasını kendiyle yapan bir kalemdim nihayetinde ve belki de ondan daha muhaliftim olana bitene ama ün şan yoktu bende…

Üstelik şiir gibi cevapta verebilirdim ona… Şiirin bölünmez bütünlüğünde, had bilmek, hak bildirmek neymiş öğretirdim ya…

Tesadüfen girmemiştim mesleğe… Tesadüfen de yazmamıştım yedi öykü, şiir ve roman ve de kamuoyuna sunduğum Şehit Analarımızın Çığlıkları adlı araştırma kitabımı…

Emekle, ilmek ilmek yazarak, araştırarak…

Ama tesadüfen yazanların itibar gördüğü bir yerdeydim, bundan ötürüdür ki, kalakaldım…

Kendine tarihçi diyen beyefendi, özel bir kanalda verip veriştirirken, insani bir dürtü ile aradım kendisini…

Ayıptır söylemesi ile yutkunarak söze başladım:

“Efendim bendeniz kökleri Horasan’a dayanan Ali Paşa’nın torunlarındanım” dedim… Ve alelacele sözlerime devam ettim: “Bizim Ali Paşa’dan kalan bir mirasımız var ama bu miras elli yıldır alınmayan bir miras, dedim ve akabinde de cevabımı sözüm kesilerek aldım.

Bu zat şimdilerde, Fatih Altaylı ile program yapan Murat Bardakçı’dır sayın seyirciler ve okuyucular…

Bunlar birbirini tanıyan ve tanınmış şahsiyetlere televizyon kanallarını açan şahsiyetler(miş) meğerki bunu da anladım valla…

Hanım efendi, dedi bana…

Kızgın kızgın…

Oysa ben zamanınızı almayacağım sözü ile başlamıştım sözüme de… Söz sustu benden yana…

Kesildi sözüm, sabırsız, ağzıma tıkılan lafın bitiminden önce…

Ama kesilmedi sütümden gelen özüm…

Onun için yazdı gönlümdeki geçenleri, sorguladı olanı biteni usumdakilerle diyalektiğim…

Şimdi şikâyetim var kendime… İnsani değerlerde birleşen günümüz medyasında boy gösterip, bana yapılana… Yani dilekçe değil ki hayat ve soy ağacını sorgulama isteği… Medet de değil ya…

Salt öğrenmek, bilmek ve sonuca daha çabuk ulaşmak isteği… İnsani değil mi sanki…

Medyanın gücü sayesinde ses duyuranlardan yardım beklemek?

Şikâyetim var şu bizim medyamın isim yapmışlarının peşin hükümlü hallerine…

Benim de benli gidişatlarına…

Bir yazar insan kadının meram anlatmadan ağzına takılan söz kelamlarında; ona yapılana…

Velhasılım bendeniz Ali Paşanın torunuyum kardeşim… İster ciddiye al, ister alma…

Buradan duyururum sana… Araştır ya da araştırma…

Ama yol göster demedim ki daha ben sana…

Bir fikir ver istersen bana…

Halep oradaysa, arşın da burada…

Aman sakın yanlış anlamayın paşa torunu olmakla övünmüyorum… Övünsem kaç yazar… Paşa torunu hiç bu gibilerden yardım ister mi ki? İster… Vallahi de billahi de ister…

Benim gibi işsiz kalır mı kalır…

Medyada kendine yer bulamaz mı bulamaz…

Ama “sap da döner saman da döner, gün olur devran da döner…

Paşa torunu da medya paşalarından azar yer… İşinden edilir… Konuşma yetisinde, “bana böyle olaylar çok geliyor… Hızlı anlat, vaktim yok…”denir ve nerdeyse söz ile dövmeye hazır bir tuhaf vaziyette bulur kendini…

Ayıp değil mi bu vaziyet yahu!

Ayıp…

Adına bugünkü Makedonya’da Ali Paşa’yı vurmuşlar türküsü acaba benim paşa dedem için mi söylenmiş?

Velhasılım bendeniz paşa dedem gibi yürekliyim, cebbarım, sizin bilginiz size olsun… Ben bugüne dek bilgiyi, sizden de almadım efendim… Bu bilgi de benden size olsun…

Gerçek bir paşa ile sanal paşaların farkını da bilip, öğrenmekteyim… Paşalık ruh işi, konuşmak ise, insana yakışan dert anlatma biçimi…

 
Toplam blog
: 24
: 579
Kayıt tarihi
: 05.10.08
 
 

İşletrme  ve sosyoloji okudu, halen Ege Üniversitesi İktisat Fakültesi Yüksek Lisans  öğrencisidi..