Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '08

 
Kategori
İnançlar
 

Alimler ve Sultanlar Arasındaki İlişkiler (aydın özerkliği)

Alimler ve Sultanlar Arasındaki İlişkiler (aydın özerkliği)
 

damla'dan yansıyanlar (M.F.Galeri)


Gündem bloke edildi, memleket meseleleri dumura uğradı soğuk vurdu. Sıcak aktivasyonlar giyim kuşam ve tesettüre kilitlenirken, diğer konuları, sosyal ve psikolojik denemelerimizi sevgi ve aşk yazılarımızı beklemeye alıyoruz. Ama onlar da kuyrukta beklemekten ya ölüyor, ya da zihinlerden silinip unutuluyor.

Sosyal, ekonomik sorunlara zaten zaman yok. sendikalı işçi sayısıymış kayıtdışı işçilermiş, emekli maaşları, memur maaşları, hatırlayan yok. Yetkili durumda olanlar zaten meslek icabı geşmişlerinde, bu düzende muhasebe işlemleri nasıl yapılırsa az vergi verilir üzerinda kafa yorduklarından "hak" hakkında konular gündeme gelmiyor. Memurlarda, çiftçilerde emeklilerde nereye giderse gitsinler türban oyları bize yeter sanmaktadırlar.

Ama şimdi söylem, kim hangi konularda konuşabilir, değerlendirmeleri tam da özgürlük getiriyoruz söylemleri arasında bazı konulara bazılarınca ipotek koyulması bazına indirgenmekte olduğu tuhaf değil mi? Meslek branşı çapında bir öğretim, o konuda söz sahibi olacağı, ama o branşta resmi öğrenim görmeyenlerin söz söyleyemeyeceği yargısı kimin yetkisinde ve kapasitesinde olabilir. Dinimizde ruhban sınıfı mı var ki diğerlerinin söz hakkı olmasın.

Unutulmamalıdır ki devlet erkini kullanan makamlardakiler de sözkonusu makamları ilgilendiren branşlarda, sisyasal bilgiler vaya benzeri kamu yönetimi öğrenimi almamış kişiler olabilmektedir. Bu konuda gazete köşe yazarlarına kadar sirayet eden kim konuşabilir, kim konuşamaz yazıları çoğalınca ve gündeme aydınların ziyaretleri de bazı makamlara yönelince, geçmişi (Başbakanlık makamında ağırlanan cemaat liderleri)de hatırlayıp bu konudaki "hadisleri" aşağıya aktarayım dedim.

Bu hadislerden benim anladığım yönetimin sağlıklı yürümesi için, sağlıklı eleştiri ve kontrol makanizmalarının bağımsız olmasıdır. Zaten devletimizin yönetim mekanizması anayasada açıklanırken millet egemenliği yetkili organlar eliyle kullanılır denmektedir. Kuvvetler ayrılığı prensibi de zaten yönetim ve hukuk uygulamaları ve yönetim organları içine Osmanlı dönemindeyken girmiş bulunmaktadır. Cumhuriyet pekiştirmiştir.

Gündemde İslam'ın politikaya yansımaları tartışılırken alim ve aydınların tavır ve davranışlarına ışık tutacak hadisler şöyle demektedir: (Aydınların da alimlerin de daha sağlıklı tolumu aydınlatması ve yöneticilari uyarması bakımından özerk konumda olmaları gerekmektedir. Danışmanlık bu konu ile karıştırılmamalıdır.)

Halifelik makamı kendine verilince, Hz.Ömer b. Abdi’l – Aziz (r.a) Hasan-ı Basri’ye Yazdığı mektupda “Bundan sonra Allahü Teâlâ’nın emirlerine sarılmakta bana yardımcı olabilecek kimseleri bana bildir” dedi. Hasan-ı Basri: “Din adamları sana gelmez, dünya adamlarını da sen istemezsin. Sen kendine arkadaş olmak için şerefli insanları ara, çünkü onlar şereflerini hıyanet pisliğiyle lekelemek istemezler”, diye cevap verdi.

Ebû Zer, Seleme’ye , “Ya Seleme , sultan kapılarında sürünme, çünkü onların dinine olan zararı maddi menfaatlerinden fazladır. Padişahlar meclisine katılmak, alimler için büyük fitne ve Şeytan’ın alimler aleyhine açtığı korkunç bir yoldur. Bilhassa güzel ifadeye sahip, sözünde halavet olanlar için çok tehlikelidir. Çünkü diye Şeytan seni daima teşvik eder durur. Böylece onların yanına girmeği dini bir vazife bilirsin. Sonra yanlarına girdin mi başlar kendi ilmini ortaya koymağa ve yaltaklık ederek padişahları öğmekte mübalağa etmeğe. İşte dini yıkmak buradadır” dedi.

Sa’d b. Ebî Vakkas, oğulları kendisine Rüesanın sohbetlerine niye gitmiyorsun dediklerinde oğullarına İnsanların sardıkları (leş’e) benimde konmamı istiyorsunuz , dedi. Oğulları : İşte bizde böyle yoksulluk içinde kıvranırız dediler. Sa’d :

Semnûn Şöyle demiştir: “Arandığı zaman diye cevap verilmiş olması kadar, alim için çirkin bir şey olamaz” diyerek, “ben bunu kendimde tecrübe ettim. Sizinde bildiğiniz gibi kendisine karşı daima şiddet gösterdiğim ve arzularına muhalefet ettiğim halde her ne zaman Sultan’ın yanına gittimse kendimde ona karşı bir temayül duydum ve değil yemeğini , bir yudum suyunu dahi içmediğim halde : dedim” sonra da devamla “ Şimdiki alimler, İsrail oğullarında ki alimlerden fenadır. Sultanlara arzularına muvafık fetvalar verirler. Eğer (böyle yapmayıp) Sultanların görünüşte aleyhlerine , fakat hakikatte azaptan kurtulmalarına medar olan fetvaları vereydiler , Sultanlar onlara kızar ve huzuruna kabul etmezlerdi. Fakat Rabblerinin katında kurtuluş vesilesi olurdu” demiştir.( İhya C.1, sf.176)

Peygamberimiz (s.v.) : “Alimlerin fenası, emirlerin ayağına gidenler, emirlerin iyisi, alimleri ziyaret edenlerdir.”buyurmuştur.

Sa’d b. Müseyyeb (R.A) “Padişah kapusunda akşamlayan alimden sakının Çünkü o, hayduttur” buyurmuştur. Evza’i : “Allahü Teala’nın çok buğuz ettiği âmil’i (mir-vali) ziyaret eden alimdir.” Demiştir.

Enes (R.A)den, Peygamber efendimiz (s.v.): “ Sultanlar arasına girmedikçe, alimler Allahü Teala’nın kulları üzerine Peygamberlerin eminleridir. Sultanlar meclisine girdiklerinde Peygamberlere karşı hıyanet ederler. Onlardan sakının ve onlara yanaşmayın.”

Peygamberimiz (s.v.): “Çölde yaşayan kaba ve haşin olur; av ardına düşen şaşar; Sultan kapısına giden fitneye düşer.”(Ebu davud ve tirmizi, İbn Abbas’dan)

Hadis: “Bazı kimselerin medh u senası (şöhreti- öğülmesi), şark ile garbı doldurduğu halde Allah katında sivrisineğin kanadı kadar değer taşımaz.” (Gazali-İhya C.1,Sf.160)

Ebu Hüreyre (R.A) peygamberimizden naklediyor: “Kendisiyle Allahü Teala’nın rızası kazanılacak olan bir ilmi, dünyalık için arayanlar kıyamette cennet kokusunu alamazlar.”(Ebu Davut ve İbn Mace)

Bişr : “Bir kimse bize hadis anlat dediği zaman anla ki, bize kolaylık göster diyor.”

Gazali: “Ahiret alimleri arasına girmek için yalnız serveti terk etmenin yeteceğini sanma, zira mevki talebi maldan fenadır.”

“Tabi’in (Peygamberimizi görmeyip sahabeye yetişen ) bilginlerinden selefin yolunu tutan ve sahabe’nin usulüne riayet eden bir kısmı kalmıştı ki , onlara kadılık ve fetva için müracaat edildiği vakit kaçınır ve çekinirlerdi. Bu sebebten halifeler, vazife vermek için onları zorlamağa mecbur oldular.”

Padişahların alimlere yönelmesini , alimlerin ise bunlara iltifat etmediklerini gören zamanın insanları , padişahlar tarafından verilen mevki’leri elde etmek için ilim öğrenmeye yöneldiler. Fetva ilmine çalıştılar ve kendilerini hükümdarlara takdim ettiler. Onlar la buluşmak için iltimaslar aradılar ve onlardan vazifeler, hediyeler istediler. Dileği yerine gelen isteme alçaklığından kendini kurtaramadı. Fakihler aranır halde iken, kendileri ( ikinci tip alimler) aramağa başladı. Padişahlardan çekinmekle , onlara yönelmekle yüce iken (Alimlik makamı) küçük düştüler ( sahteler yüzünden ünvanlar).

Yahya bin Muaz er-Razi , zamanında dünya alimlerine şöyle hitap ediyor : “Ey alimler! Köşkleriniz Kayserlerin sarayları, Evleriniz Kisranın evi, elbiseleriniz Vezir Tahir’in elbiseleri, ayakkabılarınız Calut’un ayakkabıları, binitleriniz (taşıma araçlarınız) Karun’un binitleri, kapkacak(ev eşyaları), mefruşatınız Fir’avn’ın mefruşatı, Yeyip içmeniz cahiliyet devrinde olduğu gibi. Tuttuğunuz yol şeytanet yolu (batı liberal kapitalizmi) nerde kaldı İslamiyet?”

Yahya bin muaz(r.a.): İlim ve hikmetin nuru kendileriyle dünyalığın istenmesi halinde kaybolur.”
Sa’ad bin müseyyeb (r.a.): “ Amirleriyle düşüp kalkan âlim, eşkiyadır”

Hazret-i Ömer (R.A.): “Âlim’i dünya ya meyleder gördünüzmü, dininiz adına onu töhmetleyiniz. Çünkü herkes sevdiği şeye dalar” buyurmuştur.

İmam Muhammed Bâkır: "Zenginleri seven bir alim görürseniz bilinki dünyalık peşindedir. Bir zorunluluk olmaksızın bir hükümdarın yanından ayrılmayan alimde hırsızdır" diyor.

Görülüyor ki gerçekten müslüman alimler yalakalık yapmazlarmış. Değil bu davranış! Şimdi ki dini kisbeye bürünen alimlerde de, laik geçinenlerde de görmek çok ender. Düşünün bir de bu hadisler Hz.Peygamberimiz kendisi yönetimin başı ve Sultan'ın halife olduğu İslam (şeriat) düzeninde söyleniyor.

Günümüzde aydınlar, kanaat önderleri ve bilim adamları özerk durumlarını korumaları ve konumlarının saygınlığı için bu durumdan alacakları çok dersler vardır.

nariçi : 08.02.08


 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..