Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '12

 
Kategori
Psikoloji
 

Alışkanlıklara alışmak üzerine!

Alışkanlıklara alışmak üzerine!
 

alışkanlık


Montaigne denemelerinde alışkanlık üzerine, bir kadının çok sevdiği buzağısını kucağında taşidığını zamanla buzağı öküz haline gelince bile kucağında taşimaya devam ettiğini yazar. Bu hikaye alışkanlıkların insan davranışı üzerindeki etkisini göstermesi açısından gerçekten çok etkilidir. Alışkanlılar aşi gibidir, insan damarına bir zerk edildilermi artık insan organizmasının bir parçası olurlar ve tabiri caizse ancak insanla birlikte ölürler. Bu anlamda alışkanlık, insanoğlu için demirden örülü bir ağdır. İnsanın etrafına ördügü bu demir ağ, bir açıdan insanın tehlike ve tehditlere karşi güvenlik çemberi olurken diğer taraftan da onu bu kapanın içine hapsederek onun yem olmasına neden olmaktadır. İşte bu insanın en acıklı ironisidir. Bu yüzden belki de günümüz insanının en acil eylemi alışkanlıktan kurtulma alışkanlığı kazanmak olmalıdır.

Kişiler, guruplar yada toplumlar çogu zaman bir dava bir hayal bir ideal bir amaç uğruna yola çikarlar lakin sonradan amaçları uğruna o kadar derin alışkanlılar kazanırlar ki artık asıl amacı unutup alışkanlıklarının aracı haline gelirler. Böylece bir amaca hizmet etmek için yola çikmis olan insanoğlu bir alışkanlığın hizmetçisi durumuna düşmüştür. Bir alışkanlık o kadar tehlikeli bir hal alabilir ki, birileri çikip artık buzağının büyüdüğünü taşimalarına gerek olmadığını ona söylese onu derhal davaya ihanet eden hain, işbirlikçi, provokatör ilan edecektir. Çünkü kişi gerçek amacını yitirdiğinde artık alışkanlık onun biricik amacı haline gelir. Onu o alışkanlığının dışına çikarip gerçek amacını ona hatırlatmak onun her türlü dirençlerine her şekilde meydan okumayı göze almak gerekir. Tarihte başlangıçta bir can, bir baş sloganı başlayan dava arkadaşlıklarının bir süre sonra can düşmanlığına dönüşmesinin sebebi amacın yitirilip savaşin kişilerin alışkanlıklarına dönüşmesidir. Ve bir alışkanlık kaçınılmaz olarak diğer alışkanlık biçimlerini düşman ilan edecektir. Bir düşünürün dediği gibi ‘insan alışkanlığının ürünüdür‘. Alışkanlıklar ince ince örer ağlarını lakin kalın bir halat halini alınca artık kendi ağının içine düşmüşsündür. Buna sigara ,alkol alışkanlığından tutun hırsızlık, hile,kurnazlık, baskı, diktatörlük, zulüm, gibi fiziksel ve psikolojik bütün alışkanlılar dahildir.Çünkü alışkanlık bir kuzunun masumiyeti ile göz yaşi döke döke gelip yerleşir içine lakin oraya oturduktan sonra artık en ufak bir kıpırdamanı dahi affetmeyen kurt kapanıdır.

Tarihte sosyal ve ruhsal yönden büyük başarılar kazanmış ve ulvi bir merhaleye yükselmiş olan liderler, alışkanlık ve amaç arasındaki ince çizgiyi iğnenin deliğinden geçen bir titizlikle korumasını bilmiş olanlardır. Nelson Mandela 23 yıllık hücre hayatının, hücrelerine işleyecek alışkanlık haline gelmesine asla izin vermediği için özgürlesti ve halkını özgürlestirdi. Çünkü alışkanlık o kadar sinsi bir yol izleyebilir ki; pişmanlık denen düşman kardeşi ile birleştiği zaman hangi yolun araç hangi yolun varılacak olan amaç olduğunu ancak çok bilinçli hayal ve ideal sahibi liderler sonuna kadar ayrıt edebilirler. Çünkü bu her şeyden önce kişinin kendi kalıplarına karşi büyük bir meydan okumadır. Sözün burasında başbakan Erdoğan, kazandığı ilk seçimlerden sonra belki de kendisinin dahi unuttuğu lakin benin hafızam da çok derin bir yer etmiş olan ‘’ Türkiye alışkanlıklar ülkesi olmaktan çikip akıl ülkesi haline gelmelidir’ sözü alışkanlık kültüne karşi gerçek bir meydan okumaydı. Lakin üzülerek ifade etmek gerekir ki, Başbakanın bu büyük meydan okumasıyla kazandığı zaferden sonra, gelinen noktada meydanı, tekrar meydan okuduğu şeye bırakarak ona karşi değil onun için savaşmaya başladığını görüyoruz . Son zamanlar da başta eğitim olmak üzere Kürt meselesi, kürtaj, mezhepçilik gibi konularda eski küçük ve güdük yaklaşimlar bunu örneklemektedir.

Ego alışkanlığa karşi o kadar duyarlıdır ki onun tuzağına her zaman sadece birkaç adım uzağında bulunur. Örnegin çok uzun süre sigara alışkanlığını bırakmış olanların dahi dikkatli olmazlarsa alışkanlığa geri dönüşü onlara aslında nefesi kadar yakındır. Bilinçli olan kişi bu tehlikenin bilincindedir. Düşünceler ve duygular açısından da bu böyledir. Terk etmeye , değiştirmeye karar verdiğinin eski düşünce ve duygu kalıpları sizin öyle bir zayıf anlarınızı kollarlar ki en ufak bir zafiyetten faydalanıp derhal içeriye sızarlar. Çünkü alışkanlıkların tarihi insanoğlunun tarihi kadar eski ve deneyimi onun tecrübeleri kadar güçlüdür. İnsanoğlunun alışkanlıklarla ilgili çok derin eve uzun bir mazisi vardır. Binlerce yıllık tarihinde İNSANOĞLU alışkanlıklar konusunda çok katmanlı bir kült kültür yarattı. Alışkanlıklarını öyle derin alışkanlıklarla besledi ki kat- kat üst üste binmiş ve iç içe geçmiş arz kürenin çekirdegi gibi en yakıcı olanını en alta sakladı . O yüzden insanoğlu içten içe alışkanlıkların yakıcı çekiciligi ile karşi karşiyadır. Bu kadar derin bir çekime karşin her seferinde bir milim dahi üstte kalabilmek gerçekten insanlık için büyük başarıdır. İşte bu dünyanın kavrulan yüreğine serpilen sudur.

Alışkanlık egonun insan zihninde açmış olan kör bir deliktir. Kalıtsal köklerinden tutun kültürel ve toplumsal, köklerine kadar insanın çok derinlerine sinsice sinmiştir. Buna karşi akıl gücünü kullanmak gerçekten tanrısal bir arzu ve irade gerektirir. Milyonlarca hatta milyarlarca egonun birlikte yarattığı bir tabuya kendi çivini çakip, tepe taklak etmek ancak tanrısal bir inayetle mümkün olabilir ki, batı dilinde yeniden yaratmak denilen olay budur. İyi haber şudur ki evrenin bütün iyi güçleri birlikte hareket eder. Bu uğurda yeniliğe, gelişmeye,ilerlemeye dönük atılan her adımda hayatın pozitif güçleri sana katılmaya başlar. Tıpkı yeni bir koloni olmak için kovanı terk etmeye hazırlanan oğul arı gibi önce sadece birkaç arı etrafı, koşulları kollayarak havada daireler çizer bunların kararlığı ölçüsünde diğer arılar kervana katılarak bir anda yüzlerce binlerce bir kitle meydana gelerek anne arıyı çikmaya teşvik ederler ve anne arı asıl (çekirdek) düşünce yola düşünce artık geriye dönüş yoktur. İnsanın iradesi de aynen bu şekilde çalisir. Başlangıçta sadece bir NÖRON üzerinden alınan bir karar, iradenin gücü sayesinde milyonlarca, milyarlarca nöronun katılımıyla gerçek bir nörolojik evrime dönüşür ve alışkanlığın demir perdesi al aşağı olur. Yine sözün burasına Mahatma Gandi derki; Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür... Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür... Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür... Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür... Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür... Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür... Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür...2 Ekim 2010

…….Ve bu çelimsiz adam, çelik gibi sağlam ve arı gibi zarif iradesiyle Hindistan’ın kaderini yaratmıştır.

Adnan menderesin hazin hikayesinde de alışkanlıların derin izi mevcuttur.

Yenilik, özgürlük, demokrasi aşkıyla gelen bir insan maalesef , geriye dönüp alışkanlıklarına aşik olmuştur.

İ

nsanın bir çok trajedisinin kökeni budur . Eğer insanlar sadece amaçları için ve sonuna kadar amaçları için savaşsalar dünyada sonlanmayan ve amacına ulaşmayan hiçbir savaş olamaz lakin amaç unutulup alışkanlılar için savaşmayı seçtiği için insan hem alışkanlığımın kurbanı olmuş hem de alışkanlığının devamı için sürekli kurbanlar aramıştır. Yine dünya tarihinde ‘yavrularını yemeye başlayan devrimler’ diye nitelenen olayların altındaki büyük tarihsel olgu budur.

Alışkanlık öyle geriye dönük bencil bir illettir ki, ileriye gitmene asla tahammül edemez. Kişiyi kendini tekrar ettirmek için her türlü cambazlığa, hileye ve sahtekarlığa baş vurur. Eğer kişi bu duygu ve düşüncelerinin bilincinde değilse çok kolay bir şekilde tutulup , tuzağa düşer. Böyle kişiler eğer lider pozisyonunda iseler bu kitleler için çok ağır bir risktir. Çünkü bilinçsiz kitleler kedilerini liderlerinde tekrar ederler. Bu gün, batı dünyası tekamül yolunda yöneticilerden bağımsız olarak kişisel ve kitlesel düzeyde bir hayli özgür olmasına rağmen doğu dünyasında büyük ölçüde baştakilere bağımlı tekrara dayalı bir model işlemektedir. Örnegin Sarkozy’in Ermeni meselesinde Fransızların derin bilinç altını kullanma oyunu tutmamıştır. Ama aynı oyunu doğu dünyasında din mezhep yada ırk gibi derin bilinç altına yapışmış olan alışkanlıları kışkırtarak çok rahat oynatabilirsiniz. Bu yüzden doğuda savaşlar, çatismalar sürekli kendine ortam bulur. Çünkü insanlar alışkanlılarıyla derin bir acılı bağlantı içindeler. Bundan dolayı herkesin içinde kendisiyle adı konulmamış derin bir savaşi var . Dışarıdaki savaş bunun yansımasından başka bir şey değildir.Böyle toplumlarda acı çektirmek ve acı çekmekten tuhaf bir zevk alma duygusu vardır. Ve insanoğlu sevgi yoluyla ögrenmeyi seçmedikçe acıya doymayacaktır çünkü acı onu, aklı (sevgiyi) seçmeye o derece zorlamalıdır ki o her şeyi değiştirip dönüştürmek için tutuşan bir ateşe dönüşe bilsin. Yoksa tarih bize şunu ögretmistir ki, alışkanlık, kendine alışmak isteyenler bulduğu sürece onları alıştırmaya devam edecektir. (m.ali şirin tarih ögrt)

 

 
Toplam blog
: 124
: 736
Kayıt tarihi
: 28.06.08
 
 

Kelebek için kanat neyse insan için kelime odur. (m.ali şirin) 1969 senesinde  Tunceli/ pülümürde..